... çok iyi korundukları ve sürekli yer değiştirdikleri için henüz bir sonuç alınamadığını söylüyor.
Org. Özel ayrıca, KCK operasyonlarının, terörün sivil alandaki çalışmalarını önlemek açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Org. Özel'in açıklamaları, peş peşe gelen şehit haberleri karşısında, toplumda oluşan "Ne oluyor" kaygılarını izale niteliği taşıyor.
Başbakan Erdoğan'ın da, Org. Özel'in dile getirdiği operasyonların arkasında durduğu muhakkak. Hatta komutanların bölgedeki operasyonları bizzat yönetmesi de, Başbakan'ın takdirle ifade ettiği hususlar arasında.
Tam da bu sırada, Oslo sürecinin yeniden başlaması, İmralı ile görüşme konusu gündeme giriyor.
En son Başbakan, İskele Sancak programında, "Gerekirse" kaydını düşerek, İmralı ile görüşülebileceğini, Oslo'daki görüşmelerin kendi inisiyatifi ile yürüdüğünü, inkıtaa uğramasının, örgütün iletişimdeki samimiyetsizliğinin ürünü olduğunu söyledi.
Tabiidir ki gerek dağlarda-şehirlerde yürütülen operasyon gerekse terör örgütünün sivil-asker ayırt etmeden cana kasteden eylemlerinin, Oslo'da sembolize olan süreç açısından bir anlamı olmalıdır.
Oslo süreci müzakeredir, operasyon operasyondur, örgütün şiddeti de şiddettir.
Yani biri varken diğerinin anlamı nedir, bu soruya hem hükümet ve askerin hem de örgütün bir cevabı olmalıdır.
Sorular
Bir soru şudur:
Güvenlik güçlerinin operasyonları konusunda operasyonu yürüten güçlerle siyasi irade arasında bir farklılık bulunmuyor. Yani orada devletin, liderlerini ele geçirmek de dahil terörü bitirmek gibi bir iradesinin yansıması gözleniyor. Acaba devlet, bu operasyonların hangi safhasını örgütle müzakere noktasına götüreceğini planlamıştır?
Bir soru da şu:
Acaba, terörü tırmandıran Kandil ile devletin elinde bulunan İmralı mahkumu arasında bir ihtilaf var mı? Bu soruya, "Evet var" diyenler, görüşme ya da müzakerelerin İmralı üzerinden terörü durdurma amacı taşıdığını ifade ediyorlar. Ama bir başka görüş de, İmralı ile Kandil ya da Avrupa'daki ayaklar arasında herhangi bir farklılık bulunmadığını, orada gösterilmek istenen farklılıkların iyi polis-kötü polis rolünden ibaret olduğunu dillendiriyor. Acaba devlet, operasyonların devamı ya da müzakereye gitme kararını nerede, nasıl bir karşılık bulunca verecek?
Ben, ilke olarak Oslo türü görüşmelere karşı değilim. Evet, devletin istihbarat birimleri, bu tür görüşmeler yaparlar ve ülkenin başına bela olan sorunlu alanların izalesinde rol üstlenirler.
Ama Oslo'nun medyaya yansıyan boyutlarına baktığımızda orada çok sağlıklı işler olmadığını ifade etmek de dürüstlüğün gereği olur.
Şunu söylemek sanırım yanlış olmaz:
-Oslo'da olana benzer bir görüşme yapılmamalıdır.
Oslo'nun problemli yönleri
Oslo sürecinin akim kalması bir yana, orada sıkıntılı olan başka boyutların bulunduğu da bir vakıa. Mesela,
-Görüşüldüğü ifade edilen konular gerçekten Oslo'da masaya geldi mi? Masaya oturan devlet görevlileri, o konularda, o noktaya geldi mi?
-Örgüt, devletin o konularda, en azından o noktaya gelebileceği izlenimi edindi mi?
-Örgüt o konuları elde bir sayıp, sürdürülecek terörle daha ileri noktalara gitme stratejisine yöneldi mi?
Bu sorunun çözümünde Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye için gerçekten hayati önem taşıdığına inanıyorum. Ama iş yükü sebebiyle süreci birebir yönetmesinin güçlüğünü ve stratejik kararlarda gerçekten sağlıklı danışmanlıklara ihtiyacı olduğunu belirtmek de bir sorumluluktur diye düşünüyorum.
Bu arada medyada, Başbakan'ın Oslo'ya sahip çıkmasından sonra başlayan "Oslo güzellemeleri"nin, çok sağlıklı bir istişare hizmeti olmadığını, aksine biraz rüzgara göre yelken açmak olduğunu belirtmek istiyorum.
Org. Özel ayrıca, KCK operasyonlarının, terörün sivil alandaki çalışmalarını önlemek açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Org. Özel'in açıklamaları, peş peşe gelen şehit haberleri karşısında, toplumda oluşan "Ne oluyor" kaygılarını izale niteliği taşıyor.
Başbakan Erdoğan'ın da, Org. Özel'in dile getirdiği operasyonların arkasında durduğu muhakkak. Hatta komutanların bölgedeki operasyonları bizzat yönetmesi de, Başbakan'ın takdirle ifade ettiği hususlar arasında.
Tam da bu sırada, Oslo sürecinin yeniden başlaması, İmralı ile görüşme konusu gündeme giriyor.
En son Başbakan, İskele Sancak programında, "Gerekirse" kaydını düşerek, İmralı ile görüşülebileceğini, Oslo'daki görüşmelerin kendi inisiyatifi ile yürüdüğünü, inkıtaa uğramasının, örgütün iletişimdeki samimiyetsizliğinin ürünü olduğunu söyledi.
Tabiidir ki gerek dağlarda-şehirlerde yürütülen operasyon gerekse terör örgütünün sivil-asker ayırt etmeden cana kasteden eylemlerinin, Oslo'da sembolize olan süreç açısından bir anlamı olmalıdır.
Oslo süreci müzakeredir, operasyon operasyondur, örgütün şiddeti de şiddettir.
Yani biri varken diğerinin anlamı nedir, bu soruya hem hükümet ve askerin hem de örgütün bir cevabı olmalıdır.
Sorular
Bir soru şudur:
Güvenlik güçlerinin operasyonları konusunda operasyonu yürüten güçlerle siyasi irade arasında bir farklılık bulunmuyor. Yani orada devletin, liderlerini ele geçirmek de dahil terörü bitirmek gibi bir iradesinin yansıması gözleniyor. Acaba devlet, bu operasyonların hangi safhasını örgütle müzakere noktasına götüreceğini planlamıştır?
Bir soru da şu:
Acaba, terörü tırmandıran Kandil ile devletin elinde bulunan İmralı mahkumu arasında bir ihtilaf var mı? Bu soruya, "Evet var" diyenler, görüşme ya da müzakerelerin İmralı üzerinden terörü durdurma amacı taşıdığını ifade ediyorlar. Ama bir başka görüş de, İmralı ile Kandil ya da Avrupa'daki ayaklar arasında herhangi bir farklılık bulunmadığını, orada gösterilmek istenen farklılıkların iyi polis-kötü polis rolünden ibaret olduğunu dillendiriyor. Acaba devlet, operasyonların devamı ya da müzakereye gitme kararını nerede, nasıl bir karşılık bulunca verecek?
Ben, ilke olarak Oslo türü görüşmelere karşı değilim. Evet, devletin istihbarat birimleri, bu tür görüşmeler yaparlar ve ülkenin başına bela olan sorunlu alanların izalesinde rol üstlenirler.
Ama Oslo'nun medyaya yansıyan boyutlarına baktığımızda orada çok sağlıklı işler olmadığını ifade etmek de dürüstlüğün gereği olur.
Şunu söylemek sanırım yanlış olmaz:
-Oslo'da olana benzer bir görüşme yapılmamalıdır.
Oslo'nun problemli yönleri
Oslo sürecinin akim kalması bir yana, orada sıkıntılı olan başka boyutların bulunduğu da bir vakıa. Mesela,
-Görüşüldüğü ifade edilen konular gerçekten Oslo'da masaya geldi mi? Masaya oturan devlet görevlileri, o konularda, o noktaya geldi mi?
-Örgüt, devletin o konularda, en azından o noktaya gelebileceği izlenimi edindi mi?
-Örgüt o konuları elde bir sayıp, sürdürülecek terörle daha ileri noktalara gitme stratejisine yöneldi mi?
Bu sorunun çözümünde Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye için gerçekten hayati önem taşıdığına inanıyorum. Ama iş yükü sebebiyle süreci birebir yönetmesinin güçlüğünü ve stratejik kararlarda gerçekten sağlıklı danışmanlıklara ihtiyacı olduğunu belirtmek de bir sorumluluktur diye düşünüyorum.
Bu arada medyada, Başbakan'ın Oslo'ya sahip çıkmasından sonra başlayan "Oslo güzellemeleri"nin, çok sağlıklı bir istişare hizmeti olmadığını, aksine biraz rüzgara göre yelken açmak olduğunu belirtmek istiyorum.
bugün