Dubai'den Budapeşte'ye uzanan, önümüzdeki günlerde başka bölgelerde de görebileceğimiz suikastler, bir gün Türkiye'yi de vurur mu? Vurabilir! Lübnan'dan Pakistan'a kadar yayılan, bir koalisyon operasyonu olan Büyük Ortadoğu Suikastleri yerini, İsrail merkezli, İsrail'in Hamas, Hizbullah ve İran önceliklerine göre planlanan yeni suikast dalgasına terk ediyor.
3 Şubat'ta yapılan, "Bu toplantı hiç de hayra alamet değil" başlığı altında bir toplantıya dikkat çekmiştim. CIA Başkanı Leon Panitta ve üst düzey yöneticilerle Mossad Başkanı ve tepe yöneticiler arasında İsrail'de yapılan bir gizli toplantıda, İran'a, Suriye'ye, Hizbullah'a ve Hamas'a karşı alınacak "önlemler" tartışıldı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak'ın da katılımıyla yeni suikast dalgasının seyri belirlendi. İranlı nükleer fizikçilerin ve Duabi'de Hamas askeri yöneticisinin öldürülmesinden sonra yapılan değerlendirme toplantısının "endişe ettiğimiz suikast politikasının yeniden başlatıldığına" işaret ettiğini vurgulamış, "Böyle ülke ülke dolaşıp insan öldüren kaç tane daha tim var?" diye sormuştuk.
Başka suikast timleri de varmış. Bu timlerden biri Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de Hamas'a mali destek sağladığı iddia edilen bir Suriye vatandaşını gün ortasında öldürdü. Çantasında bulunduğu iddia edilen 500 bin euroyu da alıp kayıplara karıştı. Macar yönetimi saldırıyı gasp olarak kayıtlara geçti ama büyük bir skandalın patlamasını önleyemedi. Suikast sırasında iki İsrail uçağının havada güvenlik sağladığı ortaya çıktı. Dünyanın her yerinden işkence merkezlerine esir kaçırmakta kullanılan Gulfstream tipi iki uçak, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya hava sahalarını kullanarak suikaste katılmıştı.
Uçakların bu ülke hava sahalarını kullanması büyük bir skandal. Macaristan'ı karıştıran bu ihlalle ilgili Türkiye hemen açıklama yayınladı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Dışişleri Bakanlığı'nın talepleri doğrultusunda iki İsrail uçağına 17 Mart 2010 tarihinde üst uçuş izninin, yakıt ikmali yapmaması, elektronik teçhizat bulundurmaması gibi, bazı şartlarla verildiğini açıkladı. Bir saati aşkın süre Türk hava sahasında uçan suikast uçakları, elektronik izleme aygıtları taşıyor olmalı ki, Budapeşte üstünde suikastçilere izleme/güvenlik sağladı.
2007'de Türkiye hava sahasını kullanılarak Suriye'ye saldıran, yakıt tanklarını Türkiye topraklarına atan, bölgesel krize neden olan ve sınır ötesi örtülü operasyonlar ve suikastler yapan İsrail'e uçuş izni verilirken çok daha hassas olunması gerekiyordu. Macaristan, uçakların diplomatik görevle geldiğini söylüyor. Ya Macar yönetimi yalan söylüyor ya da İsrail onları kandırdı. Aynı durum, Türkiye için de geçerli. Eğer izin gerekçesi böyleyse İsrail Türkiye'ye yanlış bildirimde bulunmuş demektir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın; İsrail'in; Türk hava sahasını kullanarak üçüncü bir ülkeye saldırmasının cevabının çok sert olacağı açıklamasını burada hatırlatmakta fayda var.
Aslında söz edilmeyen bir skandal daha var bu olayda. Dubai'deki suikastte, Avrupa ülkelerinin pasaportlarını kullanan Mossad suikastçileri, Budapeşte'de hangi ülke vatandaşı olarak suikast yaptılar? Hatırlayalım: Bizzat Başbakan Benjamin Netanyahu'nun talimatıyla, İngiltere, İrlanda, Almanya, Fransa pasaportları taşıyan on bir kişilik Mossad timi Dubai'ye gitmiş, 20 Ocak'ta, Hamas mensubu bir kişiyi öldürmüştü.
Günlerce tartışıldı, göstermelik tepkiler verildi, bu kişilerin görüntüleri yayınlandı ama hiçbiri bulunamadı! Daha sonra İsrail istihbaratının Batılı ülke pasaportlarını kopyaladığı, diplomatik pasaportlarla suikast yaptığı, adeta bir pasaport darphanesine sahip olduğu ortaya çıktı.
O zamanlar, "İsrailli suikastçiler Türkiye pasaportu kullanarak cinayet işlerse ne yapacağız" diye sormuştuk. Bu hâlâ mümkün. Henüz Türkiye pasaportları kullanmadılar ya da kullandılar da ortaya çıkmadı ama Türk hava sahasını kullanarak suikastler işlediler. Daha ne yapsınlar, bu ülkenin hava sahasını kullanarak bir başka ülkeye bile saldıran İsrail'e hâlâ şaibeli uçuşlar için izin veriyorsak başımıza daha çok şey gelecek demektir.
Yakın gelecekte benzer bir operasyon, İran'a karşı yapılırsa, Türkiye bir şekilde bu amaçla kullanılırsa, ya da Türkiye'de bir başka hedefe benzer saldırılar gerçekleşirse kimse şaşırmasın. Bu, yabana atılır bir ihtimal değil çünkü...