En belirgin özelliği ülkede şiddetli bir hicab yasağı uygulamak olan Tunus diktatörü Zeynelabidin bin Ali"nin bir halk devrimi sonucu devrilmesiyle birlikte, genelde tüm dünyanın zalim diktatörlerine, özelde de İslam dünyasındaki zorba iktidarlara iyi bir mesaj verilmiş oldu: "sırtını müstekbirlede dayayıp halka zulmeden, inançlarına, mukaddesatına savaş açan, hak ve özgürlüklerini elinden almaya kalkan tüm zalimlerin akibeti er geç hüsran olacaktır!"
Muhammed el Asi"nin dediği gibi, aslında 32 yıl öncesinde İran"da gerçekleşen İslam devriminin mesajı buydu. İnkılab önderi Merhum İmam Humeyni de birçok konuşmasında Müslüman halkın kendi mukadderatını ele almak için kıyama durduğunda, hiçbir gücün bunu önleyemeyeceğini vurgulamıştı.
Bu gerçekte Kur"an"ın mesajıydı;
"Zulmedenler yakında nasıl bir inkılabla sarsılıp devrileceklerini bileceklerdir" (Şuara 227) buyuran Kur"an aynı şekilde zalimlerin akibetini şöyle tanımlıyordu: "Zulmeden toplulukların kökü kesildi; alemlerin Rabbi Allah"a hamd olsun" (Enam 45)
Tunus devrimi ilk planda bir "İslam devrimi" olmasa da, Müslüman Tunus halkının zulme karşı onurlu direnişi ve intifadasını ifade ettiğinden ve İslam dünyasının azılı diktatörlerinden birini gençlerinin temiz kanlarıyla devirdiğinden, sonuçta bir özgürlük ve adalet kıyamı olup, kuşkusuz ki bundan Müslümanlar ve İslami hareket büyük bir kazanç elde edecektir.
Tunus devrimini hem bir "beşaret" hem de bir "inzar" olarak anlamak gerekir.
Bu devrim İslam dünyasına egemen zorba güçlere, kendilerini her ne kadar güçlü ve yıkılmaz sansalar da, özgürlük ve adalet yanlısı halkın irade ve direnci karşısında yıkılmaktan başka bir akibetlerinin olmayacağı mesajını vermekte, esaret ve zulüm altında inleyen mazlum halkların özgürlük baharının yakın olduğunu müjdelemektedir.
Tunus Devrimi aynı zamanda, zorba diktatörlüklere karşı verilecek bir mücadelenin "devrimci" ve "halkçı" bir karakter taşıması gerektiği, bedel ödemeden özgürlüklerin kazanılamayacağı noktasında önemli bir ders durumundadır.
İslam dünyasında pazarlanan ve palazlandırılan "ılımlı İslam" projeleri, Müslümanları cihad ve direniş ruhundan ayrıştırıp egemenlerin politikaları altında edilgen ve uysal bir konuma sürüklerken, Müslümanlar karşısında zalimleri zulümlerinde daha da cesaretlendirmekte ve pervasızlaştırmaktadır. Ancak İran"ın şahı Rıza Pehlevi ve Tunus"un diktatörü Zeynelabidin Bin Ali, otuz yıllık zülüm sultalarının ardından özgürlük ve adalet yanlısı halkların hışmı ve sıkılmış yumrukları karşısında ülkelerinden kaçarak kendilerini kurtarabilme yoluna gitmişlerdir.
Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi ülke halkların ve diğer bölge Müslümanlarının özgürlük ve adalet hedeflerine ulaşabilmesinin yolu da, ülkelerindeki diktatörleri Şah"ların ve Bin Ali"lerin yanına göndermekle mümkündür.
Dün İran Şahı, dostu Enver Sedat"ın yanına gitmişti; peki Enver Sedat nereye gitmişti? Bugün Zeynelabidin bin Ali suud Kralı Abdullah"ın yanına gitti, peki Melik Abdullah"ın kendisi nereye gidecek?
Acaba yarın Kahire, Riyad ve Amman kentleri, Tunus halkının gerçekleştirdiği intifadanın bir benzeri ile karşılaşmayacağını kim söyleyebilir? Hangi kral ve diktatör, hangi zorba ve işbirlikçi kendini böyle bir akibetten kurtarabilir?
Dün tam ve azgın bir zorbalıkla başörtüsüne yasak koyan Tunus diktatörü, bugün kurtuluşu kaçmakta bulduysa, acaba Azerbaycan"da hicabı yasaklayarak İslam"ın mukaddesatına savaş açan Aliyev"ler soluğu nerede alacak? Kemalist ideolojiyi kendilerine din edinen ülkemiz tağutları başörtüsü karşısında azgınlıklarını daha ne kadar sürdürebilecek?
"28 Şubat süreci"ni başlatarak ülkemizde İslami uyanışa savaş açan, kendilerinin deyimiyle "topyekun bir harekat" başlatan generaller kendilerine Tunus"u örnek almışlardı; onlar baskı; şiddet ve zorbalıkla başörtüsünü tasfiye edebileceklerini sanmışlardı. Şimdi bu zorbalar Zeynelabidin bin Ali"nin akibetine bakıp da firavunluğa özenenlerin ne duruma düştüğünü iyi düşünmelidirler.
WikiLeaks belgelerinden, Arap rejimlerinin nasıl bir panik içinde olduklarını öğrenmiştik; yine aynı belgelerde, Siyonist İsrail rejiminin "ılımlı" diye tanımladığı Arap rejimlerinin yıkılmasından büyük kaygı duyduğu belirtiliyordu. Çünkü gerçekte bu rejimler siyonist rejimi ayakta tutan sütunlardı.
Şimdi Tunus devrimi, siyonist rejimi ciddi anlamda endişeye düşürdü; acaba korktuğu başına mı gelecekti..?
Filistin halkının Siyonist işgal karşısındaki intifadası, hususen Gazze"deki Hamas hükümetinin dimdik ayakta duruşu, baskı ve zulüm altındaki müslüman halklara sürekli bir enerji ve direniş ruhu pompaladı. İntifada şehidlerinin kanları sadece Filistin halkının damarlarına cihad, direniş ve şehadet aşısı olarak akmadı; bu kan aynı zamanda özgürlük aşığı tüm halkların adalet umutlarının azığı, özgür ve aydınlık günlerin ışığı ve müjdesi oldu.
Bu vesileyle, dünyaya büyük bir mesaj, ders ve müjde veren Tunus devrimine, bu devrimin yiğit evlatlarına selamlarımızı sunuyoruz.
Başta Üstad Raşid el Gannuşi olmak üzere, Tunus İslami hareketinin liderlerine, yıllardır zindanlarda işkence gören kardeşlerimize selamlarımızı sunuyoruz.
Rabbimiz buyurmuştu;
"Sabah yakın değil mi?" (Hud 81)
Başka söze ne hacet? Allah"tan daha doğru söyleyen kimdir?
Kudüs"ün özgür ve aydınlık şafağında buluşmak üzere
velfecr