O iddiadan haberdar olduğumda "yeni bir senaryo yazılıyor olmalı ya da uzunca bir süredir izlediğimiz kampanyanın yeni bir aşaması" dedim. Önemsemedim; çünkü aynı nitelikte hemen şuracıkta onlarca benzer iddiayı haber verebilirim. Bir çoğu oldukça ilgi uyandıracak türden ama gerçeklerle örtüşmüyor, hemen hepsi dikkatle hazırlanmış bir kampanyanın uzantıları niteliğinde.
Ancak dün, üç gazetenin söz konusu iddiayı manşetten vermesi şaşırtıcı oldu. Oysa bu gazeteler, "hemen şimdi onlarcasını listeleyebilirim" dediğim benzer söylentilerin hiç birisini umursamazdı. Peki bunu neden gördüler? Görmekle kalmadılar, manşetten verdiler? Sanırım, söylentinin kendisinden daha çok bu gazetelerin konuyu bu kadar sahiplenmesi üzerinde durmak gerekiyor...
İddia şu: Pakistanlı "üst düzey bir istihbarat yetkilisi" ABD'nin açık savaş başlattığı Veziristan bölgesindeki el Kaide kamplarında Türk F-16 pilotunun da eğitim aldığını söylemiş. Kamplarda eğitim gören Türklerden haber vermiş. Açıklama Amerikan AP ajansına yapılmış. Üst düzey yetkilinin kim olduğunu elbette soramayız, bilemeyiz. İstihbaratçı ya, ismi zaten açıklanamaz!
Açıklamanın yayınlanmasıyla aynı zamana denk gelir biçimde yine o bölgede ABD insansız hava aracı bir külliyeyi bombalıyor. Öldürülenlerin beşi, Alman vatandaşı Türkler... Ne tesadüf! Bölgede sadece Türkler değil hemen her milletten insanlar olduğu hep biliniyordu. Bu gerçeğin haber değeri kalmamıştı. Peki o "üst düzey istihbaratçı"nın açıklaması ve beş Türk'ün öldürülmesi ne anlama geliyordu? Haber neden Türkiye'de üç gazete tarafından manşetten veriliyordu?
ABD istihbaratı günlerdir terör uyarıları yapıyor. ABD'ye İngiltere, Japonya ve İsviçre de katıldı. Her ne kadar zamanı ve hedefi belirlenmiş değilse de El kaide'nin Avrupa içinde büyük saldırılara girişeceği belirtilerek, Avrupa'ya seyahatlerde dikkatli olunması istendi. Uyarılara göre; Afrika'dan, Güney Asya'dan, Orta Asya'dan el Kaide mensupları, Almanya, Fransa ya da İngiltere gibi ülkelerde ardı ardına büyük saldırılar yapacak...
F-16 pilotu iddiası ve beş Türk'ün öldürülmesi ile terör uyarıları aynı zamanda yapıldı. Bir çok gözlemci, terör uzmanı söz konusu uyarıyı, bundan önce onlarca kez yapılan asılsız uyarılardan biri olarak gördü. Uyarıdan ziyade, "uyarının arkasında ne var" sorusuna cevap aradı, arıyor. El Kaide saldırıları, terör uyarıları ile Türk vatandaşları ya da Türkiye ile bir bağlantı mı kurulmak isteniyordu?
Haberi manşetten veren Türk gazeteleri, Pakistan İçişleri Bakanı Rahman Malik'in; ülke içinde operasyon yapan ABD/NATO güçlerinin dost mu düşman mı olduğunu sorgulayan, ülkesi için endişe verici sözlerini neden gündeme almamışlardı? Sel felaketinin ardından Türkiye'den Pakistan'a yönelen ilgi, destek de burada hedef mi? Pakistan içindeki silahlı gruplara karşı operasyon yürütenlerin, bu gruplarla Türkiye arasında bir bağ kurmak istemeleri Türkiye-Pakistan ilişkilerini de hedef alıyor olmasın!
Bütün bunlar birer ihtimal. Ama gerçek olan bir şey var ve son iddialarla tartışmasız biçimde örtüşüyor. Önceden planlanmış senaryonun yeni bir aşamasıyla yüzleşiyoruz. 30 Eylül'de 'Senaryo'nun farkında mısınız?" başlığı altında bu tehlikeli sürece dikkat çekmeye çalıştık. Neydi o?
İsrail ve Türk basınına o zaman da bir haber servis edilmişti: Şhin Bet, "Eğitim amacıyla Türkiye'ye gönderilmek üzere Hamas'a militan bulmaya çalışan İsrail vatandaşı bir Arap'ı tutukladı..."
Bir Hamas mensubunun Türkiye'de askeri eğitim almasından söz ediliyordu haberde! Türkiye, ilk kez böyle bir iddia ile köşeye sıkıştırılmak isteniyordu. İsrail'le ilişkiler gerildikçe "kara propaganda" örneklerine bir yenisi ekleniyor, iddialar uluslararası medya üzerinden servis ediliyordu. O zaman; "Endişelerimizde haklıysak, önümüzdeki haftalarda bu konuda daha iddialı, aynı merkezlerden yönlendirilen çıkışlara tanık olacağız" demiştik. Endişemizin gerçek olduğu beş gün içinde ortaya çıktı.
Parça parça servis edilen haberler üzerinden bir Türkiye algısı şekillendiriliyor. Parçaların hepsi tek bir amaca yönelik: "Türkiye teröre destek veren ülke" imajı oluşturmaya. Şimdi; daha önce bu amaca yönelik çalışmaları bir kez daha hatırlayalım:
"Türkiye, Batı'dan kopup İslam dünyası ile yakınlaşıyor." "Türkiye Laiklikten uzaklaşıp İslam'a yöneliyor." "Türkiye Batı'ya sırt çevirip İran'a yaklaştı." "MİT Müsteşarı İran yanlısı." "Türkiye, İsrail'le ilgili gizli bilgileri İran'a verecek." "Türkiye; Suriye ve Lübnan'a silah aktarıyor, bu silahlar Hizbullah'a ve Hamas'a gidecek. Dolayısıyla bu örgütleri silahlandırıyor." "AK Parti İran'dan 25 milyon dolar seçim yardımı aldı..." Ve daha bir çok benzer iddia... "PKK ne ise Hamas odur" dediler, Hamas mensubunu Türkiye'de eğitilecek" iddiasını buna kanıt gibi göstermek istediler. "El Kaide kamplarında Türk F-16 pilotu" iddiasıyla "teröre destek veren ülke" imajını güçlendirme yolunda önemli bir adım daha attılar.
Tam burada, terör uyarıları endişe verici hale geliyor. Önümüzdeki günlerde Avrupa'da bir yerlere ya da dünya genelinde bir batılı hedefe terör saldırısı düzenlenir ve saldırganlar arasında Türkiye vatandaşları ya da Türk asıllılar çıkabilir.
Böyle bir olay, uzun zamandan beri çalışılan projenin gerçekleştirilmesinde çok ileri bir adım demektir. Türkiye; Hamas ve Hizbullah'a destek suçlamasından sonra küresel teröre destek suçlamasına maruz bırakılabilir.
Bütün bu kampanya, iddialar, servis edilen haberler belli merkezlerden yönetiliyor. Terör üzerinden bir proje uygulanıyor. Terör sadece iddiaları meşrulaştırmada kullanılan bir ihale burada. Amaç başka... İsrail ile ilişkiler gerildikçe, Türkiye yakın çevresiyle daha güçlü bağlar kurdukça, bölgesel ekonomik ve siyasi dayanışma güç kazandıkça çok daha çirkin iddialar gündeme gelecek.
Senaryoyu biliyoruz. Çizip uygulayanları da. Dikkatle izlemeye devam edeceğiz...
yenişafak