Türkiye dış politikada yakın geçmişinin muhtemelen en hareketli yılını yaşadı, yaşıyor. Bu dönemde, bölgesel ve uluslararası bütün platformların esas konularından biri Türkiye oldu.
Tercihleri sanıldığından çok daha belirleyici olan, dokunulmaz ve tartışılamaz konularda farklı, özgün adımlar atmaya başlayan, "Kaos kuşağı" diye tanımlanan Avrasya hattında etkileyici bir hareketlilik sergileyen Türkiye, sadece İsrail'in değil, ABD ve Avrupa Birliği'nin gelecek projeleri içinde de merkezi bir yer tutuyor.
Bu sebeple de Türkiye'nin hareketli diplomasisi bu yıl bütün başkentlerin en çok tartışılan konusu oldu. Küresel ekonomik krizin sonucu olarak, merkez güçlerin bölgesel ve uluslararası politikalarında ise tam tersi bir gelişme, yavaşlama, etkisizleşme, içe kapanma izleniyor.
Ekonomik krizin "yeni dalga"larla Atlantik kıyılarına daha uzun süre çarpacağı biliniyor ve bunun muhtemel değiştirici etkileri öngörülmeye çalışılıyor. Yine aynı dönemde, Türk iç politikasındaki güç kaymalarını, dışarıda etki alanını genişletme çabasına paralel biçimde içeride dönüşümün sarsıntılarını izliyoruz ve bu daha uzunca bir süre devam edecek gibi.
Yani, zor, hareketli, heyecan verici ve yoğun bir yıl geçirdik. Aynı yoğunluk, hem içeride hem de dışarıda devam edecek ve biz, özellikle yakın bölgemizde çok ciddi değişikliklere tanık olacağız.
Sürekli yazıyor olmak, zamanla insanı zihinsel yorgunluğa sürüklüyor. Yorgunluk arttıkça da dil sertleşiyor, keskinleşiyor.
Belki de daha yoğun geçecek bir sürece hazırlık amacıyla kısa bir süre izin istiyorum.
Tekrar buluşmak üzere...
yenişafak