TSK'mı Sivillere Tabi, Yoksa Siviller mi?...

Malum-Der Genel Başkan Ömer Faruk GERGERLİOĞLU'nun "TSK' MI SİVİLLERE TABİ, YOKSA SİVİLLER Mİ TSK'NIN İSTEDİĞİ ŞEKLE GİRECEK? TSK'YI KİM, NASIL DENETLEYECEK?" başlıklı basın açıklaması...

TSK' MI SİVİLLERE TABİ, YOKSA SİVİLLER Mİ TSK'NIN İSTEDİĞİ ŞEKLE GİRECEK? TSK'YI KİM, NASIL DENETLEYECEK?

20 Haziran 2008 tarihli Taraf gazetesinin haberinde belgeleriyle açıklanan; Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı olarak özetlenebilecek, Eylül 2007 HRK:17:00-07 EK-A ve Lahika-1 ismiyle faaliyete konan eylem planı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Eylem planında, hükümetin irticai faaliyetlerin odağı olarak tarif edildiği, sivil anayasa çalışmalarının "milli devlete" karşı olarak tanımlandığı belirtilmektedir. 2007 tarihli eylem planında ; " Yargıçların ordu çizgisine çekileceği, Medyanın kullanılacağı, TSK muhalifleri'nin yıpratılacağı, Kanaat önderleri'nin yönlendirileceği, DTP'nin terörist olarak görüldüğü, Kürt bölgesinin silahla rahatsız edileceği"şeklinde özetlenebilecek beyanlar mevcuttur. İşlem makamı olarak; Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Genelkurmay 2. Başkanı, Harekat Komutanlığı, MSB Müsteşarı, Genelkurmay Gensek." Belirtilmektedir.

Genel Kurmay başkanlığı bugün itibariyle Taraf gazetesinin haberinde geçen eylem planının "komuta katı tarafından onaylanmış böyle bir belge veya eylem planının olmadığı..." şeklinde bir açıklama yapmıştır.

Daha önce TSK hakkında kamuoyuna yansıyan;
Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı'nın (STKB) yetki ve sorumlulukları ile Gayri Nizami Harp (GNH) tanımı ve faaliyet alanı konularında kapsam ve tanımlar üzerinde bir dizi değişiklikler yapıldığı belirtilmişti. Gayri Nizami Harp çerçevesinde Org. Büyükanıt tarafından sivil kişilere gizli görevlendirmeler yapılması hususunda mektuplar da yazdığı kamuoyuna yansımıştı.

En vahimi de, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) nın Cumhuriyet Çalışma Grubu adlı merkezden siyaseti ve sivil toplumu yönlendirme çabasını, yürüttüğü belirtilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 28 Şubat darbesini yöneten Batı Çalışma Grubu'nu lağvettikten sonra Jandarma İstihbarat Dairesi bünyesinde dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından kurulan yaygın fişleme ve kurdurduğu Ulusal Birlik Hareketi üzerinden 225 "sivil" toplum kuruluşuyla işbirliği yaptığını, İç ve dış siyaset, ekonomi ve eğitim alanlarında faaliyet yaptığı belirtilmektedir.

Yukarıda açıklanan ve TSK'ya mal edilen bu çalışmaların öncelikle bağımsız, tarafsız ve yetkili makamlarca araştırılması gerekir.

Türkiye'de bu iddiaların doğruluğu halinde TCK ve İç hizmet kanununa göre suç işlendiği ortaya çıkacaktır. Askerlerin siyasi alanda faaliyet düzenleme yetkisi olmadığı gibi bu fiil suç tanımı kapsamındadır. Sivil siyasi alana müdahale egemenliğin millet iradesinde olduğu iddiasını doğrulamamaktadır.

Başta Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının hukuka aykırı fiillerinin olması halinde bunları kim, nasıl yargılayacak? İddiaların doğruluğunu kim tespit edecek? En son Şemdinli C.Savcısının başına gelenlerden sonra, bağımsız yargı mekanizması nasıl etkili olabilecektir?.
Askeri harcamaların sivil makam ve kişiler tarafından denetime açılması gerekmektedir.

Türkiye'de "Yargı reformuna" acil ihtiyaç bulunmaktadır. Makamı ve yetkisi ne olursa olsun, kanun karşısında herkes eşit ise herkesinde yargılanabileceği mahkemeler oluşturulmalıdır.

Bu belgeler, Türkiye'deki mevcut insan hakları ihlallerinin çözümü konusunda iyileştirici adımlar atmak yerine sorunu üreten ve bu sorunları halka zorla kabul ettirmeye çalışan bir mekanizmayı ortaya çıkarması açısından son derece manidardır.

Öncelikle yargılanabilme için "izin sistemi" kaldırılmalıdır. Kişilerin kendilerinin veya emri altında birlikte çalıştığı kişinin yargılanmasının iznini vermesini beklemek mantığa uymamaktadır.

Özellikle iddialar arsında yüksek yargı mensuplarını etkilemek, yeri geldiğinde fişlemek etki altına almaya yönelik girişimler endişe vericidir.

Yargıda askeri ve sivil şeklinde iki başlı bir yargılama sisteminin varlığı adaleti engelleyici niteliktedir.

MAZLUMDER olarak; Türkiye'de etkin bir yargı reformu yapılıncaya kadar yukarıdaki iddiaların araştırılması konusunda bağımsız, tarafsız ve etkili yargı mekanizmasın olmadığını düşünmekteyiz.

Geçmişte yaptığımız başvurular ve mevcut durumu dikkate alarak C.Savcılıklarına suç duyurusunda bulunmayacağız.

Bu nedenle Anayasa'ya göre kabul edilmiş ve Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracağımızı kamuoyuna bildiririz.

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı