“İnsan natıka-i hayevandır”.
Birileri insan konuşan hayvandır. 22 filozofun “insan” tanımını derlemişler, hepsinde de tercüme ederken “Hayvan” diye tercüme etmişler. Oysa, “Hayvan“ kelimesinin etimolojisinde atıf “can”adır.
İnsan ve hayvanın ortak yanı, canlı olmasıdır. Nebatat, yani yerden bitme olan, büyüyen bitkiler ayrı bir kategoride değerlendirilmiştir.
Hayvan ile insan ayırd edilirken, “İnsan düşünen canlıdır” anlamında insan ve hayvan arasında bir kesişme noktası, kıyas edilebilmesi açısından “İnsan hayevan-ı natıkadır” denmiştir.
Fasit bir mantık yürütme ile, “İnsan düşünen bir hayvandır. Eşşek de bir hayvandır. O zaman insan konuşan bir eşşektir” denemez.
Sadece konuşma özelliğinden yola çıkarak “Papağan da konuşuyor, o zaman..” da diyemeyiz. “İnsan düşünen, araştıran, ünsiyet peydah eden konuşan bir canlıdır” diyebiliriz. İnsanı insan yapan, alamet-i farikası olan daha birçok özelliği vardır. Sadece akıl değil, ruh, nefs olarak da farklıyız.
Bütün bu farklılıklarına/alameti farikalarına rağmen hayvandan da aşağı olabilmektedir.
Mesela İslamî kaynaklarda mücerret ya da “memori” anlamında bir akıl’dan değil, “faal akıl”, “akleden”, okuyan, düşünen ve imal-i fikr eden, düşünen/tefekkür eden bir akıldan söz edilmektedir. Akıl ile birlikte sezgiden, ilhamdan, hayal kurma becerisinden de söz etmek gerek.
İnsanı mesela Aslana benzeterek, “Aslan gibi adam” dediğinizde kim onun “Hayvan” ya da “hayevan” sıfatına değil, “cesaret”ine atıf vardır. Bu anlamda “sui misal” söz konusu değildir.
“Hayvan gibi adam” dediğinizde de, onun insani meziyetlerden uzaklaşmış olduğuna atıf vardır. Buradaki mecaz konusunda ise aslında aşağılama söz konusudur. Hakikat ile mecaz olarak örnek arasındaki ilişki, potansiyel risk, sapma tehlikesine karşı, daha önce yaşanmış bir olay örnekliği üzerinden kıyas, aslında, esasen, korunmak istenen değerin zarar görmesini önlemeye yönelik bir uyarı anlamı taşır.
Aslında bu örnek çok önemli. “Her insan Hayevandır, ama her hayevan İnsan değildir.” Bunun anlamı şu: “Her insan canlıdır ama her canlı insan değildir.”
Bütün bunları niye anlatıyorum. Hani şu 81 ilde ve AK Parti Genel Merkezi’nin aleyhime açtığı tazminat davasında karar çıktı ya, gerekçeli kararda yine aynı garabet söz konusu.
AK Parti’de bu dava açma konusunda ilk açıklama genel sekreterden gelmişti. Sonra, kadın kolları başkanı, ardından Erdoğan konuştu, sonrasında da 81 ilde suç duyurusunda bulunuldu, partinin avukatları dava açtılar, sonra savcıya gidip bütün bunları anlattım, iki ayrı dava açıldı. Ceza İstanbul’da, Hukuk Ankara’da. Ankara’daki tazminat davasında karar verdiler.
Liselerde, üniversitelerde Türkçe ve mantık felaket. Talebeler ne anlatılanı tam olarak doğru bir şekilde anlayabiliyorlar ne de düşüncelerini doğru ifade edebiliyorlar.
Önümüzdeki günlerde, hele şu gerekçeli karar gelsin, yazımı bu anlamda kelime kelime ele alacağım da, istinaf öncesi ona bir ön hazırlık olsun diye yazıyorum bunları.
Şimdi ben desem ki, “TBMM’deki PKK’nın zihniyet ikizi HDP’liler”! Bundan ne anlaşılır. TBMM’ye hakaret mi etmiş olurum. “Beyoğlu’nda uyuşturucu tüccarlarının zihniyet ikizi bar ve pavyon işletmecileri” desem Beyoğlu halkına, esnafına mı hakaret etmiş olurum. Yukarıdaki örnekte TBMM’ye mi hakaret etmiş olurum.
Hadi hedefi büyütelim, “Hz. Lut’un evindeki Şeytan’ın zihniyet ikizleri Lut Kavmi’nin helakına sebeb oldu/olacak” desem suç mu işlemiş olurum, günah mı söylemiş olurum.
Peki nasıl oluyor da, “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi ve AKP’nin papatyaları” deyince suç oluyor. Burada eleştirilen ne, kim, korumaya çalışılan değer ne?
Sahi Türk Dil kurumu ne buyurur bu hususta! Bu memlekette bu ifadeden dolayı insanlar suçlanıyor, mahkum ediliyor. İnsanların aklı mantığı dumura uğradığı için olsa gerek, 2 yılda insanlara şu maskenin zararlarını bile anlatamadık. Kenevirin faydalarını anlatamadık. Çünkü mantık iflas etmiş.
Geçen gün Adem EVMEŞ’in Mantık Araştırmaları Dergisi Yıl: 3 Sayı: 5-2021 / Yaz sayısında yayınlanan “Hillî’de Kavramlar Mantığı“ yazısını okurken efkar bastı. Mesela lafızları nasıl tasnif ediyoruz. Müfred, mürekkep ve müellef. Mesela biz Adam’ı bile sadece erkek olarak anlıyoruz. Her natık insandır ve her insan da natıktır, ama “her insan hayevandır” ama “her hayevan insan değildir”. Yazar “insan hayevan-ı natıkadır” sözünü sayfalarca izah etmiş. Kelimelerin anlamından bihaber olan insanlara neyi nasıl anlatacaksınız. Basit kelimeler (isim ve sıfatlar), kavramlar, terimler, bunların etimolojisi, türevleri, galat olarak bilinenler, o kelimeden anladığımız, o kelimelere yüklediğimiz anlamlar var. Kelimelerin dini, felsefi, örfi, etimolojik anlamları var.
Bakın kelimeleri doğru kullanmazsanız her anlam çıkar. Mesela madem “İnsan düşünen hayvandır” diyorsunuz. İnsan, bu mantığa göre “Bir çeşit hayvan” ise, birisine “Sen de bir çeşit hayvansın” işte deseniz, burada kasta bakmak gerek. Sonuçta “İnsan hayvandır” gibi bir anlam çıkıyor, ilk ifadeden.
Zaten insan da, kendinin hangi hayvana kıyaslandığına bakıyor sonuçta, “Aslan oğlum” diyen anne, aslanın hayvani yanını değil, onun alameti farikası olan yanını öne çıkartıyor.
Burada “Aslan hayvanların kıralı” olduğuna göre, oğlunu “insanların kıralı” gibi görüyor. Aslında şuuraltı, hayvanın şahsında mücessem hale gelen kırallığının öte yandan insan hayvan ilişkisine dönüştürülmesi. Oğlunu aslan olarak gören anne, diğer insanları Aslan’a nisbetle diğer hayvanlarla kıyaslamış olmuyor mu? “Aslan” motifi dini metinlere de yansır. Kadın “ahu gözlü” olur mesela, ama sıpanın da gözü güzel olsa da anne çocuğunu gözü ile değil de “yavrusu” olarak “sıpam” diye sevebilir. Erkek “şahin gözlü”dür. Yani “Aslan”ı isim, soy isim olarak kullanmak boşuna değil.
Mesela, durduk yerde “Bazı beyazlar, hayvandır” deseniz, aslında bu yanlış değil. Hatta dinen “hatta hayvandan da aşağıdır”.
Ama bu sadece beyazlara münhasır değil. Kadın, erkek, siyah, beyaz farketmez.
Genel olarak doğru olan bir şeyi, kişi ya da bir topluluğa söylerseniz, onun isbatı gerekir. Bir önceki tesbit, hem tarih, hem de bugün için doğrudur ve hatta gelecekte de bu durum değişmeyecektir.
Bir sözü doğru anlamak için detaya bakmak gerekir, bütüne bakmak ve hatta söz ile birlikte söyleyene bakmak gerek.
Yoksa dar kafa ile ne Gerçeği, ne Hakikati ve ne de Mecazı anlamak mümkündür. Hele bunların eline adaletin kılıcını verirseniz ilk katledecekleri şey Hakikat olur.
Sahi natık, mantık, natıka, nutuk ne demek?.
Allah bizleri “natık” ve “fehim” sahibi kullarından eylesin ki Hak’kı Hak, batılı batıl kabul edip, Hak da toplanmamızı nasib etsin de, bizi nimet verdiklerinin yoluna iletsin ki gazaba uğrayanlardan olmayalım. Yönetenler, hüküm verenler başta olmak üzere, her nefsin hatırlaması gerek. “Yargılayanlarla birlikte tekrar yargılanacağımız”, en yüce temyiz makamında görülen ve görülmeyen tüm tarafların yeniden yargılanacağı ve hükme bağlanacağı bir gün var.
O gün gelmeden hatırlayalım: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara -tattırıyor.”
Selam ve dua ile.