Sözün özünü baştan söyleyelim.
‘İslam ve Müslüman düşmanı’ sözleriyle Amerikan siyaset sahnesine giren ve milyarlarca dolarlık servetinin de desteğiyle Amerikan emperyalizminin kaptan köşküne kurulan Trump’ın, dünyanın bu büyük ekonomik ve askerî gücünü yönetecek çapta olmadığı, bir yıla yaklaşan yönetimi boyunca ortaya çıkmıştır. Ve bu gücü yöneten asıl mekanizma Amerikan Derin Devleti devrededir. Trump, perdenin önündeki ‘korkuluk’tur.
***
Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Soçi şehrinde 22 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Putinbaşkanlığında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Ruhânî arasında yapılan ve başta Suriye Buhranı olmak üzere bir çok bölge ve dünya meseleleri üzerindeki görüşmelerin İkinci Dünya Savaşı sonunda, Roosevelt, Stalin ve Churcill arasında yapılan ve dünyanın yeniden şekillendirildiği Yalta Toplantısı’nı hatırlara getirmesi ve amma orada Amerika’nın bulunmaması ve de ‘dünyanın şekillendirilmesinde devre dışı kaldığı’ şeklinde eleştirilere mâruz kalması, Trump’ı da çok etkilemiş olmalı ki, 24 Kasım sabahı ilk ‘tweet’inde o gün yapacağı işlerin başında ‘President Erdogan’la bir tlf. görüşmesi yapacağını açıklıyor, inisiyatif kazanma çabasına yöneliyordu.
Ama, bu çaba, Trump’ın, USA emperyalizminin kaptan köşkünde ne kadar etkili olduğu konusundaki sual işaretlerini daha bir büyütmekten başka bir sonuç vermeyecekti. Çünkü o görüşmede verdiği söz, USA Derin Devleti tarafından sulandırılacaktı.
***
Tayyib Erdoğan’ın söz konusu telefon görüşmesini yansıtan bir fotoğrafından anlaşılıyordu ki, Erdoğan bu görüşmeyi en etkili kurmayları (İbrahim Kalın, Hakan Fidan ve Mevlüd Çavuşoğlu) ile birlikte yapıyor, yani bir ortak akılla şekillendiriyordu. En başta da Erdoğan’ın, Trump’a, ‘Suriye’de YPG’ye verdiği silahları’ sorduğu; Trump’ın ise, ‘PKK / YPG’yeartık silah gönderilmeyeceği’ne dair sözü dikkat çekiyordu.
Halbuki, Amerikan yetkilileri daha önce, ‘YPG’ye verilen silahların DEAŞ’la savaş bitince geri alınacağı’nı defalarca beyan etmişlerdi. Şimdi ise, ‘silahların geri alınması’ndan söz edilmiyor, sadece, ‘artık silah verilmeyeceği’nden dem vuruluyordu.
Ancaak, Amerikan Başkanı böyle derken, Amerikan yönetimin ana gövdesi, o baş’ın dediklerini de kelime oyunlarıyla başkalaştırıyor, bu resmî açıklamayı da, alışıldığı gibi ilk 2 saat içinde değil, tam 9 saat sonra yapıyordu. Yani, epeyce zorlandıkları anlaşılıyordu.
***
Amerikan resmîaçıklamasında, ‘Bölgesel işbirliği konuşuldu. (…)Rakka’daki savaşın tamamlanmasının ardından (…) Başkan Trump daha önceki politikamızla tutarlı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye’de sahadaki ortaklarımıza verilen askerî destek konusunda olması beklenen düzenlemelerle ilgili bilgi verdi.’ deniliyordu. Yani, 3 bin TIR dolusu en gelişmişsilahların geri alınmayacağı bir tarafa, ‘artık silah gönderilmeyeceği’sözü de muğlaklaştırılıyor; asıl sözü Trump’ın değil, USA Derin Devleti’nin söyleyeceği anlaştırılıyordu.
***
İki hafta önce Japonya ve Çin’e yaptığı gezilerde, ‘Ben sadece Amerika’nın menfaatlerini düşünürüm..’ diyen Trump ve Amerika’nın gerçek hedefi, davranışlarıyla bir daha ortaya çıkıyor: ‘Müttefiklerine bile oyun kuran ve teröre karşı mücadele adına, başka terör örgütlerini palazlandıran’ bir entrika odağı..
Ama,Ortadoğu, dünya siyasetinin merkezi olduğu ve Türkiye’nin de geçmişteki gibi,‘Yes Sir!/ Başüstüne efendim!’ demek noktasında olmadığı ve dış siyasette yeni alternatifler geliştirdiği, Amerikan medyasında da endişeyle tartışılıyor artık.
***
Anlaşılıyor ki, Trump, başkan seçilişi üzerinden 1 yıl geçtiği halde duruma hâkim değil. Hattâ istifaya zorlanacağı veya azledilebileceği şıkları bile gündemde; 1974’de azledileceğini gören R. Nixon’ın istifa etmek zorunda kalışı gibi.
Trump’ın başarısızlığı kısa vâdede Amerikan iç siyasetinde olduğu gibi, dünya siyasetinde de büyük sarsıntılara yol açsa bile; böyle bir gelişme, uzun vâdede, bu emperial- şeytanî gücün pençesinden kurtulmayı hayal eden dünya halkları için bir ümid ışığı olacaktır.
stargazete