Dün kaldığımız yerden bugün devam ediyoruz.. 12 Eylül! Özaldarbecilerin sarayında erdem ve vicdan sahibi bir adam. Özal.. Yanında ona yardım eden Hasan Celal Güzel..
Güzel, tarihin yaşayan tanığı olan biridir.. Erbakan, Demirel, Türkeş veÖzal’ı sıkın suyundan bir adam çıkartın O Hasan Celal Güzel’dir.. 60 sonrasının yaşayan tanığıdır..
Keşke 80-90 arası özellikle de Diyanet çevresinde yaşananlarla ilgiliYaşar Tunagür’ün yakınları ve Tayyar Altıkulaç bildiklerini anlatsalar. Tarihe tanıklık etseler..
Gülen o dönemde hem izleniyor, hem de destekleniyordu.. O zaman batının da desteklediği, TSE damgalı bir dinin misyonerliğini yapıyordu..İsrail, ABD ve batıya karşı Müslümanların öfkesini dindirmek, Müslümanları siyaset dışına çekmek ve İran etkisinden uzaklaştırmak gibi bir rolü vardı.. Erbakan’a da karşı idi.. Ama Erbakan hiçbir zaman doğrudanGülen’i karşısına almadı..
Daha sonra ben “Bu din benim dinim değil” diye bir kitap yazdım, orada hem bu TSE damgalı dine, hem de Amerikano İslam’a yönelik reddiyeler vardır.. Bu İslam’ın başka adları da vardı. Protestan İslam, Liberal İslam, Demokrat İslam, Euro İslam, Türk İslam.. Bir sürü İslam.. Ortodoks İslam, Katolik İslam, hatta Kalvinist Müslümanlar gibi bir yakıştırma da vardı.. Onlar da bizimkilere “Siyasal İslamcı” yakıştırması yapıyorlardı..
Gülen’in rolünde, başından beri hiç değişiklik olmadı..
Gülen’in ilginç bir hayat hikayesi var. Kimileri onun anne-babası ile ilgili ilginç hikayeler anlatır. Ben onun yaptıkları ile ilgiliyim..
Bir insanın kendi gerçek kimliğini gizlemek zorunda hissetmesi, ya o kimliğe yönelik bir baskıyı, ya da o kişinin niyetinin sorgulanmasını gerektirir.. Sonuçta insan doğduğu ana babayı, zamanı, toprağı kendisi seçmemiştir..
Gülen’in askerliğini İskenderun’da Telsiz muhaberat ve istihbarat görevlisi olarak yapması ve daha sonra Erzurum, Mamak’ta da bu görevini sürdürmesi, benim için daha önemli bir bilgi değeri taşır..
Gülen’in 11 Mart 1966’da İzmir merkez vaizliğine tayini çıkar.. Eş zamanlı olarak Kestanepazarı Kur’an kursunda gönüllü öğreticilik yapmaya başlar.1971’e kadar bu görevini sürdürür. 1968 yılında Diyanet görevlisi olarak hacca gider. Dönüşünde Ege bölgesinde gezerek bir çok yerde vaazlar verir..
12 Mart Muhtırasından hemen sonra 3 Mayıs günü tutuklanır ve 6 ayı aşkın tutuklu kalır. 9 Kasım günü tahliye olur. Ardından da 23 Şubat 1972’de Edremit merkez vaizliğine tayin olur. 29 Haziran 1974’te Manisa merkez vaizliğine atandı. MSP’den 24 milletvekilin istifasının ardından faaliyetlerini sıklaştırır ve Anadolu’da konferanslar vermek için il il dolaşır.. 28 Eylül 1976’da Diyanet kadrosundan İzmir Bornova’ya tayini çıkar. 1977’de görevli olarak Almanya’ya gitti ve burada da konferanslar verdi.. 1978’de İran devrimi öncesi Türkiye’deki etkilerine karşı bir tavır sergiledi. 1979 yılında aylık Sızıntı dergisinde bu mesajlarını sürdürdü.
1980 darbesinde bir süre gizlendi, daha sonra bir yandan aranırken bir yandan da faaliyetlerini sürdürdü.. 25 Kasım 1980’de Çanakkale merkez vaizliğine tayin edildi kısa süre sonra sağlığını gerekçe göstererek 20 Mart 1981 tarihinde vaizlik görevinden istifa etti.
14 Ocak 1986’da hakkında arama emri olduğu için Burdur’da yakalandı İzmir’e gönderildi. İzmir’de arama ve yakalama emir olmadığı gerekçesi ile serbest bırakıldı..
1989’da Üsküdar Valide Sultan Camii’nde Cuma günleri 52 hafta vaaz ve sohbetler yaptı. Burada yaptığı vaazlar kitaplaştırıldı ve devam eden külliyat Risalelerin yeni yorumu şeklinde değerlendirildi..
İlginçtir, hep Nurcuların bir kanadı Demirel’i desteklemiştir. HattaDemirel’e “Nurlu Süleyman” unvanını veren de onlardır.. Gülen deOtoriteye saygı ve sadakat noktasında her zaman Demirel’e karşı da saygılı ve ölçülü olmuştur. Hatta Siyonist İsrail’in otoritesine karşıFilistinlilerin ve İHH’nın saygı göstermesi gerektiğini söylerken, kendisiErdoğan’ı meşru bir otorite olarak kabul etmez! Ama aynı anlayış ve yakınlığı Erbakan ya da onun hükümetine karşı göstermemiştir her ne hikmetse!
Mesela Ecevit için “şefaat” etmeyi isteyecek kadar kendini ona yakın hisseder.. Kasım Gülek’e de aynı yakınlık içindedir, Papa, ya da Patriğe de, ama aynı yakınlığı diğer Müslüman topluluklara karşı, ya da diğer Risale-i Nur gruplarına karşı göstermez.. Bunu anlamak kolay değildir..
Hareketin global bir harekete dönüşmesi için 90’ların başını beklemek gerekecektir..
20 Mayıs 1983’de Anavatan Partisi’ni kuran Özal 6 Kasım 1983’deki seçimlerde tek başına iktidar ve 45. Hükümet’in Başbakanı oldu.
Gülen hareketi Özal döneminde kendine geniş bir faaliyet alanı buldu..
1987 seçimlerinden sonra kurulan 46. Hükümet döneminde Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nu değiştirerek Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nı kurdu. Cemaat o tarihten itibaren polis teşkilatı içinde kendine yer bulmaya çalıştı..
18 Haziran 1988’de Özal’a yönelik bir suikast gerçekleştirildi. Özal, Kartal Demirağ isimli saldırgan tarafından düzenlenen suikasttan yaralı olarak kurtuldu. Derin devlet, Özal’ın Anadolu sermayesini ve İslamcı kadroları merkeze taşımasından rahatsızdır.. Terör ve faili meçhul cinayetlerkonusundaki tavrı, radikal ekonomik kararlar alması rahatsızlık meydana getirmiştir..
Turgut Özal 9 Kasım 1989’da 263 oyla 8’inci Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı.. Bir yandan da burnumuzun dibinde patlayan Körfez savaşı tüm dünyanın dikkatlerini Türkiye’nin üzerine çekti.. İşte tam da bu sırada Gülen hareketi CIA için üzerinde düşünülmesi gereken bir hareket olacaktır.. Arkası yarın. Selam ve dua ile..
yeniakit