TSK'nın Kurallı İhtilalleri!

Silahlı Kuvvetler hakkında 'bir bilen' ünvanıyla yazan Kışlalı, TSK'nın asla 'cunta'lar ile yönetilemeyeceğini ve yapılan ihtilallerin 'haklı' gerekçelerini böyle izah etti.

M.Ali Kışlalı/Radikal

İki korku


Ülke gündeminde iki korkunun etkisi elle tutulacak gibi hissediliyor. Bunlardan biri, başka türlü ifade etmek olası ise de; iktidardaki partinin, haydi Milli Görüş demeyeyim, yaklaşımlarını paylaşanların hissettikleri korku.
Diğeri ise Atatürk'ün kurduğu, prensiplerini yerleştirdiği Cumhuriyet'i özümsemiş olanların hissettikleri korku.
Birinci grup seçim yoluyla ulaşmak istedikleri hedefin, kısaca 'darbe' diye adlandırdıkları süreç ile engellenmesinden korkuyor.
İkinci grup ise Cumhuriyet'in kazanımlarının 'demokratik' denen, seçimle iktidara gelip 'siyasi' manevralarla yok edilmesinden korkuyor. İktidardaki birinci grup avantajlı görünüyor. İktidar olanaklarını kullanıyor. Bu arada kamuoyunu gidişatın önü kesilmezse ortaya çıkabilecek 'darbe korkusu' ile etkilemeye çalışıyor.
İkinci grup savunmada. Meydanı boş bulmuş gibi görünenlerin saldırıları karşısında, şimdiye kadar aktif olmasına alıştıkları, ülkeyi ve rejimini 'koruma ve kollama' misyonuna sahip kurumun ne yapacağını kaygıyla seyrediyor.
Öncelikle 'darbe olasılığı'nın bir gerçek 'safsata' olduğunu söylemeliyim. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında biraz, gözleme dayalı bilgim varsa, bu kurumun, başka hiçbir olanak kalmaması dışında, 'macera' aramayacak yapıda olduğuna inanıyorum. Oysa şimdiye kadar öne sürülen tüm iddiaların temelinde ,küçük askeri gruplaşmaların ülkede darbe ortamı yaratıp, darbe yapacakları iddiaları yatıyor.
Bu iddialara inanmak, ciddiye almak TSK'yı hiç tanımamaktır. Yakın geçmişte başarılı olan iki; darbe denemeyecek başarılı müdahalenin, koşulları hakkında bilgi sahibi olmamaktır. Bu irdelememin temelinde TSK'nın asla 'cunta' adı verilecek birimler eliyle yönetilemeyeceğine olan inancım yatmaktadır.
TSK, kurucusunun yerleştirdiği gelenekleri içinde, kışlasında yaşarken ülkenin 1960'a doğru, zamanın siyasi iktidarı tarafından yaşanmaz hale getirilmesi karşısında, daha sonra Milli Birlik Komitesi (MBK) adını alacak bir subay grubu girişimiyle, yönetimi ele almak zorunda kalmıştır.
Ama MBK'nın iktidarı, görünürde daha uzun sürmüşse de, gerçekte birkaç ay içerisinde 'Silahlı Kuvvetler Birliği' adı verilen, Ganelkurmay Başkanı liderliğinde oluşan, emir komuta zincirine devredilmiştir.
İkinci gerçek müdahale 12 Eylül'de olduğunda, müdahaleyi yapan Genelkurmay başkanlığındaki komuta heyeti; Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) ilk işi TSK ile ilgili bir açıklama olmuştur. Genişletilmiş komuta konseyi adı verilen tüm or ve kor general ve amirallerle yapılan bir toplantıda Genelkurmay Başkanı Evren "İşlemlerin TSK'nın bilinen emir komuta kuralları içinde olacağı" garantisi vermiştir.
Bunun anlamı; askeri müdahaleden dolayı TSK kuralları dışında kimsenin avantaj sağlayıp etkili olamayacağıdır. Öyle ki MGK Genel Sekreterliği'ne, vakit geçirilmemek için getirilen, kıdemi bakımından Org. Necdet Üruğ'un ardında olan Org. Haydar Saltık, kısa sürede Üruğ ile yer değiştirmiştir.
Kimi okur bu TSK'nın iç bünyesiyle ilgili hususun anlamına yabancı olabilir. Kanımca bunlar ve daha buraya almak gereğini duymadığım birçoğu; TSK'nın asla 'cuntalar' eliyle yönetilemeyeceğini gösterir.
Nitekim ülke gerçekten TSK'nın sistematiği, emir komuta zinciri içinde bir değerlendirmeyle 'korunması gereken' bir duruma düşmemişse, kimse TSK'ya müdahaleyi kabul ettiremez. Bütün göstergeler zirvedeki komutanların geçmiş müdahale olarak görülen yaklaşımlardan gereken dersleri aldıklarını şaret eder. Bu vardığım irdeleme neticesinin ne kadar geçerli olduğunu test etmek için 27 Mayıs'tan sonra girişilen ama ikisi dışında başarılı olmayan müdahale girişimlerinin gözden geçirilmesi gerekir.
Kanımca şimdi kamuoyuna 'askeri darbe hazırlıkları' genel başlığı ile sunulmak istenen faaliyetler TSK'nın da karşı çıkmakta olduğu, faaliyetlerdir. Onun için şimdi ülkenin gündemine oturtulmak istenen 'korkular'dan biri safsatadır.
Diğerini ayrıca irdelemek gerekir.

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı