Suriye"deki rejim karşıtı gösterilerin başladığı günlerden günümüze kadar, yaşanan hadiseler, dökülen kanlar, yapılan katliamlar üzerine, İslam dünyasında oluşan/oluşturulan gündem ve propagandalarda sürekli olarak, İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah"ın, Suriye"deki olayların sorumlusu, katillerin destekçisi şeklinde suçlanmasına, İslam İnkılabı rehberi İmam Hamenei ve Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah hakkında ağır ithamlarda bulunulmasına tanık olmaktayız.
Gerçekte tam bir "psikolojik savaş" yöntemleriyle sürdürülen bir kampanya söz konusu. "Kara propaganda" birimlerinin hazırlayıp sürdürdüğü bu "yıpratma savaşı"ndaki temel amacın İslam İnkılabı ve Hizbullah"ın Müslüman halklar arasındaki inisiyatif ve direnişteki öncülük rolünü kırmak, ümmet arasında bir mezhep karşıtlığı ve çatışması çıkartarak Şii ve Sünni Müslümanları birbirine karşı kışkırtmak olduğu apaçık ortada.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere, ABD işbirlikçisi güçlerin ve onların istihbarat servislerinin kurguladığı bu senaryoda, vurulmak istenen, genelde İslam dünyası, özelde de Ortadoğu"daki "anti-emperyalist ve anti-siyonist devrimci İslami çizgi" olup, ABD, İsrail ve Amerikancı rejimlerin çıkarlarının kesiştiği noktadır bu. Çünkü, özellikle Lübnan ve Gazze"deki İslami direnişin Müslüman halklar arasında oluşturduğu rağbet, cazibe ve örneklik, emperyalist ve siyonistler için gittikçe büyüyen önlenemez bir tehdide dönüştüğü gibi, gayri meşru saltanat ve diktatörlüklerini emperyalizmin himayesi ve desteğine borçlu olan işbirlikçi rejimler ve hain güçler için de hayati bir tehlike halini aldı.
Emperyalizm ve siyonizmin karşı karşıya kaldığı bu tehdit ortadan kaldırılmadıkça işbirlikçi rejimlerin de kendilerini güvende hissetmeleri mümkün olmayacaktı. Çıkarları da, kaderleri ve sultaları da, "direniş çizgisi"nin yok edilmesine odaklanmıştı.
Bölgesel direniş ekseni, emperyalizm ve siyonizmin hesap ve projelerini sürekli boşa çıkartıyor, ABD"nin Ortadoğu"daki politikaları yenilgi üzerine yenilgi alıyordu.
Amerika ve İsrail"in başından beri hedef tahtasına oturttuğu İran, Hizbullah, Suriye, Hamas, İslami Cihad zeminli "direniş ekseni"ni her fırsatta kırmaya çalışan emperyalistler bu kez Suriye üzerinden bu hedeflerine ulaşmayı deniyorlar.
İşte bu amaçla, çok yönlü siyasi ve askeri komploları sahnelemeye devam ederlerken, diğer yandan da medya üzerinden yoğun bir psikolojik savaşı sürdürüyorlar. Başta da belirttiğimiz gibi bu psikolojik savaşın başlıca hedefi, İran ve Hizbullah"ı yıpratmak ve yalnızlaştırmak.
Bu psikolojik savaşın sonucu olarak, iyi niyetli ve sadece İslam kardeşliği hassasiyetiyle hareket eden bir çok kardeşimiz de, yapılan kara propagandaların etkisiyle İran ve Hizbullah karşıtı bir söylem ve duruşa itildi.
Elbette ki, başından beri İran ve Hizbullah"a karşı dinmeyen bir kin ve husumete sahip olanlar bu son gelişmeleri büyük bir fırsat olarak değerlendirerek ileri atılsalar da, bunların dışında temiz yürekli samimi ve dürüst bir çok müslümanın da bu anafora katıldığını/sürüklendiğini görüyoruz. Birinci kesimin iflah olacaklarını düşünmüyoruz; ancak, kara propagandaların etkisi altında kalıp İslami direniş eksenini suçlayan ve töhmet altına alan kardeşlerimizi aydınlatmayı da her zaman kendimize bir görev ve sorumluluk biliyoruz.
Bunlardan biri de camiamızın çok sevdiği takdir ettiği Ömer Döngeloğlu hocamızdır. Döngeloğlu hocamızın çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalar kendisinin ne denli temiz ve muhlis bir yüreğe sahip olduğunu her zaman bizlere gösterdi ve ispat etti.
Döngeloğlu hocamızı ilk defa Merhum Sadreddin Yüksel hocamızın cenaze merasiminde yaptığı konuşmayla tanımış, bilahere özellikle siyonist rejimin Gazze"ye yönelik başlattığı "Dökme Kurşun" adlı soykırım saldırısı üzerine siyonist rejim İstanbul konsolosluğunu kuşatma altında aldığımız günlerdeki konuşmaları ve yaptığı o unutulmaz duası ile tanıdık. Nitekim Döngeloğlu hocamız bu duasından dolayı siyonistlerin hışmını üzerine çekmiş, siyonist medya tarafından sürekli olarak hedef gösterilmişti.
Döngeloğlu hocamızı tanımlayabilecek en önemli vasfın, "siyonizm karşısında mert ve ilkeli duruş" olduğunu söyleyebiliriz. O, siyonizme karşı mücadele sahnesinde bizler için bir moral kaynağı bir meşale konumundadır.
Yukarıda işaret etmeye çalıştığımız kara propaganda Döngeloğlu hocamız üzerinde de öylesine bir etki bırakmıştı ki, Kanal 7"de yayınlanan sahur programında İran İslam Cumhuriyeti ve Hizbullah hakkında ağır suçlamalarda bulunmuştu. Hocamızın bu ifadeleri camiada bir teessür ve infiale yol açmış olsa da, onun temiz ve muhlis yüreği çok daha büyük hayırlara vesile olacak şekilde hem oynanan oyunların deşifre edilmesi noktasında, hem de hakkın teslim ve takdir edilmesi noktasında bir özür açıklaması ile kendini gösterdi.
Öncelikle aramızdaki sevgi ve muhabbeti de belirterek, hocamızın bu beyanatından dolayı bir kardeşi ve dostu olarak kendisine en derin kalbi şükranlarımı sunuyor, mahzun yüreğimize derman olan duruşundan dolayı kendilerine minnettarlığımı ve ihtiramımı arz etmek istiyorum.
Yine bu vesileyle, kara propagandaların etkisizleştirilmesi için çabalarımızı sürdüreceğimizi belirterek, Mübarek Ramazan bayramının İslam alemine hayırlara vesile olmasını Allah Subhanehu ve Teala"dan niyaz ediyorum.
Ömer Döngeloğlu hocanın açıklamasını izlemek için tıklayınız