Biliyorsunuz, yıllarca irtica suçlaması ile suçlananlar, basit disiplin soruşturmasının ardından, yargı kararına ihtiyaç duyulmadan ve yargı yoluna başvurma hakları da ellerinden alınarak acımasızca ordudan ihraç edildiler..
Ama hâlâ, haklarında vahim iddialar bulunmasına rağmen, devam eden yargı sürecinde birçok muvazzaf asker hâlâ görevlerinin başında bulunuyor.. Herhangi bir idari sorgulama yapılıp yapılmadığını da bilmiyoruz. Açığa alınmış da değiller. Askerler kendi personelleri ile ilgili olarak idare ve yargı ile ilgili olarak da bilgi paylaşımına gitmiyor..
Açıkça bu kişiler kayırılıyor ve himaye görüyorlar..
Birileri birilerine açıkça yardım ve yataklık ediyor..
Bu iddialar askerî şurada da ele alınmıyor..
Ortada bunca iddia dolaşırken, Sayıştay yapılan harcamaları hâlâ niye denetlemiyor.. Çünkü mevzuat müsait değil.. Neyse ki; o konuda da yeni bir düzenleme kapıda!
Aslında ordu evlerinden askerî kamplara, birtakım ordu içinde ne olduğu belli olmayan JİTEM ve BÇG gibi oluşumların nasıl bir mali tasarrufta bulunduklarını bilmiyoruz.
Mesela şu tank ihalesi ne oldu? Bu işlerin hesabını kim verecek? Şu örtülü ödenek işi ne oldu? İhalelerle ilgili yolsuzluk iddiaları vesaire vesaire..
Neyse sevindirici bir haber: Genelkurmay Başkanlığı, geçtiğimiz hafta Taraf gazetesinin tüyler ürpertici "Balyoz Darbe Planı" iddiaları hakkında son dönemdeki en kapsamlı soruşturmalardan biri için düğmeye bastı.
Herkesin şimdi kendi içine bakması gerek.. Mesela şu haberdeki iddialar çok ilginç değil mi?..
Cafesiyaset.com"un iddiasına göre, 27 Ekim 2004 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oturduğu Keçiören Subayevler Mahallesi'ndeki Aksa Camii minaresinin "Alem"inin parçalanmasına sebeb olan uçağın kol komutanının MHP Adana Milletvekili Kürşat Atılgan olduğu belirtiliyor. İddiaya göre o gün minareye çarpan pilot, MHP Adana Milletvekili ve Emekli Hava Pilot Tuğgeneral ve Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Kürşat Atılgan"dı.
Atılgan"ın iddialara karşı bir cevabı olacak mı bilmiyoruz ama, siyaset içindeki Ergenekonvari ilişkiler açısından ortaya atılan yeni iddialar ve isimler, bu konudaki kuşkuların daha da derinleşmesine sebeb oldu.
Şimdi herkes Atılgan"ın hangi ilişkiler çerçevesinde MHP"den milletvekili olduğunu merak ediyor..
Bakalım siyasi partiler kendi içlerindeki derin ilişkiler içindeki trojanlara karşı ne gibi bir işlem yapacaklar.. İktidar tarafından son ortaya çıkan bilgiler ışığında, adı darbe oluşumuna karışan bürokratlar ve siyasiler hakkında ne yapılacak..
Sayıştay yasası değiştirilecek olursa, orduda ortaya çıkan oluşumlar çerçevesinde yapılacak bir mali denetim daha onlarca yeni davanın açılmasına, yolsuzluğun ortaya çıkmasına sebeb olabilir..
İster misiniz Yargıtay Başsavcısı AK Parti hakkında yeni bir kapatma davası açsın. Bir sonuç çıkacağından değil ama birileri biraz olsun gündemi değiştirebilir.. Belki böyle bir dava, parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi"nin çalışma esasları ve yapısını değiştirecek olan Anayasa değişikliğinin zamanı öne alınabilir, işlemler hızlandırılabilir ve kamuoyu oluşumu hız kazanabilir..
Yeni bir parti kapatma davasının bugünkü şartlarda gündemi değiştirmeye yeteceğini sanmıyorum.. Darbe, derin devlet tartışmaları, parti kapatma davasını gölgeler. Hatta bakarsanız Ergenekon örgütü ile yüksek yargı mensupları arasındaki derin ilişkilere ilişkin iddialar, bilgi, belge ve tanıklar ortaya dökülür..
Bütün bu olup bitenler ışığında kendi geçmişini anlamaya ve geleceğini hayâl etmeye çalışıyor..
Tek parti zihniyetinin daracık dünyasının dışına çıkamayan zihinler, 19. yy. şartlarında, bir dünya savaşının gölgesinde, Komünizmin, Kapitalizmin ve Faşizmin dar kalıplarından bakarak 21. yy. anlamaya ve olayları yorumlamaya çalışıyorlar..
Bunlar Anayasa"nın 90. maddesinin farkında değiller sanki..
Sanki, devletin Anayasa ve yasaların ruhu, varlık ve meşruiyet temelleri üzerine hiç okumamış ve düşünmemişler..
Veli Küçük "Devlet emretti, ben yaptım.." diyor.. Kim o devlet dediği, ne emretti, bu sorunun cevabı yok.. Hayalet gibi bir devlet dolaşıyor ortada.. Darbelerin gayrimeşru çocuğu değil bunlar, aksine darbeler bu karanlık güçlerin gayrimeşru çocukları sanki.. Ya da her ikisi de geçerli..
Kim kimdir, belli değil bu alemde.. Hem bomba atıyor, hem namaz kılıyor. Sonra da gidip meyhanede kafa çekiyorlar.. Hem ulusalcılar, hem de şeriatçı.. Hem devlete çalışıyorlar, hem de devletin dibine kibrit suyu döküyorlar..
Darbeciler hâlâ hayâl aleminde yaşar gibiler.. Gerçekleri bir türlü kabullenemiyorlar.. Kendilerinden birilerinin hesap sormasına ilişkin zihinlerinde böyle bir düşünce yok gibi sanki.. Hâlâ bu işlerin yeniden eskisi gibi bir düzene gireceğini düşünüyor olmalılar..
Aslında 28 Şubat sonrası, ordudan YAŞ kararları ile ihraç edilen subaylar hakkında yapılan işlemlerle ilgili süreçte imzası olan subayların peşine düşün Ergenekon"un kaynağına inersiniz büyük ihtimalle.. ASDER bu konuda bir çalışma başlatmalı.
Madem 12 Eylül"ün kirli çamaşırları da döküldü ortaya, 12 Eylül"den bugüne ortaya çıkan darbe planları ve sorumluları konusunda bir çalışma başlatmalı..
Sahi Sacid Kayasu, Kenan Evren"e ifade için ne zaman davetiye gönderecek? Hani şu yarım kalan soruşturmayla ilgili olarak..
TSK suç ve suçluların koruyucusu olamaz / olmamalı.. Bunun ilk şartı ise darbecilerin mirasına sahip çıkanları , devlete ve millete karşı suikast planları yapanları bünyesinden uzaklaştırmak olmalıdır..
Selam ve dua ile..