Bu operasyonlar devam edecek.. Bu uluslararası bir operasyon.. Bu operasyonun sonunda, CHP de, MHP de, BDP de yeniden yapılandırılacak. Tabi ki asıl hesap AK Parti üzerinde.. AK Parti üzerindeki planlar tutsa da tutmasa da, ötekiler üzerinde ciddi bir operasyon kaçınılmaz.. Paralel yapıya da, Derin devlete de, bazı STK’lara, patronlara, media organlarına da ayar çekilecek..
Bu söylediklerim kehanet değil. Birilerinin planı. Herkesin bir planı var, Allah’ın da bir hesabı var. Galib olacak olan Allah’ın iradesidir.. Mekerallahu!
Ekimin ortasına geldik.. Kasım sonuna geldiğimizde bütçe görüşmeleri başlayacak. Bu arada parti kongreleri var. Ocağa geldiğimizde seçim dönemi başlayacak. Seçimlerin Hazirandan Nisan başına alınması gündemdeydi. Görünen o ki, seçimlere kadar bu teyakkuz hali devam edecek.
AK Parti’ye karşı Paraleli, Derin Devleti, Ulusalcıları, MOSSAD, Esat, Vatikan, Neoconlar, Localar, Tapınakçılar hepsi devrede olacak..
Kendi içimizdenmiş gibi görünen birilerini de devreye sokacaklar. Sakınalım, şeytan bizi Allah’la kandırmasın. Kafamızı kiraya vermeyelim. Din büyüklerimizi ilah ve Rab edinmeyelim. Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı. Dillerinin ucuna Allah’ın âyetlerini geçirerek Allah’ın âyetlerini savaştıranların, muhkemleri bırakıp müteşabihlerin peşine takılanlardan olmayalım. Paralelcilerden kurtulalım derken onlara özenen, başka tarikatların tuzağına düşmeyelim. Şeytan sizi bu yalanları ile kandırmasın. İşi ehline verelim. Paralelcilerin izinden gidenler onların vardıkları yere varırlar.. Partizanlık, hemşehricilik, etnik dayanışma adalet çizgisini aşınca fitneye sebeb olur..
Paralel devlet büyük bir fitne de, paralel din, paralel devletten daha büyük bir fitne.. Düşünebiliyor musunuz, “Allah’ın emrine uymazsan haram, Resulün sünnetine uymazsan mekruh, hatta sadece mahrumiyet sözkonusu, ama birilerine uymazsan dinden çıkarsın.” Hani din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyecektiniz.. Örgütlerimiz, liderlerimiz, din büyüklerimizi mutlaklaştırmayacağız.. Hiç kimse gaybı bilmez ve hiç kimse mutlak değildir.. Aklımızı kiraya vermeyeceğiz..
Fitne zamanıdır. Fasıklar bize bir haber getirdiklerinde hemen inanmayacağız. Bilmediğimiz şeylerin peşine takılmayacağız.. Bakın kulaktan dolma bilgilerle din öğrenilmez. İstişare ve şurayı terketmeyelim. Sizi kendine çağıranlardan, kendilerinin dinin mümkün olan tek, en doğru yorumu olduğunu söyleyenlere karşı dikkatli olalım. Sizi Allah’a, resulüne, kitaba, Müslümanların kardeşliğine, istişare ve şuraya çağıranlara itibar edin, kendilerine mutlak itaate çağıranlara değil.
Her duyduğumuza ya da bize söylenenlere hemen inanmayalım. Düşünelim.. Kimse gaybın bilgisine sahip değil.. Bu konuda insanların olacak şeyler hakkındaki bilgileri, daha çok, olmasını istedikleri ya da bir takım planlar ve başkalarının niyetleri ile ilgili istihbari bilgilerdir.. Biz ihtimallere karşı kendi sorumluluklarımız üzerinde düşünelim ve istişarelerde bulunalım, inşallah.. Unutmayalım, evdeki hesaplar, genellikle çarşıya uymaz. Teyakkuz hali devam edecek..
Aynel Arab ve IŞİD krizi bugünden yarına sona ermeyecek. IŞİD Aynel Arab’ın içinde. Orada kim kazanırsa kazansın büyük bir katliam kaçınılmaz. Görünen o ki, hava harekatı IŞİD’i durdurmaya yetmeyecek. Çünkü IŞİD Kobani’nin içinde. Dışarıdan yardım da pek kolay değil.. Dışarıdan hangi grup şehre girmeye kalkarsa kalksın, kolay ve açık bir hedef olacak.. Ya şehre havadan yabancılar indirilir ya da silah, yiyecek tükenir ve taraflar birbirini boğazlayarak her iki taraf birden tükenir.. Belki bir ateşkes çözüm olabilir. Türkiye’nin teklif ettiği güvenli bölge, Aynel Arab’ı da içine alacağı için, çatışan tarafların şehri boşaltmaları şehrin daha fazla yıkılıp yağmalanmaması, daha fazla can kaybı olmaması için çözüm olabilir.
Bu iş kan davasına dönüştü ve kolay kolay da durmayacak. Türkiye’nin çabaları ve çağrısı en doğru ve makul çözüm yolu gibi gözükmesine rağmen sanki birileri BDP içindeki birilerinin eli ile çözümü engellemeye çalışıyor. Yani çözüm içeriden sabote ediliyor.. Yüzbinlerce Aynel Arablı Türkiye’deki kamplarda barınırken, “Kobani bahanesi” ile yapılan eylemleri anlamak mümkün değil.
Demirtaş’ın ABD dönüşü açıklama ve üslup değişikliği dikkat çekici.. Neyse ki, son anda şiddeti reddeden açıklaması ile anlaşılan işin vahametini kendisi de anladı.
Demirtaş, Türkiye’ye Anayasa, dış politika ve iç politika dayatmaya çalışıyor sanki. “Bizim dediğimiz olmazsa biz de sokağa çıkarız” dayatması kabul edilemez..
Birilerinin Yahudi lobisinin Türkiye’yi terör örgütlerine yardım etmekle suçlama çabalarına destek vermesi aslında bu senaryonun arkasında hangi lobilerin olduğunu gösteriyor.. Bu iddialar yeni değil. MİT operasyonu da bu iddialarla ilgili idi. BDP içinde birileri sanki cemaatin bıraktığı yerden devam ediyor. Bu senaryo yeni değil. Yeniden ısıtılıyor. Türkiye’nin teröre yardım ettiği iddiasını tartışacak son kişinin o olması gerek aslında.. Garip olan, birilerinin hem Türkiye’yi eleştiriyor, hem de “neden bizimkilere silah vermiyorsun, yardım etmiyorsun” demeye getiriyor olması. Sen askere kurşun sıkacak sonra da askeri kendi hizmetine almaya çalışacaksın. Olacak şey mi bu.. Hem milletvekilin, sınırdan geçen Kürtlere yardım eden asker ve polisi taşlayacak, hem de böyle konuşacaksın. Bu çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız.. Görmek isteyenler için ilginç olayların yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.. Selam ve dua ile..
yeniakit