29 Mart yerel seçimleri Türkiye'ye yeni bir siyasi yıldız kazandırdı: CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin. 'Çarşaf açılımı"nın mimarı olan Tekin ile Kürt açılımını konuştuk. Kendisi de Kürt olan ve en fazla Kürt'ün yaşadığı İstanbul'un il başkanı olarak Tekin; "Kürt sorununu çözen tarihe geçer" derken, "Genel başkanlık hedefiniz var mı sorumuza da; "Bulunduğum yerden memnunum" cevabını verdi.
Kürt sorunu konusuyla başlayalım. Nasıl bakıyorsunuz siz soruna?
Kürt sorunu diyoruz ama kabul etmemiz gerekir ki, bu bir Türkiye sorunudur. Belki 20 yıl önce buna Kürt sorunu denebilirdi ama bugün artık değil. Ve bu sorunun çözümü de kolay değildir. Çözüm dediğimiz şey; akşam karar alıp sabah çözüyorum demekle mümkün değildir. Ama eğer çözüm konusunda da adım atılıyorsa, yapılması gereken o adımı desteklemek ya da en azından onun sorumluluğunu paylaşmaktır.
Nasıl çözülür bu sorun?
Benim söyleyeceklerim ancak bireysel olacaktır. Kürt sorununu kimse konuşmazken, konuyla ilgili rapor hazırlayan siyasi partinin il başkanıyım. Baykal, 1989'da bu konuyla ilgili rapor hazırlatmış ve konuyu gündeme getirmiştir. Keşke soruna o zaman sahip çıkabilseydi Türkiye bu kadar acı yaşanmasa idi. Ama geldiğimiz noktada şunu söylemek mümkün; bu sorununun tek çözümü demokrasidir. Demokrasinin derinleşmesi, tüm demokratik kuralların geçerli olmasıdır. Daha fazla demokrasi ve özgürlük sadece Kürt sorunu ile ilgili değil, Türkiye'nin yaşadığı birçok sorunun da panzehiridir. Türkiye demokratikleşir ve Kürt sorunu da çözülürse inanın Türkiye'yi kimse tutamaz. Henüz iktidarın çözüm paketini bilmiyoruz. Ama çözüme katkı sunacak her türlü çabayı desteklemeliyiz. Artık Türkiye sorunu olan bu meseleyi kim ve hangi siyasi parti çözerse o tarihe geçer. Gerçek budur.
O halde şunu mu söylüyorsunuz; siz çözümün parçası olmak istiyorsunuz"
Evet. Ama şunu eklemek gerek. Dünyadaki örneklere baktığımızda; çözüm siyasilerin işi ama çözüme gidecek süreç daha çok sosyal bilimcilerin, akademisyenlerin, STK'ların içinde olduğu bir çalışma grubunun işidir. Türkiye'de böyle bir çalışma bildiğimiz kadarıyla yok. Keşke olsa. Eğer varsa da biz bilmiyoruz. Şu anda sadece iyi niyet beyanları var ama bu çözüm için yeterli değil.
AK Parti kendi açıklamaları ile risk alıp bir süreçi başlattı"
Başlattı ama hatalı başlattı. Şüphesiz başlatılan sürecin sorumluluğu iktidar partisine aittir. Bana göre bu noktada Başbakan Erdoğan hatalı davranmıştır. DTP lideri ile bizzat kendisi görüşen Başbakan, ana muhalefet liderine karşı da aynı hassasiyet ve nezaketi göstermeliydi. Ana muhalefet liderine sorumlu olarak İçişleri Bakanı'nı göndereceğine, bizzat kendisi Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'ye giderek uzlaşma yolunu seçmeliydi. Ama ne yazık ki Başbakan Erdoğan artık alışkanlık getirdiği tavrını sürdürerek muhalefeti yok saymıştır. Oysa böyle bir yol haritası için muhalefetin özellikle de CHP ve MHP'nin bu işe dâhil edilmesi gerekiyordu. Yok sayıldılar. CHP'yi yok sayarak MHP'yi yok sayarak, devletin kurumlarını yok sayarak başlayan süreç başarılı olabilir mi kuşkuluyum? Ayrıca ben bir vatandaş olarak da merak ediyorum asker bu sürecin neresinde?
