Tik tak, tik tak

Abdurrahman Dilipak

Zamanın çarkı dönüyor. Her dakika yeni bir gelişmeye gebe.

Netanyahu hükümeti kuramadı. Dünyadaki çatışma noktaları genişliyor. Trump için azil süreci işliyor. İngiltere Brexit krizini henüz aşabilmiş. “Cici demokrasi”leri artık çözüm üretmiyor, kimseye barış, özgürlük, refah da vaad etmiyor. Mesela sosyal güvenlik sigorta sistemi batıda çökmek üzere..

Bu arada İsrail’de de Netanyahu hükümeti kuramadı ve görevi iade etti. Uluslararası sistem, bir avuç Yahudi seçmeni bile ikna etmekten aciz konumda.

Sahi o her şeyi gören, duyan, bilen, her şeyi yapabilen derin güce (Haşa) ne oldu! Hani subliminal mesajlarla ve esoterik güçleri ile parapsikolojik yöntemlerle, cinler ve şeytanlarla birlikte dünyayı yönetiyorlardı! Bu zavallıların kendi çocuklarına bile hükmü geçmiyor ya hu!

AB’nin demokrasisi İspanya’daki Katalan krizini çözemiyor. “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde.” “Tanrının oğlu” da olsa çözemiyorlar artık bu işi. “Tanrı’nın oğlu Japonya’da tahtı bıraktı. Japon haber ajansı Kyodo’ya göre, 126. Japon İmparatoru Naruhito başkent Tokyo’da İmparatorluk Sarayı’nda düzenlenen geleneksel bir törenle ülkede “kasımpatı” adı verilen imparatorluk tahtı “Takamikura”ya çıktı. Japon İmparatoriçesi Masako da resmen Miçoodai tahtına çıktı.

 ABD umudunu “Tanrının oğlu Rab İsa’nın gelişine” bağladı! (Haşa) Demos’un boyunu çoktan aştı bu işler!.

Güç ve kuvvet sahibi yalnız Allah’tır!

Bunlar Yunan tanrıları gibi, kıskanç, öfkeli, yenen-yenilen tanrılar. Kraliçe tanrıça rolünde. Rothschild tanrılar tanrısı rolünde. Rockefeller para tanrısı Monat rolünde. Trump, tanrıların şamaroğlanı!.. Sahi bunlar niye Kaz dağlarında ya da Kaf dağında Babil ya da Kahire’de yaşamıyorlar ki! Belki de Azerbaycan’a, Çanakkale’ye, Irak ve Mısır’a ilgileri bundandır.

Biz Soçi’yi bekliyoruz. 120. saat da dolunca ne olacak onu göreceğiz. Ankara kararlı, Trump tehdit ediyor.

Aslında dünya Tahran, Yalta, Postdam günlerine geri döndü sanki. Çözüm arayışları hep hüsranla sonuçlanıyor.

Mutabakata göre, PKK / YPG’nin çekilmesi için verilen süre dün 22.00’de doldu. Bu saatten sonra Türkiye sınırında 120 kilometrelik alanda ‘güvenli bölge’ oluşturulacak. Hâlâ bölgede terörist varsa onlar etkisiz hale getirilecekti. Gece yarısı ya da yarın sabah uyandığımızda ne olduğunu göreceğiz.

Ama bu arada gerekirse Türkiye’ye karşı ABD’nin bir operasyon yapma planının da hazırlandığı haberi yayıldı, ardından bu haber geri çekildi. Washington’da ABD’li yetkililer PYD yöneticileri ile bir araya geldi, Trump tehditler savurmaya devam etti.

ABD bir yandan bölgeden ayrılmaktan söz ederken  Savunma Bakanı Esper’den yeni açıklama geldi. Esper, Suriye’nin doğusunda petrol için bir miktar asker bırakabileceklerini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde TRT tarafından düzenlenen ve uluslararası katılımcılarla uluslararası ve bölgesel konuların tartışıldığı ‘TRT World Forum’ adlı toplantıya daha önce katılacağını bildirdiği halde bazı isimler katılmadı. Bu da tesadüf olmasa gerek. Bunlar arasında İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedi Nejat’ın da olması ilginç.

