İkinci Meşrutiyet"ten sonra Türkçe Kur"an ve Türkçe Hutbe sesleri artacak, hatta İttihatçıların mollalığını yapan Mehmed Ubeydullah Efendi, Talat Paşa"dan Türkçe namaz kıldırmak için izin dahi isteyecekti.. Talat Paşa ise şartların buna elvermediğini söyleyerek bu talebi geri çevirmişti.. Bu durum, ibadetlerin Türçeleştirilmesi projesinin cumhuriyetten çok önce, özellikle İkinci Meşrutiyet"ten sonra sıkça gündeme geldiğinin açık göstergesiydi..
Türkçe namaz konusu daha sonra 1913 yılında Şerafettin Yaltkaya tarafından ortaya atılacak ancak pek ilgi görmeyecekti.. Aslında bu süreçte sadece Türkçe namaz değil, Türkçe Kur"an ve Türkçe Hutbe denemeleri yapılsa da, cumhuriyetin ilanına kadar ciddi bir mesafe katedilememişti.. Tüm bunları uygulamaya koymak için cumhuriyet dönemi adeta beklenecekti..
GEÇMİŞTEN KOPUŞ
Cumhuriyet döneminde garpçılık anlamında uygulanan modernlikle, gelenekten bütünüyle kopulacak, redd-i mirasçı bir politika güdülecekti.. Geçmişin, geleneğin ya da dinin sembolleri, kurumları ve etkinlikleri radikal biçimde kaldırılacak, yerine modern kurumlar, modern değerler inşa edilecekti.. Prof. Şerif Mardin"e göre de, Fransız devrimi ile Türk devrimi arasında ciddi farklılıklar vardı.. Zira, "Fransız devriminin arkasında milyonlarca insan kitlesi varken, Türk devrimi kitlelerce desteklenen bir hereket değildi.. Milli mücadelede işgalcilere karşı halktan yoğun destek gelirken, cumhuriyetin ilanından sonra modernleşme adına atılan adımlar halkın taleplerinden çok uzak ve halka rağmen yapılmıştı.. Türkiye"deki dönüşüm, kitlelerin herekete geçmesiyle değil, tepeden yapılan dayatmalarla başlatılmıştı..
20. Yüzyıl ise Osmanlı"nın parçalandığı İslam dünyasında milli devletlerin kurulduğu bir yüzyıl olacaktı.. İmparatorluk önce yine İttihat ve Terakkinin kurmayları eliyle birinci dünya savaşına sokulacak, ardından da koca imparatorluğun Anadolu"ya hapsolma süreci başlayacaktı.. Öyle de oldu.. Sonunda 3 kıtaya hakim imparatorluk parça parça edildi, ardından başlayan işgallere karşı milli mücadele başlatıldı.. Ancak çok geçti..
Bu süreçte Türkçülük ise içten ve dıştan esen rüzgarlarla daha da güçlenecekti.. Milliyet fikrinin halk arasında ne kadar hakim olduğu tartışılsa da artık memleketi milliyet zevkini nefsinde duyanlar yönetecekti.. Anadolu"da kurulacak yeni devletin hakim ideolojisi ise, İtalyan yazar Marzio"nun ifadesiyle, "Gelenekleri olmayan bir geleceği karşılamak için geçmişinden kopan Türk ulusçuluğu" olacaktı..
Nitêkim bu devirde dini ve ibadetleri de millileştirmeyi arzulayanlar çıkacak ve sonuçta bunları ayrı ayrı düşünmek neredeyse imkansız hale gelecekti..
"DEVLETİN DİNİ İSLAMDIR" CEVABI..
29 Ekim 1923 tarihinde, ilan edilen cumhuriyetle birlikte Türkiye"de yeni bir tartışma daha başlayacaktı.. Herkes yeni kurulan bu devlette dinin yerinin olup olmayacağını sorguluyordu. Bu soru 16-17 Ocak 1923 tarihlerinde, gazeteciler tarafından Düzce"ye gelen Mustafa Kemal"e de sorulacaktı.. Mustafa Kemal ise, "vardır efendim devletin dini İslamdır" diyerek cevap verecekti..
Ancak Mustafa Kemal verdiği bu cevabın kendisinin de içine sinmediğini daha sonra yapacağı nutkunda şöyle açıklayacaktı; "Gazeteci muhatabımın sualine, hükümetin dini olmaz diyemedim. Aksini söyledim. Vardır efendim İslam dinidir. Dedim..."
İzmit"teki konuşmanın yapıldığı tarihten bir yıl sonra da 3 Mart 1924 tarihinde, Hilafet kaldırılacak ancak devletin dininin İslam olduğu, anayasadaki yerini koruyacaktı..
Vakit