Özellikle son 10 yılda Emperyalist ve Siyonist devletlerin işbirlikçi ülkelerle birlikte Beşar Esad yönetimini devirmek için Suriye'ye saldırması ile eşzamanlı olarak Türk ve Arap medyasında İran ve Hizbullah aleyhinde kamuoyu oluşturmak için kendisi ile sürekli röportaj yapılan Hizbullah'ın azledilen ilk genel sekreteri Şeyh Subhi Tufeyli ile ilgili siz değerli takipçilerimizin dikkatine bazı tercüme ve iktibas haber ve yorumları bugünden başlayarak peyderpey sunmak istiyoruz.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın da bu konudaki açıklamalarını da haberleştireceğiz İnşaallah.
Bu çerçevede ilk olarak 25 Şubat 2017 tarihinde Tesnim Haber Ajansı ile bir röportaj yapan İran İslam Cumhuriyeti eski savunma bakanı ve şu anda İmam Hamenei'nin askeri alandaki danışmanlarından Devrim Muhafızları komutanı Tuğgeneral Hüseyin Dehkan'ın bu konu ile ilgili açıklamalarını sizlerle paylaşacağız.
Esasında Dehkan, bu röportajda Şehit Seyit Abbas Musavi ile Seyit Hasan Nasrallah'ın liderlik özelliklerini karşılaştırıyor. Fakat kendisine yöneltilen bir soru üzerine Şeyh Subhi Tufeyli'nin azil süreci ile ilgili de çok değerli bilgiler veriyor. Söz konusu açıklamaları okuduğunuzda esasında dünyanın her yerinde kuruluş aşamasındaki ve büyüme dönemindeki büyük bir teşkilatın başına gelebilecek bir liderlik sorunu ile karşılaşıldığını göreceksiniz. Aynı sorunları Türkiye'deki birçok siyasi teşkilatta yaşamıştır. Hiç ummadığınız siyasi teşkilatların içinde liderlik anlayışından kaynaklanan bölünmeler yaşanmıştır.
Röportajın o bölümünde Hüseyin Dehkan şunları söylüyor:
'Şeyh Subhi Tufeyli'nin psikolojik ve ruhi şahsiyeti Seyyid Abbas Musevi, Seyyid Hasan Nasrallah ve ayrıca Hizbullah'ın diğer kadroları ile çok farklıydı. Şeyh Tufeyli şahsiyet açısından sürekli gündemde olmayı seven ve isteyen liderler gibi hareket ediyordu.
İmam Humeyni (ra) buyurdular ki, 'biz üzerimize düşen vazifeyi yapmakla mükellefiz.' Liderlik açısından mesuliyetler, vazifeler ve makamlar bir görev olarak telakki edilirse her şey kolay olacaktır. Bir insanın hedefi gücü ele geçirmeye çalışmak olmamalıdır. Eğer bir kişi güç elde etmek ve konumunu sağlamlaştırmak için uğraşmazsa iş ve çabasının mahiyeti ortaya çıkar.
Bu ölçüler Şeyh Subhi Tufeyli'nin liderlik anlayışında çok zayıftı. İşte bu yüzden Şeyh Tufeyli kendisini böyle bir kadere mahkum etti. Tabii bu arada şunu da belirtelim ki Şeyh Tufeyli İmam Humeyni'nin mukallidi ve takipçisiydi. İmam Humeyni'yi fıkhi açıdan taklit etmekle iftihar ediyordu. Fakat maalesef bu yolu devam ettiremedi ve kendisini çıkmaza sürükledi.
Zaten görüldüğü gibi Şeyh Subhi Tufeyli'nin azledilmesinin ardından Hizbullah yoluna güçlü bir şekilde devam etti. Onun azledilmesi, kendisinin kendisine ve Hizbullah'a bakışının neticesiydi. Eğer onun bakış açısı doğru olsaydı belki bugün Şeyh Suphi Hizbullah'ın etkili ve faal bir üyesi olarak görevine devam ediyordu. Onun bu noksanlıkları ve düşünce yapısı onu başka hedeflere ve kendine has siyasi akımlara sürükledi.
O bu bakış açısı ve zihniyeti ile Hizbullah'la dostane bir ilişki kuramadı. Onun bakış açısı Lübnan Hizbullah'ının, Direnişin ve İslam Dünyasının yüksek hedeflerini kavramasına engel oldu. İşte bahsettiğim bu düşünce yapısı onun Hizbullah Genel Sekreteri olarak kalmasının önünü aldı. Hizbullah'ın Merkez Şurası sonunda Şeyh Tufeyli'yi azletti. Hizbullah Genel Sekreteri her 4 yılda bir Merkez Şuranın toplanması ile seçilir. Tabii Merkez Şura bir genel sekreterin selahiyetinin kaybolduğunu görürse hiç vakit kaybetmeden toplantı yapar ve yeni genel sekreterini seçer. Merkezi Şura arada sırada toplanarak genel sekretere yol çizer.
O dönemde Merkezi Şuranın tüm üyeleri Şeyh Subhi Tufeyli'nin selahiyetinin kaybolduğuna kanaat getirmişti. Merkezi Şura hemen olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdi ve şehit Seyyid Abbas Musavi'yi genel sekreter olarak seçti. Hizbullah genel sekreterinin seçiminde ölçü liyakat ve yeterliliktir.
Kendisinin azledilerek Abbas Musevi'nin seçilmesi Şeyh Tufeyli'yi infiale ve intikam almaya yöneltti. O azledilmesinin ardından bir dönem üyesi olduğu ve genel sekreterliğini yaptığı Hizbullah aleyhinde hareket etmeye başladı. Bendeniz o dönemdeki olayların yakın şahidi biri olarak, Şeyh Tufeyli'nin azledilmesinin ve Seyyid Abbas Musevi'nin genel sekreter olarak seçilmesinin çok doğru bir karar olduğuna inanıyorum. Abbas Musevi'nin ardından da tek seçenek Hizbullah'ın yöntemini ve yolunu devam ettirecek Seyyid Hasan Nasrallah'tı.' (kudusgunu.com)