Geliyorum deyip de gelmeyen diğer isimler şunlar: Dilma Rousseff - Eski Brezilya Devlet Başkanı, Yanis Varoufakis - Eski Yunanistan Maliye Bakanı, Elias NicholasBou Saab - Lübnan Milli Savunma Bakanı, Riad Hijab - Eski Suriye Başbakanı, Saeb Erekat - Filistin Kurtuluş Örgütü İdare Komitesi Genel Sekreteri, George Ciamba - Romanya Avrupa Birliği Bakanı, Christian Kern - Eski Avusturya Başbakanı, Alan Doss - Kofi Annan Vakfı Başkanı. 

Soçi sonrası Trump’ın tepkisini de görmek gerek, 22.00 sonrası, bölgeden gelecek haberler de önemli. Ankara, “taahhütler yerine getirilmezse, kaldığımız yerden devam ederiz” diyordu en son. Trump da “Eğer Türkiye uygunsuz davranırsa yaptırımlar ve vergiler uygularız” diyordu. Karşılıklı ciddi bir güven krizi var. Ama ilişkiler öyle iç içe geçmiş ki, ayrıştırmak da o kadar kolay değil. Türkiye ile ABD arasındaki kriz NATO’yu zora sokuyor. Aynı kriz ABD ile İngiltere arasında da yaşanıyor. Bu kriz hem kapitalizmin krizi, hem NATO krizi, hem AB krizi. Bu kriz hem Vatikan’ın krizi hem Siyonizm’in krizi, hem Hristiyan dünyasının krizi.

Krizin kapsam ve derinliğinin dehşeti tarafların gözlerini öyle bir korkutmuş ki, kimse yanlış bir adım atmaya cesaret edemiyor. Çünkü geri dönüşü olmayan bir yola girip çıkamamak da var.

Kontrollü bunalım stratejisi dönemi bitti. Kriz artık kontrol dışına çıktı. Dolayısı ile herkes için tehdit oluşturuyor. Ama krizin çözüm noktasında tarafların hiçbiri yöntem ve nihai hedef konusunda mutabık değil.

Onun için uzlaşı ya da çatışmaların ne zaman biteceği ya da nereye kadar uzayacağı konusunda kimsenin geleceğe ilişkin bir taahhüt ettiği bir süreç yok. Her an her şey olabilir. Ve sürecin kontrol dışı devam etmesi sonucu herkes için gelecek günler geçen günleri aratabilir.

Bugünkü şartlar, 1. ve 2. Dünya savaşının başlamasına sebeb olan olaylardan bugün daha vahim şartlar var. Eğer bugün hâlâ yeni bir dünya savaşı patlamamışsa, bu savaşın galibi olmayacağı içindir. Bir de savaşı nasıl bitirecekler ve savaş sonrası nasıl bir düzen kuracaklar. Bu konuda kimse kendini güvende hissetmiyor.

Teknolojinin geldiği noktada yeni silahlar dünyayı cehenneme çevirebilir. Akdeniz’deki donanmalardaki nükleer başlıkların infilak gücü 1 ve 2. Dünya savaşındaki toplam infilak gücünden daha yüksek. Yeni bir savaşın galibi olmayabilir. Bu korkutuyor “beyaz adam”ı. Eğer 3. Dünya savaşı başlamadı ise bunun için başlamadı.

Benim dedem 1. Dünya savaşında askerdi, babam 2. Dünya savaşı yıllarında askerlik yaptı. Ben 3. bir dünya savaşı olan soğuk savaş döneminde askerlik yaptım. Kim bilir belki de bizim çocuklarımız yeni bir dünya savaşının şahidi olacaklar. Savaş dua ile istenmez. “Barış daha iyidir”. Savaşmamak, savaşı bitirmekten daha kolaydır. Ama savaş şart olmuşsa, o zaman savaştan kaçmak zillete boyun eğmek anlamına gelir. Zillet içinde yaşamaktansa, ölüme karşı başı dik yürümek daha iyidir. Kaldı ki, ecelimiz bellidir. Hz. Ali’nin dediği gibi, ‘ecelimiz ömrümüzün kefilidir.’ Ecelimiz gelmeden bizi kimse öldüremez. Gelmişse, bizi kimse yaşatamaz! O zaman ne gam! Selâm ve dua ile.