İnsan yetiştirmek ve terbiye etmek, Kur’an-ı Kerim ve sünnetle alakalı olduğundan ‘evladiyelik’ olarak tarif edebileceğimiz ve kıyamete kadar en sıcak gündemimiz olacak bir mevzudur. Bugün de yetişen yeni neslin ve evlatlarımızın istikbalinden derin endişe duyan Müslümanların en temel gündemi olduğundan bu konuyu farklı ve önemli ayrıntılarıyla ele almayı tercih ettik.
Mürebbi terbiye de nelere dikkat etmelidir?
Terbiyeci, etrafına müspet enerji tevzi eder. Zira o, aldığı ilmi, salih amellerle buluşturma gayreti içinde olan bir Müslüman olarak bu enerjiyi taşımaktadır ve bunu çevresindekilere, hassaten eğitimi altında bulunanlara aktarma mesuliyeti vardır. Taşıdığı potansiyel güç olan müspet enerjiyi muhatabına intikal ettiremeyen eğitimci, eğitimi ve insan yetiştirme hedefini gerçekleştiremeyecektir.
Mürebbi, kendisine emanet edilen her bir talebenin istikbalin zirve şahsiyetlerinden biri olabileceği ihtimalini muhakkak göz önünde bulundurmalıdır. Eğitimci uhdesine aldığı gençlerin ileride yeryüzünün ıslahı için çalışacak kimseler olabileceği inancıyla kendi ufkunu genişletmediği müddetçe İslam âlemi için numune şahsiyetler yetiştirmesi de mümkün olmayacaktır. Unutmayalım, sonsuz kudreti olan Allah’a iman eden ve yeryüzündeki en büyük kuvvet olan bu imanı kalplerinde taşıyan Müslümanların ümit var olarak yaşaması farzken, ümitsiz olmaları da haramdır.
Kusursuz talebe isteyen muallim, kusursuz bir eğitimci olmak zorundadır. Hassaten her talebenin ilk muallimi olan anneler çocuklarında gördükleri olumsuz ve negatif özelliklerden şikâyet etmeden evvel kendilerindeki menfi yönleri fark etmeli ve çocuklarının düzelmesini istiyorlarsa öncelikle kendi eksikliklerini ıslah etmelidirler.
Merhum Mehmet Akif Ersoy “Muallimim diyen olmak gerektir imanlı; edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı...” demiş ve eğitimcide bulunması geren bu dört temel özelliği veciz bir şekilde ifade etmiştir. Bu dört özelliğin bünyesinde cem olmadığı, iyi ile kötüyü tefrik etme özelliği olan vicdandan yoksun kişiye eğitimci, muallim veya mürebbi dememiz ise imkânsızdır.
Mürebbinin kalitesi yetiştirdiği talebe ile ölçülür. Bu nedenle insan eğitimiyle meşgul olanların iki özelliği olması gerekir: Örnek ve rehber olmak. Muhataplarına karşı örnek ve rehber kimliğe sahip olmayan bir eğitimcinin insan yetiştirmesi, toplumu eğitmesi muhaldir. Zira gönderilen tüm Peygamberler bu iki kimlikleri ile tebliğ ve irşad vazifelerini sürdürmüşler, insanları eğitmişlerdir. Örnek olma vasıfları ısısı ve ışığıyla ham olanları olgunlaştıran güneş gibi muhataplarına etki ederken; rehber olma kimlikleri de hedefli bir şekilde yürümeleri, gelişmeleri ve muhataplarını da geliştirmeleri şeklinde tezahür eder. O halde evvela annelerden, muallimlerden, imamlardan başlayarak eğitici vasfında olan herkesin muhataplarına karşı örnek olup olmadıklarını muhasebe etmeleri ehemmiyet arz etmektedir.
Taşıdığı bu Peygamber mesleğine ciddiyetle yaklaşmayan, görevlerini hakkıyla yerine getirmeyip, mesuliyetinin gereğini yapamayan eğitimciler, bir muhataplarının dahi kendi ihmalkârlıkları nedeniyle Benî Âdem kütüğünden silinip, şeytanın kütüğüne yazılmasına vesile olurlarsa, bunun ahirette ödenmesi çok zor bir vebal olduğunu unutmamalıdırlar. Özetle; bünyesinde koca bir çınar olma potansiyeli taşıyan talebesini bir metre boyunda çalı olarak yetiştiren eğitimci, Allah katında bundan mesuldür, hesap verecektir. Vesselam...
yeniakit