Akif’in mısraları ile başlayalım yazımıza, herkes hissesine düşeni alsın bu utanç yükünden:
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar: / Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bereden reng-i hüviyetleri uçmuş yüzler! / Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!
«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder, / Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! / Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! /Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün! / Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! / Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! / Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün: / Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Evet, evet “Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; / Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? / Kaf dağına assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl”
Gazzze halkı bugün “binbir başlı kartala karşı savaş bir kanarya”
Kahrı hakeden İİT bildirisi Hamas’ı, İzzeddin Kassam’ı bile ağzına alamadı. Filistin halkının “meşru”(!?) temsilcisi olarak da Abbas yönetimi tanındı. Kurulacak Laik Filistin devletinin başkenti Kudüs (Allah korusun) olacakmış. Kudüs’te Laik Filistinli LGBT’liler kendi bayraklarını açacaklar, buna karşı çıkanları da Filistin polisi coplayacak. Bakarsınız Abbas’ı da gönderip yerine Dahlan’ı getirebilirler. Görünen o ki, Abbas da, Netenyahu da yolcu. Abbas pasif, Netenyahu yaralı.. Türkiye’de de bir iktidar değişikliği için birileri aktif. Ana muhalefet yeniden dizayn edildi. Duyumlarıma göre, sadece iktidar ve ortağı değil, diğer muhalefet partilerinden bazıları üzerinde de bir operasyon sürpriz olmayacak.
İİT bildirisi tam bir rezalet, utanç verici. Niçin toplanmıyor diyorduk, keşke hiç toplanmasalarmış. Bildiri, Gazze’de katliam olurken Suudi Arabistan’da eğlence festivali düzenleyen aklın sahibine teşekkürle başlıyor. İsrail ile ilişkilerin gözden geçirilmesi ve boykot teklifini, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Fas, BAE, Bahreyn tarafından veto edilmiş.
Sahi, hangi akıl bu zirve’yi (afedersiniz zırva’yı) 11.11’e denk getirdi. 3. 11, 11.11.2023’de gizli. Ezoterik anlamda bunun içinde bir de 666 gizli. İnsin Şeytanları, 45 gün bunun için mi beklediler yoksa.. M. Akif yaşadığı dönemi nasıl anlatıyordu. Maalesef dünden bugüne değişen fazla bir şey yok. Ve yine gidişat iyi değil..
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak... / Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. / İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.' / Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok. Leş mi kesildin? / Hayret veriyorsun bana. Sen böyle değildin. Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? / Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? / Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan / Tek bir ışık olsun buluver. Kalma yolundan.
(…) Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. / Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; / Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez... / En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin; / Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman, / Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma; / Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!”
Sahi, 2 gün sonra “beyefendiler”in “hanımefendileri” İstanbul’da toplanacaklar. İnşallah onlara GlobalReset’in “Sıfır atık”, “iklim” konferansı verilmez. Bunları geçelim de, bakalım hanımefendilerin elbiselerinin, ayakkabılarının, çantalarının markaları ne? Başörtüsü takanlar bakalım hangi markayı tercih etmişler. Gözlükleri ve saatleri de önemli. Yemeklerini nerede yiyecekler, mönüde ne var. Gazze şehidlerinin ruhuna kim ayet okuyacak!? Hangi sure okunacak. Mehter çalacak mı acaba. Ayasofya ziyareti, emaneti mukaddese ziyareti de vardır herhalde. Önemli olanlar bunlar, gerisini boş verin.
Arafat 20.02.1997’de, Ankara’da Erbakan ve Çiller’le de görüştü, bir sonraki gün de Demirel’le görüştü. Demirel Yaser Arafat’ın BM kararları çerçevesinde ve arabuluculuğunda soruna, Arafet’in talebi doğrultusunda destek verirken, Erbakan’la Arafat arasında tartışma çıkmış ve bu görüşme beklenenden kısa sürmüştü. Arafat Erbakan’a destek için sunduğu “çözüm planı” besmele ile başlamıyordu, konu sadece Filistin Arab halkının sorunu olarak tanımlanıyordu ve Planda hiçbir dini ifade yer almıyordu. Erbakan “keşke besmele ile başlasanız, bütün Müslümanların ortak davası olan Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya ayrı bir yer verseydiniz'' deyince Arafat “Biz laik bir örgütüz ve öyle kalmak istiyoruz ve Filistin devleti de Laik bir devlet olacaktır” mealinde şeyler söyleyince toplantı bitmişti. Bugün de FKÖ daha iyi bir noktada değil. Mısır, Suud, BAE’nin desteklediği, arkasında ABD ve İsrailin olduğu Dahlan gelince zaten Netenyahu’ya da gerek kalmaz. Bu bildiride, “Ateist dükkânındaki besmele” gibi bir besmeleye bile gerek görmemiş bu adamlar. Kudüs, Mescid-i Aksa geçiştirilmiş. Tek bir kelime ile “Hamas”dan ve “İzzeddin Kassam”dan söz edilmiyor.
