Kudüs'teki kazıya rağmen Olmert'i ağırlayan ve Iraklı Kürtlerle görüşmeye yeşil ışık yakan Türkiye'nin politikasında önemli değişiklik var
Türk dış politikasında son zamanlarda yaşanan hareketlilik, çoğu bölge ülkesinin ihtiyaç duyduğu dinamizmle belirginlik kazanıyor. Zira Başbakan Erdoğan iki hafta önce Afrika'ya, oradan da Türkmenistan'a gitti. Öncesinde Suriye, Lübnan ve İran'ın yanı sıra ABD ve bazı Avrupa ülkelerini ziyaret etmişti.
Görünen o ki, iktidardaki AKP'nin liberal-İslamcı bileşenleri ve miras kalan Batı yanlılığı gereği izlediği politika, Türkiye'ye büyük kazanımlar getirecek bir manevra gücüne sahip. İsrail Başbakanı Olmert'in Ankara ziyareti de bu şartlarda gerçekleşti. Mescid-i Aksa'nın altındaki kazıların durmamasına ve Müslümanların öfkesine rağmen Olmert Ankara'ya indi, Erdoğan'la iki saat baş başa görüştü.
Hiçbir Müslüman halk, Lübnanlıların mezarlarının ve Kudüs'teki Haremüşşerif'in 'kazıcısı'nı karşıladığı için Erdoğan'ı eleştirmedi. Bir defasında eski İsrail başbakanı Şaron'u Ankara'da karşılamayı reddeden Erdoğan da, Türkiye'nin İsrail politikasındaki değişime işaret edercesine Olmert'i bu şartlarda ağırlamakta tereddüt etmedi. Türkiye bölgenin sorunlarına karşı daha az hassasiyet gösteriyor, Olmert'in ziyareti de bunun örneği.
Türkiye'nin hareketliliğine ve dönüşümüne bir diğer örnekse, Erdoğan'ın Kuzey Irak'taki Kürt liderlerle doğrudan görüşülebileceğine dair yeni tutumu. Yeni devlet başkanının yemin töreni için Türkmenistan'a geçerken Erdoğan, "Kuzey Irak'taki Kürt yönetimiyle ilişkilerin geliştirilmesi yönünde bazı adımlar atılabilir. Neden olmasın? Bu yakınlaşmanın barış getirmesi, olumlu gelişmelere kapı açması yeterli olacaktır.
Attığımız her adım bize ve onlara mutluluk getirecekse biz buna hazırız" diye konuştu.
Üst düzey askeri yetkililer de terörle mücadeleye faydalı olacaksa Kürtlerle görüşebileceklerini belirtti. Daha önce, Türklerle Iraklı Kürtler arasında bağlantı kurulması imkânsızdı. Türkiye Cumhurbaşkanı, Kürt olduğu için Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin Türkiye ziyareti çağrısını geri çeviriyor.
İsrail'le yakınlık Arapları öfkelendirir
Türk dış politikasındaki bu dönüşüm çok önemli. Çünkü, Kuzey Irak'taki PKK savaşçıları sorununun çözülmesine yönelik güvence karşılığı, Kürt realitesinin tanınmasıyla sonlanabilir. Ayrıca bazıları bu değişikliği, Kuzey Irak'ın ABD'nin İran harekâtı için kullanılması durumunda, Türkiye'nin de İran karşıtı Sünni cepheye katılacak olmasına bağlıyor.
Türkiye Şam ve Tahran'a karşı da harekete geçebilecek tek ülke. Haberler, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın eski Lübnan Başbakanı Hariri suikastıyla ilgili uluslararası mahkemeye dair gözlemlerini sadece Erdoğan'a ilettiğini ifade ediyor.
Türkiye dış politikasında, İngilizlerin 'ne daimi dostluk ne de daimi düşmanlık, daimi çıkarlar' ilkesi doğrultusunnda hareket ediyor. Siyasette veya var olma savaşı verilen bir ortamda bu durum haklı görülebilir. Fakat Arap ve Müslümanların Türk liderlerden beklediği tek şey, bu politikaların, Arap, Müslüman ve Türklerin düşmanı olan Olmert'e ve Siyonist oluşumuna bölgenin 'kalbine geçiş bileti' vermemesi. Bölgenin felaketlerinin temeli de zaten İsrail.
(Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 18 Şubat 2007-Radikal)