"Türk yoktur. Türkçe yasaktır denirse"
TBMM'de yapılan "Demokratik Açılım" görüşmesinde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Genel Kurul'a hitap etti.
Bugün ülkemizin en dramatik sorununu konuşuyoruz ve bu konunun Meclis çatısı altında yapılıyor olması çok önemli.
Gelinen nokta yapılan hataların sebebidir.
Terör, Türkiye'nin iç dinamikleri ile çözülebilir ana uluslar arası sistemi de göz ardı etmemek gerekir.
Farkılılıkların inkarı, ülkeyi uluslararası sistemin açık hedefi haline getirir.
Emparyalizmle savaştığını iddia edenler Kürt sorununa bakışını doğru algılayamadıkları için onların değirmenine su taşıdı.
Terörle mücadele adı altında örtülü bir savaş yürütüldü.
Faili mechuller, köy yakmalar, gözaltında kaybolmalar ve infazlar gizlenmeye çalışıldı. Bunları yazmaya çalışan gazeteciler infaz ediildi. Bu cinayetleri işleyenler ellerini kollarını sağlayarak dolaştı.
Psikolojik savaşın tek amacı vardı bölgede yaşanan tüm bu acıların 'Fıratın doğusunda' kalması... Bu da Türkiye'nin doğusunda ve batısında yaşayanların acıları farklı şekilde algılaması sonucunu getirdi.
Türklerin Anadoluya geldiği günden beri sıcak ilişkiler kurduğu Kürt halkı birden yok sayıldı, asimile edildi. Tek etnik kimliğe dayalı ulus yaratma çabası büyük acılara yol açtı.
DERSİM
Munzur suyunun nasıl kana bulandığı bugün hala tartışılıyor. O zamanki katliamcı mantıkla olaya yaklaşanların hala aramızda olması son derece üzüntü vericidir.
Sorun zamanında doğru analiz edilseydi bugün 40 bin ölüden, binlerce faili mechulden, taş attığı için hapse tıkılan çocuklardan bahsetmeyecektik.
PKK, tüm bu hatalı yaklaşımların neticesinde ortaya çıkmış bir sonuçtur.
Pek çok kişi de yaşananları görmeyip, Kürtlerin temel taleplerini 'dış ülkelerin dayatması ' deyip asıl sorun göz ardı edilmiştir.
Bu güne kadar Mahmut Esat Bozkurt'tan bugüne Kürtlerin sadece kölelik ve ve susma hakkı olduğunu söyleyenler oldu.
Biraz empati yapalım. Birileri çıksa ve Türkçe yoktur dese, Türkçe konuşmasını yasaklasa ve yok sayılsanız tüyleriniz diken diken olmaz mıydı?
İşte biz yıllardır bu sıkıntılarla yaşıyoruz. Kürtlerin bir tarihinin kültürünün ve dilinin olduğunu kabul etmemiz gerekir ve bu büyük bir erdemdir. Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle binbir çiçekli bahçe yapmak varken diğer bütün çiçekleri yok edip tek bir çiçek vardır' demek
ne derece mantıklıdır.
Bunca hata inkar, baskı ve inkar girişimi sorunun çözümüne bir katkı sundu mu? Hayır.
Bölge halkının sorunları, medya aracılığı ile çarpıtıldı.
Her türlü faşizan yaklaşıma rağmen halkların birlikte yaşama isteği değişmedi.
Sorunun temeli halk değil, devleti ele geçirmeyi başarmış 'İttihatçı mantığı'nın ardıllarıdır.
1940-1980 arasında bölgede siyasi hareket bile yoktu. O dönemde bile devlet yatırımı TÜrkiye ortalamasının kat kat altındaydı.
Demokrasi ekonomisiz, ekonoöi demokrasisiz olmaz. Ekonomik çözüm getirmeyen bir açılım başarılı olamaz. Bölge ekonomisi canlandırılmalıdır.
Bu bir Kürt-Türk çatışması değildir.
Hiç kimse farklı kimlikleri ayrışma ve çatışma sebebi olarak göstermemelidir. İçi boşaltılmış kardeşlik söylemlerinin de bir işe yaramadığını görmemiz gerekir.
Hükümet hedeflerini acilen netleştirmelidir. Meselenin çözümünde samimi olduğunu görmek istiyoruz.
Uluslararası oyunları bozmak için birlik olmamız gerekmektedir. Bu sorunlarımızı biz çözemezsek başkaları gelip aramızı bulamaz. bulmak da istemez.
Bizi bir arada tutmaya yetecek yeterince sebebimiz vardır. Bayrakla sınırlarla bir sorunumuz yoktır. Ülkenin resmi dili Türkçedir ve böyle kalmalıdır. Demokrasinin ülkeye zarar vereceğini söylemek akılcı değildir. Demokrasi etrafında toplanmamız gerekmektedir.
Demokratik açılımı, 'Dış kaynaklı bir dayatma' diyerek, hükümeti küçük görmek istemiyoruz.
Sorunun çözümünün orduya havale edilmemesi ve ölümlerin sürmemesi için destek verdik ancak, hükümetin operasyonların devamı konusundaki ısrarı sürüyor.
Hükümet net durursa silahlar Türkiyenin gündeminden 3 ayda kalkar.
Sorunun çözümü için ortak bir komisyon kuralım.
Kürt sorunun çözen Türkiye'nin önü her platformda açılır. Türkiye'nin demokratikleşmesi Ortadoğu'nun demokrtatikleşmesi demektir.
Çözüm bizim sloganımız değil yaşama sebebimizidr. Sorunun çözümü için koltuklarımızdan değil, canımızdan vazgeçmeye hazırız. Bu kararlılıkla başaracağımızdan eminiz. Hükümeti ve muhalefeti de meseleyi ciddi bir şekilde ele almalarını öneriyoruz.
Bizler bugün varız yarın yokuz ama halklarımız hep varolacaktır. Gelin hep birlikte bu sorunun çözümüne katkıda bulunalım ve gelecek nesillerimiz bizi saygıyla ansın...
Teşekkür ediyorum...