Ve tabi Veliaht prense övgü dolu sözlerle teşekkürler edilen 31 Maddelik nihai bildiri. Besmeleyle başlamaz ve Hz. Ömer’den söz etmez. Amgargo uygulamayı ve ilişkileri askıya almayı kabul etmez.
Sisi kalıcı barıştan, insani yardımdan, sağlık hizmetlerinin ulaştırılmasından söz ediyor.
Selman, Erdoğan’la fotoğraf verirken çok mutlu idi. Katliamın durdurulması, barışın sağlanması insani yardım ve tıbbı desteği o da söyledi. Endonezya da, Hamas değil de Filistin halkına yönelen saldırıların durmasını istedi. Hastanelerin, okulların, ibadet yerlerinin, sivil toplum örgütü çalışanlarının hedef alınmasının kabul edilemeyeceğini ifade etti.
Türkiye de BMGK’den barışın sağlanmasını, Gazze’ye yönelik insani yardım ve sağlık hizmetlerinin ulaştırılması için yürüttüğü diplomasi faaliyetlerini destekliyor. Birlikte hareket edelim diyor. Atış serbest olunca, mesela Esad aslan kesildi!?. “Filistin halkı bizim insani yardımımıza değil yapılan soykırıma karşı korunmaya muhtaç” dedi. Abbas “ABD’den ve BMGK’den İsrail’in saldırılarını durdurmasını istiyoruz” dedi. İran “İsrail ordusunu terör örgütü ilan edelim” dedi. Oysa bunlar İsrail markalarını bile boykota karşılar.
Bizimkiler şu ülkelerden soruna çözüm bulmasını istiyorlar. Zaten bunların 3’ü BMGK’de Veto yetkisine sahip. Herhalde AB, ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail suç ortaklığı yaptığını bilmiyor, İİK üyeleri.. BMGK ve UCM bunları bilmiyor değil, onlar 3 maymunları oynuyor.
Macron “İsrail bebek öldürmeye son vermeli ve ateşkes yapmalı” derken birçok İslam ülkesinden daha cesur çıktı. Bizimkiler böyle bir cümle kurmaktan bile korkuyorlar. Allah'tan, ABD’den korktukları kadar korkmuyorlar. İnanın ABD halkı bile, birçok İslam ülkesinden daha duyarlı. Daha da ağırını söyleyeyim, İsrail vatandaşı vicdan sahibi insanlar, kimi İslam ülkelerinden daha cesur ve daha vicdanlı.
Sahi, hiç kimsenin aklına gelmedi mi, Doğu Akdeniz’e ortak bir barış gücü göndermek! Hay Allah, adamlar boykot kararı aramıyor, ben donanma göndermekten söz ediyorum. Saflık işte!
Türk dünyada iktidarlar çok büyük ölçüde aklını ve imanını kaybetmiş gibi gözüküyor. Batılı ülkeler ilkelerini helvadan put gibi yediler. Çıkarları söz konusu olduğunda her şeyi bir kenara bırakabiliyorlar. Sevsinler. Mesela Çin’de Doğu Türkistanlı Müslümanlardan yanalar, Filistin’de Müslümanlara karşılar. Ve biz hala 75 yıldır Domuz ağılının kapısındaki koyun gibi içeri alınmayı bekliyoruz. Neyse söyleyecek daha çok şey var. Bu akşam 20.30’da Derin Gerçekler’de e bu bildiriyi konuşalım inşallah. Bu konuya daha sonra tekrar döneceğim inşallah
Bana sorarsanız, bu bildiriye helal sertifikası verilmez. Bu bildiri NAS’a uygun olmadığı için de iyi ki, başına besmele yazılmamış. Bildirinin “4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan Filistin devleti”nden söz edilen bölümünde “kendi kaderini tayin etme” hakkı(!?)ndan söz ediliyor. Haşa “Tanrım ben kendi kaderimi kendim tayin ederim, sen öteki işlere bak” diyen bir akılsızlık burada da ifadesini bulmuş.
Niye kendi egemenlik haklarına sahip bir devlet’ten söz edilmiyor da, kendi kaderini tayin etme vurgusu yapılıyor! Kaderin değiştirmekten söz eden siyaset akılsızlığı, yoksa sadece bir tercüme hatası mı! Bizimkiler kaderi değiştirmeye çok isteklidir malum. “İçimizdeki, “ıslah edici rolü oynayan” beyinsizlerin yazıp-çizdiklerinden, yapıp-ettiklerinden dolayı bizi helak eder misin Allahım”
Selam ve dua ile.
Bu akşam 20.30’da Derin Gerçekler’de buluşalım inşAllah
CANLI YAYIN LİNKİ : https://www.youtube.com/watch?v=qfT_IlxpNX8