Toplumsal ve politik bir aktör: Netflix!

Medya stratejisti ve yazar Dr. Muhammed Ersin Toy, dijital medya devi Netflix’in İsrail’in Filistin’de yürüttüğü soykırım esnasında yaptığı dezenformasyonlara dikkat çekti

Medya stratejisti ve yazar Dr. Muhammed Ersin Toy, dijital medya devi Netflix’in İsrail’in Filistin’de yürüttüğü soykırım esnasında yaptığı dezenformasyonlara dikkat çekti. Toy, Star Gazetesi’nin “Açık Görüş” bölümünde kaleme aldığı yazıda Netflix’in sadece bir eğlence platformu olmadığını, toplumsal ve politik bir aktör olarak dünya halklarına yön vermeye çalıştığını belirtti.

"Netflix, İsrail'in etki ajanı mı?" başlıklı yazı şöyle:
Netflix, görünürde yalnızca bir eğlence ve ticari platform olarak tanıtılsa da, kritik dönemlerde belirli mesajları verme ve istenen fikirleri empoze etme potansiyeliyle dikkat çeken bir küresel etki aracına dönüşmüştür. Bugün, ABD ve İsrail terör devletinin politikalarını meşrulaştırıcı ve rasyonelize edici bir görevi üstlenen Netflix kendini "küresel internet televizyonu" olarak tanımlamaktadır. 1997 yılında DVD kiralama hizmeti olarak faaliyete geçen Netflix, teknolojik dönüşümlere hızla uyum sağlayarak, içeriklerini 190'dan fazla ülkede sunan ve yaklaşık 270 milyon aboneye sahip bir platform haline gelmiştir. Netflix'in geçirdiği bu dönüşüm, platformu yalnızca bir eğlence sağlayıcısı olmaktan çıkararak toplumsal ve ideolojik etkisi yüksek bir aktöre dönüştürmüştür. Netflix artık ticari bir platform olmanın ötesine geçerek ürettiği içeriklerle, sansür ve dezenformasyonlarla küresel izleyici üzerinde sosyo-kültürel ve politik yönlendirme kapasitesi taşıyan bir medya devidir. Günümüzde, küresel düzlemde LGBT+ temsilleri, cinsiyetsizleştirme ve hatta tartışmalı olarak pedofili gibi konuları meşrulaştırma ve Batılı bir yaşam tarzını yayma aracı olarak algılanmaktadır.

Siyasi Terör
Bunun ötesinde, platformun daha geniş bir çerçevede siyasi terörü normalleştirme ve dünya halklarını ABD ile İsrail Terör Devletinin bakış açısına dayalı bir perspektiften temsil etme sorununu barındırdığı eleştirisi de gündemdedir. Netflix, LGBT temsilleri gibi konuları öne çıkararak aslında daha büyük ve derin toplumsal problemleri arka planda bırakmakta ya da bu tür içeriklerle dikkatleri başka yönlere çekmektedir. Netflix'in çoğu içeriğinde Müslüman karakterlerin "terörist" veya "barbar" olarak temsil edilmesi, eleştirmenler tarafından sıklıkla dile getirilen bir sorundur. Ancak bu durum, LGBT temalı içeriklerin toplumda yarattığı tartışmalara kıyasla daha az tepki çekmektedir. Bu asimetri, Müslüman toplumlarda dijital medyanın temsil ettiği değerlerin ele alınışı ve bu temsillere verilen tepkilerdeki farkı ortaya koymaktadır. Bu durum, Müslüman toplumların "dijital vatan" kavramının yanı sıra "dijital bilinç" eksikliği yaşadığını da gözler önüne sermektedir.

İdeolojik inşa
Bu eleştiriler doğrultusunda, Netflix'in yalnızca bir kültürel aktör değil, aynı zamanda belirli ideolojik anlatılar inşa eden bir medya gücü olduğu görüşü öne çıkmaktadır. Netflix, içerik stratejisiyle ABD ve İsrail'in küresel politikalarını yansıtan bir "etki ajanı" olarak eleştirilmektedir. Eleştirmenler, platformun uluslararası arenada belirli ülkeler ve topluluklar hakkında olumlu veya olumsuz algılar oluşturarak ABD ve İsrail'in çıkarlarını destekleyen bir "yumuşak güç" unsuru işlevi gördüğünü savunmaktadır. Bu bağlamda Netflix, izleyicilerin bilinçaltında belirli politikaları kabul ettirmeye yönelik bir medya gücü olarak hareket etmekte, hikâye anlatıcılığı aracılığıyla dünya halklarını ABD ve İsrail'in bakış açısına ikna etmeye çalışmaktadır. Platformun içerik politikalarının küresel bir ideolojik gündeme hizmet ettiğine dair endişeler, toplumlarda giderek artan bir farkındalık yaratmaktadır.

Netflix'in küresel ve yerel etkisi
Netflix, dijital medya dünyasında küreselleşmenin en belirgin temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Platform, geniş bir izleyici kitlesine ulaşma hedefi doğrultusunda her ülkenin kültürel özelliklerine uygun içerikler üretmekte ve aynı zamanda bu yerel yapımları küresel kitlelere sunarak "kültürel diplomasi" pratiğine katkı sağlamaktadır. Bu strateji, Netflix'in kültürel sınırları ortadan kaldırarak izleyicileri tek bir küresel ağda bir araya getirmesine olanak tanır. Dil, din, ırk, zaman ve mekan engellerini ustalıkla ortadan kaldıran Netflix, izleyiciye ulaşmak ve onu etkilemek için her türlü yöntemi titizlikle uygulamaktadır. Örneğin, Türkiye'de ürettiği diziler ve filmler, dünya genelinde Türk kültürüne yönelik bir merak uyandırırken Türkiye'yi belirli bir imajla temsil etmektedir. Türkiye gibi kültürel ve tarihi açıdan hassasiyetleri yüksek ülkelerde üretilen yapımlar, ülkenin değerlerini ve kültürel kimliğini küresel izleyiciye aktarırken aynı zamanda bu kültürü belirli bir çerçevede şekillendirme gücüne sahiptir. Bu sayede, Netflix yalnızca yerel izleyiciyi değil, aynı zamanda küresel izleyici kitlesini de etkileyerek ülkelerin kültürel algısını yönlendiren güçlü bir platform haline gelmiştir. Netflix'in Türkiye'de ürettiği 23 dizi ve 23 film, Türkiye'yi turistik açıdan cazip, kültürel olarak zengin ve keşfedilmeye değer bir ülke olarak tanıtırken; aynı zamanda Türk toplumunu ahlaki açıdan karmaşık ve çarpık bir yapıda sunarak tartışmalara yol açmaktadır. Platform, Türk kültürünün müzik, yemek, eğlence ve dini ritüel gibi zengin unsurlarını bir turizm çatısı altında sergilerken; milli ve manevi değerlere dair temsillerde ise Türk toplumunu "barbar" ve "geri kalmış" ve son derece "güvensiz" bir toplum olarak yansıtmaktadır.

Netflix, Türklerin mitolojik ve tarihsel değerlerini kendi anlatısını ve yaşam tarzını normalleştirmek amacıyla bir araç olarak kullanırken, aynı zamanda çok sayıda içeriğinde ahlaki yozlaşmayı teşvik eden temalara yer vermektedir. Bu tür yapımlar, izleyicilere tarihi ve kültürel ögeleri popüler anlatılar içine harmanlayarak sunarken, bu ögeleri kendi ideolojik çerçevesinde yeniden yorumlamakta ve sunmaktadır. Benzer şekilde Netflix'in bazı içeriklerinde, Müslüman kimliklerin ve toplumların ABD ve İsrail Terör devletinin perspektifinden ele alındığı ve bu toplumların "terörist", "barbar" ya da "geri kalmış" olarak sunulduğu eleştirisi gündemdedir. Eleştirmenlere göre, bu yapımlar Müslüman toplumları modern dünyadan uzak, gelişmemiş ve medeniyet götürülmesi gereken topluluklar olarak temsil etmektedir. Bu tür içerikler, Müslüman kimlikleri ve kültürleri tekdüze bir çerçevede, çoğunlukla olumsuz bir yaklaşımla ele almakta; bu toplumların kültürel zenginlikleri ve çeşitlilikleri görmezden gelinmektedir.

Netflix'in içerik stratejisi ve ideolojik ajandası
Netflix'in içerik politikaları, yalnızca ticari kaygılardan ziyade, sosyo-kültürel ve politik bir ajanda ile şekillendiği yönündeki eleştirilerle karşı karşıyadır. Özellikle azınlık grupların temsiline dair içerikler, Netflix'in yapımlarında sıkça işlenen bir tema olmasına rağmen, bu temsillerin azınlık grupların gerçek sorunlarını derinlemesine ele almaktan ziyade onları bir pazarlama aracı olarak kullanmaya yönelik stratejilere işaret ettiği öne sürülmektedir. Bu bağlamda, özellikle LGBT temalı yapımlar, eleştirilerin en çok odaklandığı alanlardan biridir. Eleştirmenlere göre Netflix, bu içerikleri yalnızca görünürlük sağlamak için değil, aynı zamanda küresel izleyiciye belirli bir yaşam tarzı ve değer sistemini empoze etmek amacıyla kullanmaktadır. Aynı şekilde, Netflix'in İsrail'in Filistin'de uyguladığı soykırımı ele alış biçimi de platformun ideolojik bir ajanda taşıdığı eleştirilerinin merkezinde yer almaktadır. Örneğin, "Fauda" gibi popüler yapımlar, İsrail'in güvenlik operasyonlarını dramatize ederken, Filistinli direnişçileri "terörist" olarak sunmaktadır. Bu anlatılar, İsrail'in soykırımını meşru bir savunma olarak göstermekte ve izleyicilere bu eylemlerin haklı gerekçelere dayandığı mesajını vermektedir. Benzer bir şekilde, Netflix'te yayımlanan "Ahit Musa'nın Hikayesi", Yahudi halkının tarihsel mağduriyetini öne çıkarırken, İsrail'in modern politikalarını meşrulaştıran bir anlatı sunmaktadır. Bu yapımlar, ABD'nin İsrail'e verdiği desteği tarihsel ve kültürel bağlamda haklı çıkarırken, Filistin halkının yaşadığı güncel zulümleri arka plana itmektedir.

Ayrıca, yakın zamanda Filistin halkının günlük yaşamını yansıtan 30 filmin Netflix kütüphanesinden çıkarılması, platformun taraflı bir bakış açısını desteklediğine dair endişeleri artırmaktadır. İsrail'i destekleyen bu tür içeriklerin sıkça öne çıkarılması, Netflix'in yalnızca bir eğlence sağlayıcısı olmaktan ziyade belirli politik çıkarları destekleyen bir medya gücü haline geldiği görüşünü pekiştirmektedir. Bu durum, Netflix'in bir etki ajanı olduğu yönündeki düşünceleri doğrular niteliktedir.

Dijital vatan ve kültürel güvenlik
Netflix gibi küresel dijital platformlar, toplumların kültürel ve milli değerlerinin güvenliği açısından da tartışılmaktadır. Netflix'in kültürel ve milli değerleri çarpıtarak yeni bir değer sistemi sunma eğilimi, bu endişeleri artırmaktadır. Son yıllarda sıkça gündeme gelen "dijital vatan" ve "siber vatan" kavramları, fiziksel sınırların dijital dünyadaki karşılığı olarak tanımlanmakta ve ülkelerin dijital güvenliğini sağlama çabalarını ifade etmektedir. Dijital vatanda yalnızca adli ve siber suçlar değil; milli ve manevi değerleri çarpıtarak bir algı yönetimi oluşturan içeriklerin de dikkatle takip edilmesi, toplumların sağlıklı bir yapıya kavuşabilmesi için elzemdir.

Bu tür çarpıtmalara ve dezenformasyonlara karşı, dijital medya platformlarının içeriklerini yalnızca yasaklamak sorunları kalıcı bir şekilde çözmemekte, aksine yasaklanan içeriklere olan ilgiyi artırabilmektedir. Bu nedenle, asıl çözümün yanlış anlatıların hızla ifşa edilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi olduğu düşünülmektedir. Yanlış temsillerin ve çarpıtılmış anlatıların şeffaf bir şekilde deşifre edilmesi, izleyicilere gerçek ve doğru bilgiyi sunma açısından daha etkili bir yol olarak görülmektedir.

Örneğin, Netflix'in Kıbrıs olaylarını Rum perspektifinden ele alarak Türk askerlerini "terörist" olarak gösteren yapımları, toplumsal bilinçle reddedilmiştir. Türkiye'de bu tür anlatılar, kamuoyu tarafından yoğun eleştiriye maruz kalmış ve siyasetçiler, akademisyenler ve medya uzmanları tarafından topluma doğru bilgi verilerek etkisi sınırlandırılmaya çalışılmıştır. Benzer şekilde, Türkiye'ye dair yanıltıcı anlatılara karşı toplumsal farkındalık yaratılması ve medya okuryazarlığının geliştirilmesi, genç nesillerin bu tür içeriklere daha eleştirel yaklaşmasını sağlayacaktır. Netflix'in içerik seçimleri ve öneri algoritmaları, yalnızca ticari kaygılardan ziyade toplumsal algı yönetiminde stratejik bir araç olarak kullanılmaktadır. Netflix, bir etki ajanıdır. Bu anlamda Netflix, geleneksel medya düzenini aşarak dijital medya çağında ulusların kültürel kimlikleri, siyasi perspektifleri ve toplumsal değerleri üzerinde dönüştürücü bir etki yaratmaktadır. Netflix'in bu içerik stratejisine verilecek en etkili yanıt, platformun neyi hangi amaçla yaptığını şeffaf bir şekilde ifşa etmek ve izleyiciyi bilinçlendirmek olacaktır.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Çıkış Yolu
Abdurrahman Dilipak: Bir 'hayat'a çattık ki!
Abdurrahman Dilipak: Deprem öncesi tedbirler
Abdurrahman Dilipak: Küresel düzen ölmedi!
Mücahit Gültekin: "Sana Söyleyemediklerimiz"