Tereddi ve ihtida

Abdurrahman Dilipak

Birtakım istihraçlara göre “Görünen o ki, bu gidişatın sonunda bilad-ı İslam’da irtidat ve tereddi, bilad-ı küfr’de ihtida ve inkişaf vuku bulacak.” Bu durum kıyamet alameti olarak “Güne’in batıdan doğması” olarak tesmiye edilir. Bunun mecaz olduğu, İslam güneşinin batıdan doğması şeklinde izah edilir.

Sonuçta “Doğu da batı da Allah’ındır”. İslam da Türklerin, Arapların, Farisilerin, Afrikalıların, Asyalıların dini değil “Allah’ın dini”dir. Bugüne kadar bazı halkların İslam’a üstün hizmetlerinin olması, onların bu dinin sahipleri oldukları anlamına gelmez. Onlar Allah’ın ipini bırakacak olurlarsa, Allah da onların ipini bırakır. “Allah’ın adı anıldığında kalpleri titreyenler” dünyanın neresinde doğdular ya da yaşıyorlar, ya da anne babaları kim, derilerinin rengi ya da cinsiyetleri ne, hiçbir değeri yoktur. Şu Suudi hanedanının haline bakın, ya da BAE emirliğinde yaşananlara, Mısır’da yaşananlara bakın. Bizdeki birilerinin haline bakın. O kibir abidesi (!), saltanat sahipleri karşısında ilim, hikmet ve tevazu sahibi, “suratı kurumuş kara üzüm misali bir zenci” benim için daha değerli olacaktır, Resulullahın buyurduğu gibi. Bilad-ı İslam’da mektepler, dünden bugüne kademe kademe nesillerin kalplerini ve beyinlerini viraneye çevirdi. Ve dediler ki, “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür”. Ve onlar makam ve servet sahibi oldular. Eski dostlarını unuttular. Onların gördüklerinde yüzlerini çevirdiler. Onların selamlarını bile almadılar. Onlar da “şikayetname”lerini yazıp, gelecek nesillere ders olsun diye bıraktılar: “selam verdik de rüşvet değildur deyu almadılar” dediler ama, ne baştakiler ve ne de servet ve iktidar peşinde koşanların çoğu bundan bir ders almadılar.

Bizim geleneğimizde “Pendname” diye öğüt kitapları vardır. Her biri manevi bir vasiyetname hükmündedir, ama dinleyen kim! “Ne az öğüt alıyorsunuz? Rabbinizden size indirilene uyun, O’nsuz başka velilere uymayın! Sizler pek az düşünüyorsunuz! Rabbinizin katından size indirilene uyun; Ondan başka önderlerin ardından gitmeyin.” (Araf 3). Siyasetnameleri, Fütüvvetnameleri, Emannameleri unuttuk gitti. Din de, tarih de magazin konusu oldu. Övgü ya da sövgü kitabı oldu tarih. Kahramanlar ve hainlerden ibaret bir mitolojiye dönüştü her şey. Din seremoni, ritüel, ikonalara indirgendi ve BİREY’sel planda vijdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedildi. Araf 30’da Allah şöyle buyurdu: “Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah’ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.” (Araf 186): “Allah’ın saptırdığı kimseye artık hidayet verecek yoktur. Ve onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakıverir.”

CoVID olayı, İslam dünyasındaki uyuşukluk ve meskeneti açıkça ortaya çıkardı. Düne göre siyaset ve iktisadi güç olarak bin kat daha zengin ve güçlüydü kimileri, ama haksızlıklar karşısında sesleri çıkarmadılar. Dindar görünümlü birileri dinleri te’vil ederek gerçeklere sırtlarını döndüler. Dut yemiş bülbüle döndüler. Batıdaki akıl ve hikmet sahibi birileri, kendi içlerindeki güç ve servet sahiplerinin planlarına karşı daha erken uyandılar ve seslerini yükselttiler. Bunu görmezden gelmeyelim. İslam dünyasındaki sadece dini cemaat grubları değil, laik, seküler, sağ, sol, liberal, ateist çevreler de seslerini kısıp oturdular. İlle de, bunu coğrafi olarak “Garb-Şark” diye anlamayalım. İçimizdeki ötekiler de olabilir bunlar. Biz Allah’ın ipini bırakırsak Allah da bizim ipimizi bırakır. Kim Allah’ın ipine tutunursa Allah onlara yardım eder. Evet, evet “İman edip bu resulün hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık kanıtlar geldikten sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. İşte onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramalarıdır. Ali İmran 86-87”.

Cami cemaati mabedde bile saflarını kırarken, CoVID cemaati, 28 Şubat’taki 5’li Çeteyi hatırlatan bir şekilde, DİSK’i, TİSK’i, TESK’i, Türk-iş’i, TOBB’u saflarını sıklaştırmadı mı! Bu 5 sendika Türkiye’den büyüktü! Nasıl BMGK’daki 5 daimi üye “Dünyadan büyük” ise! Meğer DSÖ, FDA da Türkiye’den büyükmüş tek başlarına. 28 Şubat’ta da darbeciler ANASOL-M’yi kurdurmadılar mı? “Sağ-sol-milliyetçi sağa bak hizaya gel”! Şimdi bakıyorsunuz İstanbul sözleşmesi, Lanzarotte, Hayvan hakları, İklim sözleşmesi, AK Parti, CHP, İYİ Parti, HDP, MHP hepsi SAĞ’a bakıp hizaya geliyor.

Kimi mehter marşı, kimi İzmir marşı, kimi İstiklal marşı, kimi Harbiye marşı ile. “Dağ başını duman almış, gümüş dere akar gider…” Dilleri farklı şarkılar söylese de istikamet aynıdır: İleri! Ver millete gazı! Ne garip, dindarı, dinsizi, LGBT’si, PKK’sı, sağı, solu, liberali, milliyetçisi, işçisi, köylüsü, memuru, patronu aynı safta buluşabiliyor. Sonra da dönüp birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar, millet de bunu yiyor.

Batıdaki akıl ve vijdan sahibi birileri, kendi öz eleştirisini yapıp, hakikati ararken İslam gerçeği ile yüzleşirse, o İslamofobik propagandanın baskısından kurtulabilirlerse, kitlesel halde İslam’a yönelmeleri çok uzak bir ihtimal değil. Batı kendi iktidarlarının gelecek tasavvuruna karşı kuşku duymaya başladı. Bu arada kendi geçmişi ile yüzleştiği gün, yeniden düşünecek. Magna Carta ya da Vestfalya’daki ulus devlet ve uluslararası düzen bir illüzyondu. Dolar bir sahtekarlık, LIBOR da öyle. OffShore gerçeği geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerden kaçırılan paralardan ibaret değil, o kara paracıların beyaz efendilerle avlandıkları havuzlardı. “Bir finansal tetikçinin hatıraları”nı okuyanlar oynanan kirli oyunu görecekler. Batının Demokrasi, İnsan Hakları, Hukuk Devleti, Çoğulculuk, Çevrecilik, Şeffaflık, Bilim, Sanat dediği şeylerin çoğu bize anlatılanlardan çok farklı şekillerde kullanıldı. Bizim ateistlerimiz bilmedik bir dine karşı çıkıyorlar. Bizim Müslümanlarımız da bilmedikleri bir dine iman ediyorlar sanki. İslam bir tane, ama Müslümanım diyenler 72 fırka, İman ettikten sonra taksiren Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız mekruh, ama birileri gibi düşünmezseniz dinden çıkarsınız. Bu nasıl bir Müslümanlık! Ne tebliğ var ne de güzel örneklik.

El Emin de değiliz. İnsanlar bize bakıp dinden soğuyorlar, din karşıtı oluyorsa kime ne diyebilirsiniz ki! Bazan düşünüyorum, biz bizim politikacılara, gazetecilere, STK temsilcilerine laf anlatacağız diye çırpınacağımıza, Firavun sarayında Musalar, Harunlar, Yuşalar, Asiyeler, Haacer’ler aramaya mı koyulsak!?

Yok! Çünkü bizim kardeşlerimiz Yusuf’ları kuyuya atmaya çalışıyorlar sanki. Aşı olmayanları, köpek gibi sokakta yakalayıp aşılamaktan, aşı, PCR olmayan, maske takmayanları camiye bile almak istemiyorlar, okullardan, toplu taşıma araçlarından dışlıyorlar. Menfaat ve korkuları gözlerini kör etmiş sanki.

Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Akletmiyorlar. “Biz ıslah edicileriz” diyorlar ama, bozgunculuk yapıyorlar.

Şeytan’ın GlobalReset’i için TransHumanizm senaryosu ile Şeytanın vaad ettiği “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat” hayaliyle onun gönüllü köleliğini savunuyorlar. Allah şerlerinden emin eylesin. Selâm ve dua ile.