Şamil Tayyar/Star
İnfazdan nasıl kurtuldum?
MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi seçim kampanyasında izlediği toplumun birleşme yerlerini kanatan ötekileştirici politikalarından dolayı eleştirmiştim. Erzurum'da miting meydanında fırlattığı yağlı ilmik hala hafızalarda.
Başbakan Erdoğan'a yönelik şu sözler de yenir yutulur cinsten değildi: 'Barzani ile nişanlandı, İmralı ile söz kesti, seçimden sonra hainlerle nikaha hazırlanıyor. Başbakanın aile fotoğrafında Barzani, Talabani, etnik bölücülük, Oferler, yeminli Türk düşmanları ve Ermeniler var.'
Bu ülkenin başbakanını sevmeyebilir, hatta nefret edebilirsiniz. Ama asla (kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoksa) hain diyemezsiniz. Hainlik yaftasını insanların boynuna bu kadar kolay asamazsınız.
Seçimden sonra sanki farklı bir Bahçeli vardı. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçim sürecine pozitif katkısından dolayı 'yiğidin hakkını teslim etmek gerekir' diyerek kaleme aldığım yazı, arşivdedir. Bahçeli'nin parti tabanından yükselen tepkilere rağmen Çankaya politikasından ödün vermemesi, takdire şayandı.
O dönemde, 'Bahçeli, iki Apo'yu da kurtardı. Birini (Abdullah Öcalan) ipten aldı, diğerini (Abdullah Gül) cumhurbaşkanı yaptı' eleştirisi üzerine inşa edilen parti içi muhalefete kulak tıkadı.
Parti içi muhalefete yenik düştü
Şimdi görüyorum ki, Bahçeli, tabandaki tepkilere yenik düşmeye başlamış. Sanki eski Bahçeli yeniden hortlamış. Diyor ki; 'Bir takım çevreler, düşünürler, yazarlar, bazı TV programcıları sınır ötesi operasyonun sonuç vermeyeceğini söylüyor. Onlar Türkiye'nin aşama aşama bölünmesine dolaylı katkısı olan örtülü PKK yandaşlarıdır.'
Ne kadar ucuz bir yöntem değil mi? Sizden farklı düşünen herkese hemencecik 'hain' diyebilmek. 'PKK yandaşı' diyerek sindirmeye çalışmak. Eğer ürettiğiniz çözümler, politikalar varsa siyasetin er meydanında tartışırsınız.
Oldum olası hamaset siyasetinden, yurtsever edebiyatından, kişisel kutsamalardan nefret etmişimdir. Kendinizi en büyük yurtsever, başkalarını hain ilan ederken önce aynaya bakmakta yarar var.
Mesela, benim dedem, yağmacılıktan dolayı asılmadı. Başkasına hain dediğinizde, biri de çıksa size 'Önce dedene bak' dese ne yaparsınız? Daha da ötesi, 'kul hakkı' yiyorsunuz, bilesiniz.
Geçmişte benim de hakkımı yediler. Alacağım var, öte dünyada talep edeceğim.
İnfaz timi kurdular
Sanıyorum, 1994 yılıydı. Milliyet'ten ayrıldıktan sonra Yön Dergisi'nde haber müdürü olarak çalışıyordum. Merhum Alpaslan Türkeş'in sağlık durumuyla ilgili bir haber yapmıştım. Türkeş, çık kızmıştı: 'O haberi yapan (beni kastederek) zaten PKK'lıdır.'
Haberi yalanlayacak (eğer öyleyse) belgeleri ortaya koymak yerine belden aşağı vurmayı tercih etti. Türkeş'in bu açıklaması TRT ve Kanal 6'da haber bültenlerinde de yayınlandı. Arkasından tehdit telefonları geldi.
Bir gün çok sevdiğim İslahiyeli eski bir dostum ziyaretime geldi. Çok tedirgindi: 'Bu haberden dolayı MHP'de üç kişilik bir ekip kuruldu. Seni araştırıyorlar. İslahiyeli olduğun için beni de ekibe dahil ettiler. Türk ve ülkücü kökenli olduğunu söyleyince, üzerine gelmekten vazgeçtiler.'
Satır arasından ne demek istendiğini çok iyi anlamıştım. Medyada yıllardır önümde engel olarak duran, Marksistlere ilave olarak foncu liberallerin 'faşist' yaftasına dayanak yapılan ve leoparın benekleri gibi hiçbir zaman silinmeyen geçmişim, ilk defa işime yaramıştı. O sayede belki de infazdan kurtulmuştum.
Sonra şunu düşündüm; Türk olmasam ve ülkü ocakları rahle-i tedrisatından geçmesem kendimi nasıl anlatabilirdim? Bebek katilleriyle aynı kefede tartıya sokulurken; çocuklarıma, torunlarıma bırakacağım en büyük miras olan şerefli-haysiyetli mazimi, nasıl temizleyebilirdim?
Türkeş, hakkın rahmetine kavuştu. İnancım gereğidir, ölen insanın arkasından asla konuşmam. Çünkü, gıybet de kul hakkı gibi, affı ancak kulun rızasıyla mümkün olabilen büyük günahlardandır. Hakkım varsa (olduğuna inanıyorum) öte dünyada merhumun yakasına yapışırım.
Enver Paşa rolüne soyunmak
Sayın Bahçeli, biliyorum, iman ve inanç sahibi bir insansınız. Üniversitede hocamdınız. Sınıfta testler yapıp, bir insanda olması gereken en önemli özelliğin, 'karakter' olduğunu söylerdiniz. En büyük erdemin, başkalarının nefsini, kendi nefsimizden üstün tutmak olduğunu sizden öğrendik.
Sonuna kadar haklıydınız.
Şimdi nereden çıktı, biz ve hainler? Niçin onlar hainler? Sizleri, onlardan üstün kılan nedir? Ülke yararının sınır ötesi operasyondan geçmediğini söylemek mi hainlik? Bu Enver Paşa rolüne soyunmak da neyin nesi?
Unutulmasın; Karakter sahibi hiçbir insan, sırf üç kuruşluk siyaset uğruna vatan evlatlarına, şehit cenazesi karşısında gözyaşları sel olup akan duyarlı insanlara, bu ülke için kalbi atan cesur yüreklere, güçlü ve tek yumruk Türkiye için çabalayan fedakar insanlara 'hain' diyecek kadar gözü dönmüş olamaz.
Sayın Bahçeli, kul hakkı yiyorsunuz haberiniz ola. Bu işin bir de öteki tarafı var.