?Eğer tarihe bakarsanız, İbni Haldun'un Mukaddimesi'ni okumuşsanız, Tunuslu Hayreddin Paşa'yı ve eseri Akvem'ül-Mesâlik fî Ma'rifet-i Ahvâl'il-Memâlik'i biliyorsanız, Namık Kemal'in, Ali Suavî'nin ve hatta Ziya Gökalp'in fikri macerasını takip etmişseniz Tunus bizim vilayetimiz olur. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın Tunus Hatıraları'nı okuduysanız görürsünüz ki Tunus halihazırda yine bizim toprağımızdır. Zira Tunus'ta teneffüs edilen hava, manevi iklim her daim Osmanlı'dır, Türk'tür.
Unuttuğumuz topraklara dönüş
Türkiye bir Osmanlı bakiyesi olarak Cezayir'de, Tunus'ta, Fas'ta, Mağrip'te olan biten bütün olaylarla ilgilenmek zorundadır. Ne yazık ki Fransızların bu toprakları sömürgeleştirmesine, on binlerce insanı katletmesine göz yumulmuştur. Türkiye kendi içine kapa(tıl)mış, arkasından maddi ve manevi zenginliğinden bir parça olan bu topraklarda akla hayale sığmayan cinayetler işlenmiştir. Devletin tanımadığı bağımsız Cezayir, Sezai Karakoç tarafından "Cezayir'in Atları" ile selamlanmış, Fethi Gemuhluoğlu tarafından Arapgir'de çıkan küçücük bir gazetede bunun coşkusu ifade edilmiştir. Türk aydını, Franz Fanon kadar bile bir duyarlık göstermemiştir Cezayir'e, Mağrip'e... Ta ki Turgut Özal'ın Cezayir'den özür dilemesine kadar devam etmiştir bu ayıp.
(+) |
Gannuşi isminin tanındığı yıllar
60'lardan sonra Türkiye'de mayalanan İslami duyarlığın bir gereği olarak ve yukarıda geçen tarihsel arkaplanı da gözeten bir duyarlılığın göstergesi olarak Tunus'ta olan bitenler bizim de gündemimize girmiştir. Nasıl? Tercümelerle, hatıratlarla. Bu duyarlığın bir göstergesi olarak 1987'de Raşid el-Gannuşi'nin liderliğinde oluşan İslami Yöneliş'e Türkiye'den de ilgi duyulmuştur. Gannuşi'nin aynı adı taşıyan kitabı tercüme edilmiştir.
Ç-alıntı bölümümüze alıntıladığımız entelektüel düşüncelerinden dolayı İslami Yöneliş Hareketi'nin lideri ve arkadaşları 1987'de idama mahkum edildi.
Tunus'un demir yumruklu diktatörü
İslami Yöneliş Hareketi 1981'de Tunus'ta kuruldu. Atatürk'ü örnek aldığını söyleyen ve Tunus'un Atatürk'ü kabul edilen Burgiba, oruç tutmayı bile yasaklarken; kendisine yöneltilen eleştirilere tahammülü yoktur. Gannuşi ve arkadaşlarının yürüttüğü hareketi Devlet'e ve kendine muhalif bir örgüt olarak ilan eder ve kurucularla birlikte 101 kişi tutuklanır. Ancak Tunus'ta büyük protestolar olur. Yoğun baskılar neticesinde Gannuşi ve arkadaşları serbest bırakılır. Raşid El-Gannuşi bu kısa süreli serbestliğin ardından rahat bırakılmaz. Ardından yine tutuklanır. Hareket'in hukuki varlığını gerçekleştirmesi engellenir. Ve Gannuşi 30 Eylül 1987'de Tunus'ta idama mahkum edilir. Sebep? Burgiba'nın kendi kanunlarına bile uymadığını, halka düşünce hürriyeti vermediğini söylemesi, yönetimi eleştiren yazılar yazması, konuşmalar yapması, halkı Müslüman olan Tunus'ta insanların dinini rahatça yaşamasının ve dini yükümlülüklerini yerine getirmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını savunması... Burgiba'nın hakimleri böyle demiyor tabii. Burgiba yönetimini devirmek, devlete karşı gelmek suçu olarak görüyor bütün bunları.
Adaletsiz hukuk!
Burgiba'nın hakimleri 30 Eylül 1987'de Raşid el-Gannuşi'yi ve arkadaşlarını idama mahkum ediyor. Bu öyle mahsustan korku vermek, sindirmek için verilmiş bir ceza değildir. Kısa zamanda uygulanması istenen bir hükümdür.
(+) |
Büyükelçiliğe çelenk koymak büyük suç
Türkiye'de aynı zamanda bir entelektüel olarak tanınan Raşid el-Gannuşi'ye ve arkadaşlarına verilen bu haksız cezayı protesto etmek için Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı D. Mehmet Doğan, yönetim kurulu üyesi Mehmet Çetin, avukat Mustafa Everdi 1 Ekim 1987'de Tunus Büyükelçiliğine siyah çelenk koyar. Sen misin çelenk koyan?
Emekli olduktan sonra Türkçe ezanı savunan ve bu görüşü savunduğu için MHP'de siyaset yapmasına müsaade edilmeyen, zamanın Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nusret Demiral bu olayı şöyle yorumlar: "Tunus Büyükelçiliğine konulan çelengin muhatabı Tunus'ta İslam devleti kurmak isteyen bir örgüttür. Biz TCK'nın 163. Maddesi ile Dernekler ve Gösteri Yürüyüş Kanuna muhalefetten soruşturma açtık. Türkiye'de İslam devrimi konusunda herhangi bir çalışma olup olmadığını araştıracağız."
Bu ayıp temizlenmeli!
Aradan 23 yıl geçti ve aklımdan çıkmış değil D. Mehmet Doğan ve arkadaşlarının tutuklanması. Burgiba öldü, yerine geçen Zeynelabidin bin Ali de gitti geçtiğimiz günlerde. Yanına halkın tonlarca altınını, parasını alarak hem. Tunus yeni günlere gebe. Raşid El-Gannuşi ve arkadaşlarına büyük sorumluluklar düşüyor. Ama bir şey daha düşüyor yeni Tunus'a ve Tunus'u temsilen Tunus Büyükelçiliğine: D. Mehmet Doğan ve Mehmet Çetin'in şahsında TYB'ye hem teşekkür etmek hem geçmişte yapılanlar için özür dilemek. TYB'ye nezaket ziyaretinde bulunmaları da yeterli.
Bin Ali'ye gelince : Devrik İran şahını yakaladığı gibi kanser, Şah'ın oğlunu yakaladığı gibi intihar düşüncesi onları bekliyor. Ahirete inanıyoruz ve cezasını orada da göreceklerine olan inancımız tam. Ama dünyada da yapılan zulümlerin cezalandırıldığından haberdarız.
Kamil Yeşil hatırlattı
DÜNYABİZİM