Tükürdüğünüzü yalayın!

Kamuoyu, saldırıyı dindarlara yıkmaya çalışan medya soytarılarının özür dilemesini istiyor

Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in yaşamını yitirdiği 17 Mayıs 2006'daki saldırının hemen ardından birbiri ardına açıklama yapan laikçi çevreler, ortada hiçbir delil yokken Vakit'e, hükümete ve dindar çevrelere saldırarak laik rejimin tehdit altında olduğu iddialarında bulunmuşlardı. Saldırıdan daha 3 dakika sonra, bütün kartel televizyonları 3.5 ay önceki (13 Şubat) Vakit'in, Danıştay'ın başörtü kararıyla ilgili haberini yayınlayıp, "Vakit hedef gösterdi" yaygaralarını koparmışlardı. "İrtica" yaygarası ertesi gün de kartel manşetlerinde devam etmişti. Hürriyet, olayla ilgili haberinde CHP'li Kemal Anadol'un "İkinci Kubilay olayı" yorumuna yer vermişti. Özbilgin'in cenaze töreni sırasında aynı çevrelerce "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganları atılmış, cenazeye gelen AKP'li hükümet üyeleri "katiller dışarı" sloganları ile protesto edilmiş, cenazeye gelen yargı ile YÖK üyeleri, cumhurbaşkanı ve askerler ise göstericiler tarafından alkışlanmıştı.
SEZER YİNE 'İRTİCA' UYARISI YAPMIŞTI
Dönemin Cumhurbaşkanı A.N.Sezer ise yaptığı açıklamada saldırının sadece Danıştay'a değil, laik devlete de yöneltilmiş olduğunu iddia ederek, saldırıya neden olanların tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiği yorumunda bulunmuştu. Olayla ilgili açıklamada bulunan dönemin Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ise, "Bu saldırı meslektaşlarımızı kişisel olarak hedef alan bir saldırı değildir. Bu saldırı, mensuplarının kamuoyumuzun bilgisinde olan kimi kararları dolayısıyla bir kısım sorumsuz basın ve yayın kuruluşları ile yazarlarınca hedef gösterilmeleri, devlet adına yetki kullanan makamlarca da cesaretlendirici, ihtiyatsız beyanlarda bulunulması sonucu gerçekleşmiştir" iddiasında bulunmuştu.
Saldırıyla ilgili davada ise tüm delillere ve hatta sanıkların itiraflarına rağmen Ergenekon terör örgütüne işaret eden "Ümraniye bombaları" boyutu görmezden gelinmişti. Ancak Ergenekon iddianamesiyle ilgili dün bilgi veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, iddianamede sanıklarla ilgili "Patlayıcı atmak, Danıştay'a ve Cumhuriyet gazetesine saldırıya azmettirmek" suçlamalarının da bulunduğunu açıkladı.
'VAKİT'E ÖZÜR BORÇLULAR'
GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz, Ergenekon'da gelinen noktanın Vakit'e yönelik suçlamaların ne kadar haksız olduğunu gösterdiğini kaydederek, "İrtica Türkiye'de birtakım hukuksuzlukların üstünü örtmek için bir araç olarak kullanılıyor. Danıştay saldırısı sonrası da ortada hiçbir bilgi yokken bir elden servis edilmişçesine Vakit'e karşı kampanya başlatıldı. Bu olayda Vakit'in manevi değerlere sahip çıkan yayın çizgisi hedef gösterilerek bir taşla birçok kuş vurulmak istendi. Ancak gelinen nokta gösteriyor ki, Türkiye'de manevi değerlerine sahip çıkan kesimlere karşı derin bir komplo var. Bu davanın sonunda hedef gösteren çevrelerin Vakit'e bir özür borcu olacak" dedi.
"GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR"
Mazlum-Der Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu da Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının tamamen provokasyon amaçlı olduğunu dile getirerek, "Olayın üzerine gidildikçe derin bağlantılar ortaya çıkmaya başladı. Karanlık ilişkileri olanlar, dindar insanları suçlamak için bu tür hukuksuz ve anti demokratik kararların ardından işledikleri kanunsuz suçları dindar insanlara atmaya çalıştılar. Özellikle Vakit gazetesi ve dindar insanlar, hep hedef gösterildi. Yasakçılık ve karanlık ilişkilerini bu şekilde örtmeye çalıştılar. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Artık gerçekler ortaya çıkıyor" diye konuştu.
"İKİ DAVA BİRLEŞTİRİLMELİ"
Vakit'e konuşan Danıştay Davası Avukatı Mehmet Ener, Danıştay davası kararı için Yargıtay'da temyize gittiklerini belirterek, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının dediği gibi Engin'in açıkladığı gibi 'azmettiricilik' olayı varsa bu iki davanın birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yargıtay bunu göz önünde bulundurmalı. Temyiz gerekçelerimizin arasında da İstanbul dosyasının tam manasıyla incelenmediği, eksik incelemeyle karar verildiği, bu nedenle Danıştay ve Ergenekon davalarının birleştirilmesini istedik. İnşallah doğrular açığa çıkacaktır. İstanbul'un olayı titizlikle incelediğini ve gözden bir şey kaçmayacağını düşünüyorum" dedi.

vakit

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı