Tırnak kaşıyanlar

Ahmet Taşgetiren

Görülen şu ki, Cemaat'le ilişkisi bulunduğu farz edilen yayın organlarının, özel yetkili mahkemeler, Silivri davaları gibi Türkiye'nin hassas konularında gösterdiği duyarlılık, hükümet nezdinde fazla bulunuyor ve buna yönelik açıklamalar, sözünü ettiğimiz o gerilimli gündemi oluşturuyor.

Hem hükümet cenahı hem de medyadaki o farklı duruş, tatlı sert diyebileceğimiz bir tonda tartışmayı sürdürüyor.

Bu anlaşılabilir.

Hükümet her şeyi doğru yapmıyor olabileceği gibi şu veya bu sosyal yapılanış da her zaman doğru yerinde durmayabilir ya da her zaman siyasi hareketle uyum içinde olmayabilir.

Hatta ben kendi payıma durduğum yeri "eleştirel" olarak nitelerim. Şu veya bu grubun başarılı olmasını istemek başka, yanlışına destek vermek başka. Ben, yanlışın desteklenmesinin dostluk olmadığına da inanırım.

Müthiş bir çaba

Onun için, cemaatler, sivil toplum örgütleri farklı düşündüğü durumlarda siyasi harekete uyarı yapabilmeli, siyasi hareket de bunu dostça karşılayabilmeli.

Bizde gerilimin biraz, iki tarafta da huzursuzluğa yol açtığı gözleniyor ki, ben bunu sağlıksız olarak değerlendiriyorum.

Bence bu olayda, asıl görülmesi gereken bir başka olgu var.

O olgu bütün açıklığı ile medyaya yansıyor.

"Tırnak kaşıyanlar" olgusu diyelim buna.

"El ovuşturanlar" olgusu ya da...

Bu farklı duruşlardan, kendi hesapları adına büyük umutlar üretenler olgusu...

Kendi hesapları dedim.

Bunun AK Parti'den kurtulmak olduğunu dünya alem biliyor.

AK Parti'den kurtulmanın da, ona güç veren toplum kesimleriyle arasını açmakla mümkün olduğunu yine dünya alem biliyor.

İşte orada, müthiş bir çabaya tanık olunuyor.

Biz birbirimize kurşun atalım, onlar da o kurşunları karşı tarafın yüreğine taşısın.

Tüm yazılıp çizilenlerin özeti şu iki cümlede toplanabilir:

-Tayyip Erdoğan, Cemaat'in kendisine karşı çalıştığını düşünüyor ve bu sebeple Cemaat'in devlet içindeki bütün etkilerini yok edecek.

-Cemaat, Tayyip Erdoğan'ın kendisine karşı harekete geçtiğine inanıyor, bu yüzden kontrol ettiği medya ile toplum içinde Tayyip Erdoğan'ı yıpratacak.

İsteniyor ki, Tayyip Erdoğan'ı sevenler Cemaat'e karşı bir savunma seddi oluştursunlar...
Ve isteniyor ki Cemaat'i sevenler, Tayyip Erdoğan'a yönelik sevgilerini tırpanlasınlar.

Ben, 40 yıllık yazarlık hayatımda, medya ortamında bu oyuna bin kere tanık oldum.
Bu oyunun adı:

Karşıdaki birlikteliği dinamitleme oyunudur.
Nefisleri harekete geçirme, korkuları, endişeleri, sevgileri, nefretleri yönlendirme oyunudur.
Bu oyunun adı fitne oyunudur.

Kardeşlikler nasıl kaybedildi

Tarihe bakarsanız, bu oyunun can ciğer kuzu sarması dostlukları dinamitlediğini görebilirsiniz.

Hazreti Peygamber'in elinde yetişmiş olan nesli karşı karşıya getiren fitneler yaşanmıştır.

Hayretler içinde kalırız o günleri okurken, o kardeşlikler nasıl kaybedildi o anafor içinde, anlayamayız ama insanın duyguları tarumar edilebiliyor fitne ateşinde.

Onun için ben, Sevgili Peygamberimiz'in "Fitne çıktığı zaman, atla giden attan insin, koşan yürüsün, yürüyen dursun, duran otursun" çağrısını, "fitnenin içine doğru yürümeyin, durun, düşünün, aklınızı başınıza toplayın" gibi anlarım.

Bu uyarılar vardır ama insanlar fitnenin içine düşerler de. O da insanın imtihanıdır.

Başsağlığı: Ülker camiasının büyüğü, temiz ve dindarane hayatıyla tanıdığımız, insanlığa, memleketimize, çocuklara hizmetiyle iz bırakan muhterem Sabri Ülker Beyefendi'nin dar-ı bekaya göçü vesilesiyle kendilerine sonsuz rahmet, geride kalanlarına sabrı cemil ve baş sağlığı dilerim.

bugün