İstanbul-Beşiktaş’taki son bir bombalı saldırıyla, millet olarak bir kez daha sarsıldık. 40’u aşkın insan hayatını kaybetti, 30 kadarı ağır olmak üzere, 150’den fazla yaralı.. Hayatını kaybeden mazlumlara rahmet, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı, yaralılara şifalar niyaz ediyorum.
Bu gibi saldırıların önlenmesinin kolay olmadığı bilinmeli ve saldırılardan sonra yapılan, ‘...kısa zamanda yakalanacak ve cezalandırılacaklar’ gibi resmî açıklamalardan kaçınılması gerektiği üzerinde daha bir durulmalıdır. Çünkü, birileri bir cinayet eylemini gerçekleştirmeye karar verince.. Dâvâsı her ne olursa olsun, her ideoloji, inanç veya dâvâiçinölmeyi göze alan eylemciler de daima bulunur. O gibi kimselerin, kendimeşreb ve eğilimlerine göre psikolojik olarak hazırlanabildikleri de nice örneklerde görülmüştür.
***
Terör eylemlerine kesin çare bulunamayışı, cinayetkârların, kendilerini halkın içinde, sıradan insanlar olarak gizleyebilmelerindendir. Çete savaşlarının, asimetrik savaşların metodu ve mahiyeti hep böyledir. Düzenli güvenlik güçlerinin de beklenmiyen yerlerde, beklenmedik karşılıklar verebilme gücünde olduğunu göstermesi son derece çetin bir iştir. Ve, her yeri zapt-u rabt altına almak da mümkün değildir.
***
Halkımız, bu gibi saldırılarla iç-içe yaşamaya hele de bundan sonra daha bir hazır ve alışık olmalı.. Çünkü, Türkiye’nin Ortadoğu’daki PKK, PYD, YPG, DEAŞ / IŞİD, FETÖ, MLKP ve daha bilmem hangi terör ve diğer silahlı mücadele örgütlerine karşı toptan bir mücadele verdiği bir dönemde, terör odaklarının da ellerinden geldiğince toplumu yıldırmak veya bir genel tedirginlik ve kaos havası oluşturmak gibi hedefleri güttüğü ve arkalarında da yığınla uluslararası şerrodaklarının bulunduğu ortada.. Bunlara karşı, halkımızın da inadına, saldırıların en ağırına bile daima uyanık ve hazır ve amma, asla teslim olmayacak ve inadına daha bir kararlılık içinde olması gerekiyor. Ve unutulmaması gereken, nereden, ne zaman ve nasıl geleceği belli olmayan bu gibi saldırılara karşı, toplum ferdlerinin de rûhen, her yerde, her zaman hazırlıklı olması gerekmektedir.
***
Böyle zamanlarda, genelde, istihbarat zaafı gibi beylik bir laf dolaşır, ortalıkta.. Bunlara itibar edilmemelidir. Çünkü, bu gibi hıyanet ve cinayet planlarını kesinlikle önleyecek bir istihbarat faaliyetinin dünyanın hiçbir yerinde yapılamadığı ve yapılamıyacağınayığınlaörnekler vardır.
Bu saldırı ve cinayetler bir parmak ısırma yarışı gibidir. Acıya dayanamayıp feryad etmek için ağzını erken açan, yenilgiyi kabullenmiş olacaktır.
***
-‘Avrasya Tüneli’ ve bir isim teklifi: Salâhaddin Eyyubî-
20 Aralık günü hizmete açılacağı açıklanan Avrasya Tüneli’nin adının ne olması gerektiği üzerinde son günlerde bir takım anket çalışmaları yürütülüyor. Bu gibi isimlendirmelerde anketler, belirli etkileme odaklarının özel çabalarıyla yönlendirilebilir ve birilerinin eğilimleri, toplumun eğilimi imiş gibi gösterilebilir. Nitekim, son anketlerde de son 100 yılın Abdulhamid, Adnan Menderes veya resmî ideolojinin ‘ikon’laştırılmış isimlerinin öne çıkarılmış.. Bu gibi çabalarda, bir takım rövanş alma hedeflerinin gözetlendiği de görülüyor.
Bu konuda, sadece bu ülkenin ve halkının değil, bütün dünya Müslümanlarının ortak bir sembol ve hattâdüşmanlarıüzerinde bile derin bir hayranlık ve saygıuyandıran birİslam kahramanı olarak, Salâhaddin Eyyubî, kürdü, türkü, arabı, farsı, siyahîsiyle her müslümanın benimseyeceği bir isimdir.
İsimler insanlara bir takım mesajlar veriyor, bir takım mânâların öne çıkarılması gibi roller taşıyorsa, Müslümanların birlik olmaya en fazla muhtaç olduğu bir zaman diliminde, bin yıla yakın bir zaman diliminden günümüze kadar herbirimiziçin iftihar kaynağı olan bir İslam kahramanı’nın adının bu köprüye verilmesi isabetli olmaz mı?
stargazete