Tesettür mücadelesinde ciddi bir muhasebe yapma günü

Mehmet GÖKTAŞ

Hükümetin açıkladığı ve herkesin dört gözle beklediği paket hakkındaki değerlendirmeyi bir başka zamana bırakarak, bu vesileyle Müslümanlar olarak bir iç muhasebesi yapmamız gerektiğine inanıyorum.

Söz konusu paketle emniyet, yargı ve askeriye hariç kamu kurumlarında başörtüsünün serbest olması öngörülüyor. Üniversite öncesi ilköğretim ve liselerde yasak devam ediyor.

Benim hatırladığım kadarıyla bu ülkede Müslümanların rejime karşı verdiği mücadelede tesettür hep birinci sırada yer almıştır.

Her ne kadar bir zamanlar Ayasofya’nın ibadete açılması, Yüksek İslam Enstitülerinin fakülte yapılması , İmam-Hatiplilerin üniversitelere girebilmeleri ve meşhur yüz altmış üçüncü maddenin kaldırılması için mücadele verilmiş olsa da, söylediğim gibi en uzun mücadele örtünme yasağına karşı verilmiştir.

İslami yayın organlarının demirbaş konusu genellikle örtünme yasağı olmuş, cemaatlerin, partilerin özgürlük taleplerinin başında bu yasağın kaldırılması talebi yer almış, İslam adına yapılan açık oturum ve tartışmaların değişmez konusu hep bu başörtüsü yasağı olmuştur.

Buna rağmen geriye dönüp baktığımızda Türkiye’de Müslümanların tesettür için ciddi bir bedel ödediklerini söyleyemeyiz.

Bâtıl davaları ve içi boş değerleri uğruna başkalarının ödedikleri bedelleri şöyle bir göz önüne getirdiğimizde Müslümanlar olarak tesettür için yüzümüzü ağartacak, daha da önemlisi Rabbimize götüreceğimiz neyimiz var?

Öyle değil mi? Birileri koskoca bir hiç uğruna sayısız canlar verirken, zindanları doldururken, her şeylerini ortaya koyarak direnirken ve bu şekilde ülke gündemini işgal ederken bizler müslümanca bir hayat için hangi bedelleri ödedik?

Şiddeti kastetmiyorum. Silaha sarılmalıydık, dağa çıkmalıydık demiyorum, sesimizi duyurmamız ve hakkımızı alabilmemiz için bizim de onlar gibi her yeri yakıp yıkmamız gerekirdi demiyorum.

Fakat bizim de yapabileceğimiz şeyler vardı, bizim de verebileceğimiz ciddi bir direnişimiz olmalıydı.

Her şeyden önce Müslümanlar olarak yasaklar karşısında çok çabuk ve erken bir pes edişimiz vardı. Yasak denilince bir iki bağırıp çağırma biraz ağlama sızlama ve sonra sessizce boyun eğişimiz, kuzu kuzu kabullenişimiz vardı.

Bu arada örtüsüz de Müslüman olunabileceğine dair fetvalarımız, fetvacılarımız zaten hazır beklemedeydi.

Hele Müslüman erkekler olarak bu konuda sınıfta kaldığımızı söyleyebiliriz. Yasaklar karşısında direnen bayanlarımız hiç değilse sosyal hayatta bizzat mağduriyetler yaşadı, okullarından oldular, işlerinden oldular.

Bugün tıraşımız gözümüzün önüne düşecek ve şu ana kadar verilen mücadelenin ne anlama geldiğini göreceğiz.

Yeni açıklanan paketle birlikte ne kamuda ne de üniversitelerde bir örtünme patlaması yaşanmayacağı kanaatindeyim, inşallah yanılmış olurum. Bu konu bizi düşündürmeli ve ciddi bir muhasebe yapmaya sevketmelidir.

Tesettür konusunda Müslümanlar olarak suçu tamamen rejimin üstüne yıkma günlerinin geride kaldığını artık görmeliyiz.

Tesettürün karşısında olan sadece bu ülkenin rejimi değil, koskoca bir dünyadır, batının başını çektiği bir dünya.

Batıdan kaynaklanan ve bütün bir dünyayı kasıp kavuran bir hayat tarzı bugün edebe karşı, hayâya karşı, temiz aileye ve nikahlı hayata karşı hücuma geçmiş durumdadır.

Örtünme mücadelesinde şu ana kadar yürüttüğümüz çalışmaları, takip ettiğimiz usulü yeniden gözden geçirmeliyiz.

Bunun için sık sık bir araya gelmeliyiz, yeni tespitlerde bulunmalıyız ve her şeyi yeniden değerlendirmeliyiz.