“Ankara hükümeti, PKK’ya karşı büyük askeri bir operasyon olmaksızın hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla baskıda bulunmak için maksimum derecede güce başvuracağı göndermesinde bulunarak uçurum yöntemi izliyor. Ankara, ciddiyetini göstermek için Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Babacan’ın Batılı ve Arap başkentlerine yönelik çeşitli ziyaretlerinde bu taktiği izledi.
Bununla birlikte Ankara’nın karşılaştığı büyük sorun ise şu: Karşısına geçen rakip veya düşman, ne PKK, ne Kuzey Irak Kürtleri ve ne de direkt olarak ABD. ABD, Ortadoğu’daki bölücü oyunu içinde Kürtleri kendisine müttefik seçti. ABD Kongresi bu türden bölücü bir adımı resmi olarak açıklamakta sıkıntı duymadı. Bu şartların gölgesinde ABD belki de ilk defa bölücü politikalarıyla mücadele noktasında büyük doğu koalisyonlarıyla karşılaşabilir. Türkiye, şayet bu kartlardan iyi istifade ederse; müttefikleri ve bölge halkları için önemli kazanımlar sağlamış olur. Top şimdi Türklerin sahasında.”
MUHAMMED NUREDDİN
Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü
Türkiye’nin PKK ile mücadelesi içinde diplomatik tercih, askeri tercihle adeta yarışıyor. Türklerden büyük bir kesim, Kuzey Irak’taki son gerginliğin hedefinin Türkiye’yi, askeri hazırlıkları ve diplomatik bağlantıları tamamlanmadan önce Irak bataklığına çekmek olduğunun farkında. 21 Ekim Pazar günkü Dağlıca operasyonu, Türk ordusunun Kuzey Irak’a askeri operasyonda bulunmaya henüz hazır olmadığını ortaya koydu. Zira askeri gerginliğin zirvesinde 200-300 PKK’lı sınırı geçiyor, Türk ordusuna saldırıyor ve 16 askeri öldürüyor. Dahası, 8 askeri esir alıyor. Böylelikle ilk defa Türk askerleri esir alınmış oldu. Öldürme ve esir alma eylemi, Türklerin maneviyatlarında ve ordularında büyük yara açtı. Bu durum hükümeti müdahalede bulunmaya, ‘halkın maneviyatını zayıflatan ve orduyu aciz gösteren’ haber veya görüntülere kontrol getirmeye sevk etti.
SORUNUN KÖKLERİ TÜRKİYE İÇİNDE
Bu gelişmeler ayrıca geniş kapsamlı askeri operasyonda bulunması durumunda Türk ordusunu nelerin beklediğini gösteriyor. Türkiye iki şık arasında. İlki nihayetinde sürekli tekrarladığımız gibi sorunun kökleri Türkiye içinde bulunduğu için PKK faaliyetlerini bitiremeyecek bir askeri operasyonun getireceği yüksek maliyet ve ikincisi askeri operasyona yönelik ABD’nin muhalif tutumu. Birinci nokta açısından askeri operasyon PKK’yı bitirmeyecekse o halde niçin Türkler bu karta başvurma işareti veriyor ve ordularını bir grup çete savaşçısı karşısında sıkıntıya maruz bırakıyorlar?
ANKARA OPERASYONDA KARARLI
Bütün olumsuz ihtimallere rağmen Ankara’nın önünde askeri operasyonlarla PKK’yı endişe içinde tutmanın bedelini ödemek dışında bir seçenek bulunmamakta. Böylelikle PKK’nın saldırılarının tozu azalmış ve kapsama alanı daralmış olacak. Sonra Ankara, büyük askeri bir operasyon olmaksızın hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla baskıda bulunmak için maksimum derecede güce başvuracağı göndermesinde bulunarak uçurum yöntemi izliyor. Ankara ciddiyetini göstermek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Batılı ve Arap başkentlerine yönelik çeşitli ziyaretlerinde bu taktiği izledi.
Bununla birlikte Ankara’nın karşılaştığı büyük sorun ise şu: Karşısına geçen rakip veya düşman, ne PKK, ne Kuzey Irak Kürtleri ve ne de direk olarak ABD. Bu durumda NATO paktındaki en büyük müttefiki, birçok siyasi ve ekonomi dosyasındaki dayanağıyla çatışma içine girdiği vakit Türk hesapları çıkmaza giriyor.
ERDOĞAN, ABD’YE GÜÇLÜ GİDİYOR
Türkiye’de Washington yanlısı olarak suçlanan siyasi otorite, ABD ile direk çatışmak istemiyor. Erdoğan, ABD Başkanı George Bush’la öngörülen görüşmesinin bitirici olmasını bekliyor. Elinde güç ve pazarlık kartlarıyla dolu bir şekilde Washington’a gitmek istiyor. Bu bağlamda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın ziyareti Kürt meselesi konusundaki siyasi ve askeri Türk-Suriye tutum birliğini pekiştirmek için önemliydi. Esad, Kuzey Irak’a askeri operasyon da dahil Türkiye’nin kendini savunma hakkını teyit etti. Yani Türkiye, ABD ile mücadelede yalnız değil. Özellikle de bölgede Irak’ın üçüncü komşusu yani İran’ın ABD’ye karşı olduğunu ilave edersek; ABD’ye karşı Irak’ta bölgesel halka tamamlanmış oluyor. Bütün göstergeler Türkiye’nin ve özellikle de AK Parti’nin nasıl başlanacağı bilinen ancak nasıl biteceği bilinmeyen askeri operasyondan sakınmak istediğine işaret ediyor. Zira Erdoğan hükümeti, içeride Türkler ile Kürtler arasındaki etnik çekişmenin tekrar dönmesinden, Güneydoğu'da ekonomik şartların kötüleşmesinden, içeride reformların gerilemesinden ve bu durumun ülkeyi kaosun, siyasi ve güvenlik istikrarsızlığının ve enflasyonunu hakim olduğu doksanlı yıllara götürmesinden endişeleniyor.
TÜRKİYE KARTLARINI İYİ KULLANMALI
ABD ise kuzeyde kapsamlı bir Türk müdahalesi istemiyor. Zira toprak üzerinde verilerin değişmesi, ABD’nin tuğla tuğla inşa ettiği Kürt oluşumunun temellerini bitirebilir. ABD federal veya bağımsız bu Kürt oluşumunun kendisine Türkiye, İran ve Suriye sınırlarında siyasi ve askeri bir üs olmasını istiyor. ABD, Ortadoğu’daki bölücü oyunu içinde Kürtleri kendisine müttefik seçti. ABD Kongresi bu türden bölücü bir adımı resmi olarak açıklamakta sıkıntı duymadı. Bu şartların gölgesinde ABD belki de ilk kez bölücü politikalarıyla mücadele noktasında büyük doğu koalisyonlarıyla karşılaşabilir. Türkiye, şayet bu kartlardan iyi istifade ederse; müttefikleri ve bölge halkları için önemli kazanımlar sağlamış olur. Top şimdi Türklerin sahasında.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan El Haliç gazetesi, 29 Ekim 2007 Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit