Türk Halkının Değişmeyen Tek İsteği

Engin Ardıç'ın ev alanlara eleştirisi...

Bir araştırma yapmışlar, Türk halkının değişmeyen tek isteğinin “ev almak” olduğu ortaya çıkmış.

Evet, “kendi işimizin sahibi olmaya” da meraklıyız, “başını sokacak bir yer” bulmaya da.

Bir zamanlar Süleyman Demirel “Türkiye’de yirmi altı milyon özel teşebbüs erbabı vardır” dediği zaman kendisiyle dalga geçilmişti. Sosyalistlerin bütün yakın tarih boyunca niçin yüzde üçten fazla oy alamadıklarının sırrı bu sözde saklıydı aslında...

Tamam da, şu ev alma tutkusu...

“Bir kat bir araba” şeklinde özetlenen sınıf değiştirme eğilimi mi?

Fakat önce arabayı alıyorlarmış aynı araştırmaya göre, insanımız otuz yaşına kadar özel otoyu tercih ediyor, yaşlanmaya başlayınca ilgi odağını “apartman dairesine” çeviriyormuş.

Yalnızca “kiradan kurtulma” özlemi mi?

Niçin, çok daha iyi bir evde ölünceye kadar kiracı olmak yerine çok daha kötü bir evde yaşamak, sırf kendi evi olduğu için?

“Emlakçılar kralı” Adil Araslı bir zamanlar “gayrımenkule para vermek enayiliktir” demişti...

Niçin, bir dükkân, ya da bir işhanında bir oda almak değil de, ille konut?

Niçin bankaya para yatırıp onun faiziyle daha iyi bir evde kiracı olmak değil? Niçin, döviz, altın, mücevher, “esham ve tahvilat” falan değil de tapu belgesi?
Çoluğuna çocuğuna ille duvar, kapı ve pencere bırakman mı gerekiyor, nakit bıraksan da çocuk onunla kendi gönlüne göre ne halt edecekse etse olmuyor mu?

Yani depremden de korkmuyorsun vallahi...

Yok canım, “o parayla uçak kapat, arkadaşlarını Milano’ya La Scala’da opera seyretmeye götür” diye ukalalık edecek değilim.

Ama şehir dışında, otoyol gürültüsü çekerek Bilmemne Sitesi’nin “Z Blok, kat no yirmi yedi, daire no seksen altı”sında yaşamanın keyfini anlayabilmiş de değilim.

“Yaşlılığımda bana baksın” beklentisiyle çocuk yapmanın erdemini de hiç anlayamamış olduğum gibi.

Bütün bunlar, sosyal güvenlik sistemi iflas etmiş berbat bir ülkede bir çeşit sigorta mı?

Yoksa daha başka bir dürtü mü var altında?

Galiba. Bir gayrımüslim arkadaşım, olayın dışarıdan görünüşünü bana şöyle açıklamıştı: “Siz Türkler, yüzlerce yıl süren göçebelikten artık kurtuldunuz, sonunda yerleşmeye karar verdiniz. Fakat işin suyunu çıkardınız, ev aldı mı beşer beşer alıyorsunuz!”

Evet, halkın bilinçaltında yer etmiş “Osmanlı bozgunu” artık yavaş yavaş geçiyor...

“Kaptırma korkusundan” kurtulduk.

Bölücüler Diyarbakır taraflarını tartışma konusu yapsalar bile, çok iyi biliyoruz, artık bizi kimse İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den sürüp çıkaramaz!

Selanik’i, İşkodra’yı, Üsküp’ü, Manastır’ı, Niş’i, Varna’yı, Filibe’yi yitirdiğimiz gibi artık yitirmeyiz Edirne’yi, Manisa’yı, Antalya’yı...

Eh, cebimiz iyi kötü para da gördü...

Anneannemin babası Şerif Ağa’nın Sırp hükümetinin eline geçen çiftliğini burada yerine koyabilirim artık!

Fakat elime geçen parayı Avrupa’da yemeyi tercih ediyorum, siz yerleşin, ben bu dünyada misafirim. Kozmik göçebe!

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!