Sessizliği bu sürece en azından itiraz etmediğini gösteriyor"
Öyle mi emin değilim. Çünkü biz çözümü konuşurken asker de bölgede ciddi operasyonlar yapıyor. Aslında şuradan başlamalıydı belki de; Kürt sorunu gibi Türkiye'nin en önemli meselesi için siyaset üstü bir arayışa girilseydi. Mesela MGK'da bu konu konuşulurken muhalefetin temsilcileri de olsa idi. Onları da bu sürece dâhil edilselerdi. Bunların hiçbiri yapılmadı. Her şeye rağmen yani tüm olumsuzluklara rağmen, eğer bu süreç çözümün yolunu açacaksa sonuna kadar yanındayım. Çözüm sürecini desteklerim.
Görüşmeye gelelim. Başbakan'ın DTP lideri ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu görüşmeyi çok geç kalmış bir buluşma olarak görüyorum. Keşke Başbakan Erdoğan, Türk'le daha önce görüşebilseydi. Ama ne yazık ki siyasi katılımcı bir siyasetten yana değil. Keşke Erdoğan daha önce "Ben DTP ile görüşmem" dememiş olsa idi. Başbakan şunu unutmamalı. Partinin genel başkanı olsa da; o Türkiye'nin Başbakanı'dır. Bu görüşme, her şeye rağmen önemli bir eşiğin aşılmasıdır. Bu aşamada DTP'ye de önemli sorumluluk düşüyor. Çözümün en önemli parçası DTP'dir. DTP'nin bu süreçteki siyasi üslubu eğer yapıcı ve çözüme katkı verici olursa çözüm süreci daha hızlı ilerler. Ama burada sorun ortada henüz bir projenin olmamasıdır. Keşke ortada somut bir proje olsa da üzerinde konuşabilsek.
Siyasi hesaplarla hareket edilmemeli
Temel sıkıntı çözüm paketi olmaması mı? Bu sürecin, yani bunları konuşuyor olmak önemli değil mi?
Önemlidir ama yeterli değildir. Çünkü bu konu partilerin siyasi oylarını arttırmak için kullanacakları bir konu değildir. O yüzden bu süreç her parti için söylüyorum; küçük siyasi hesaplara malzeme yapılmamalı. Bu aşamada Başbakan'ın MHP ya da herhangi parti liderine kızma, görüşmeme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Hatta bu aşamada Başbakan ne kadar ısrarcı olursa, çözüm için samimiyetini o kadar göstermiş olur.
Kendine sol partiyim diyen CHP Güneydoğu'da yok"
Bunun en büyük nedeni bugün DTP'de siyaset yapan gelenek daha önce CHP içindeydi. Mesela Ahmet Türk. Bu siyasi gelenek CHP'den ayrılınca CHP'nin bölgedeki oyu düştü. Ama önümüzdeki süreçte CHP o bölgede ciddi bir parti olacaktır.
CHP hata mı yaptı?
Hata demeyelim de eksikliklerimiz var. Bu eksiklerimizi de mutlaka gidereceğiz. 1980 sonrasında genel olarak biz de değişen koşullara ayak uyduramadık. 1983 yılında SODEP ve sonrasında SHP'nin kuruluşu sırasında ne yazık ki CHP kültürünü bu partilerin temeline yeteri kadar katamadık. Bu yüzden de gereken siyaseti üretemedik ve hatalar yaptık. Biz de bunları gidermek için çok çalışıyoruz. Mesela CHP bir dönem bırakın politika üretmeyi sadece kongre yaptı. Sürekli olağanüstü kongre yaptı. Böyle bir partinin siyaset üretmesi mümkün olamadı. Şimdi bunları geride bıraktık ve geleceğe bakıyoruz. Ama özellikle politika üretme konusunda CHP dışındaki solda da sorun var.
YENİ ŞAFAK