Trump Erdoğan’ı arayıp, stratejik ortaklığı vurgulamış, Suriye konusunu konuşmuş ve artık PYD’ye daha fazla silah vermeyeceklerini söylemişti ki, bir gün sonra Pentagon, PYD’nin paravan çatı örgütüne silah ve mühimmad desteğinin devam edeceğini açıkladı.
Soçi mutabakatı ABD’yi rahatsız etmişti. Bölge güvenliği için Türkiye Rusya ile beraber olup, ABD’nin karşısına çıkarsa bu NATO için istenmeyen bir sonuç doğurabilirdi.
Bir yandan Sarraf konuşuyor, öte yandan Kılıçdaroğlu. Biri içeriden, ötekisi dışarıdan saldırıyor. Ve bu arada Suriye Demokratik Güçler sözcüsü Talal Silo’nun açıklamaları gündemin ilk sıralarında yer almaya devam ediyor.
Türkiye savunma stratejisinden saldırı stratejisine geçti.
Silo’nun anlattıkları Sarraf’ın anlattıklarından bin beter. Bakalım ABD’de bir politikacı çıkıp bunları toplumun, meclisin, basının gündemine getirecek mi? ABD’de kimse çıkıp Kılıçdaroğlu üslubu ile böyle bir şey yapmaz. Ama bu kadar sessiz kalmaları, işin gerçeğini araştırmamaları da anlaşılır bir şey değil.
Eğer Türkiye misilleme yapar da, NATO üslerinin ve ABD’lilerin darbeye fiilen katıldıklarının yargı yolu ile isbatlarsa ABD, NATO ve batılı “dostlarımız” ne yapacaklar!
ABD ile ilişkiler derin bir imtihandan geçiyor. ABD bölgede terörle mücadele ettiğini söylüyor ama, PYD, PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri ile yakın ve sıcak işbirliği içinde. Darbeci Sisi ile kol kola.
ABD birkaç cephede birden savaşıyor, ama hiçbir cephede avantajlı bir pozisyonda değil. Bütün cephelerde bile kaybedebilir.. ABD SSCB gibi dağılabilir.. O zaman da ne dolar kalır, ne de NATO. Tek kutuplu bir dünyanın lideri olmak için çıktığı yolda yalnız kalabilir.
ABD sanki, Suriye’de kalıcı imiş gibi askeri tesisler kuruyor.
ABD “one man show” yapıyor. Türkiye’nin yanında değil, Suriye yönetiminin yanında değil, ÖSO’nun yanında değil. İngiltere ile Fransa ile beraber değil. BM adına orada bulunmuyor. NATO adına da orada bulunmuyor. Terör ile mücadele ettiğini söylüyor ama, hem PYD ile beraber hem FETÖ ile hem de DAEŞ ile. ABD’nin DAEŞ ile ilişkisini BBC deşifre etti.
ABD, FETÖ’nün beceremediği işi Suudiler üzerinden deniyor. Biliyorsunuz; Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, New York Times’a verdiği röportajda, “Hz. Muhammed döneminde kadınlar ve erkekler bir aradaydı, tiyatrolar vardı, şimdi neden olmasın” dedi ve 1950’lerde çekilmiş, başı açık, mini etekli Suudi kadınların fotoğraflarını örnek gösterdi. Bunlar FETÖ’cülerden daha acemi ve daha ahmak! Ve bunun üzerine kendine siyaset alanı açmaya çalışan ABD bunlardan daha zavallı durumda..
Sahi, ABD’liler PYD’lilere, PKK’lılara verdiği silahı toplayabilecek mi?
Başına topladığı PYD’lileri ne yapacak. Amerikan vatandaşı mı yapacaklar, paralı asker mi? PKK ve PYD’nin işgali altındaki bölgede DHKP-C’den TİKKO’ya, MLKP’den Acilciler’e, hatta Ku Klux Klan’dan PEGİDA’ya onlarca örgüt eğitim görüyor. DAEŞ’ten ayrılan bazı grublar buradaki diğer grublarla iç içe geçmiş durumda. Burası 80’lerin Bekaa Vadisi’ni hatırlatan, ölümün kol gezdiği, barut kokulu “terör tarlaları”na benziyor.
Türkiye ABD ile her alanda karşı karşıya geliyor. Mesela kimse bugün için pek farkında değil ama, artık Türkiye beyin göçü veren değil, beyin ithal eden bir ülke. Sakatat ithal etmiyoruz. Geçen gün, Türkiye’den mezun olan öğrenciler derneği ile ilgili bir toplantı yapıldı. Türkiye’de 163 ülkeden 107.000 başvuru almış. 26 mezunlar derneği var ve bu sayı yakında 40’a çıkacak. İlk mezunlar, geldikleri ülkelerle Türkiye arasında sağlıklı bağlar kurulmasında öncülük yapacaklar. Hep yurtdışına öğrenci gönderiyorduk, artık öğrenci alıyoruz. Ve onlarla birlikte sağlam bir gelecek inşa ediyoruz. Osmanlı milletler topluluğu yeniden canlanıyor bir bakıma. Bakın, bunların hepsi batı için sorun. Birileri ülkemizde daha çok yabancı gözükmesinden rahatsız. Ama bu yeni Türkiye’nin gerçeği. Aynı şekilde Türkiye’den dünyanın her yerine uzanan işadamlarımız var, her yerde öğrencilerimiz var. IBF yıllar önce bu iş ağı için kurulmuştu. Şimdi artık meyvelerini vermeye başladı.
Bizim için umud olan şeyler, bir başkasının canını sıkıyor. FETÖ bu işi batılılar adına, onlar yararına gerçekleştirecekti, ama olmadı.
Bakın, biz NATO üyesiyiz ama, diğer NATO ülkeleri Türkiye’nin kendi savunma sanayisini kurmasından rahatsız. Bizim ihtiyacımız olan ara malzemeleri ya da nihai ürünleri bize parası ile satmıyorlar ama PKK’ya, PYD’ye ücretsiz verebiliyorlar. Bunlara sahip çıkıyorlar. Mesela biz Suudi Arabistan’a top satalım diyoruz, kendilerinden motor aldığımız için, “hayır satamazsın” diyorlar, ama Suudi Arabistan’a kendileri satabiliyorlar. Böyle dostluk mu olur?
Suriye’deki DAEŞ’i güvenli bir şekilde kim tahliye etti biliyoruz. ABD! Bunu da BBC, yani İngiltere deşifre etti. Bunların bir kısmı anlaşılan Mısır’a gitmiş. ABD’nin kontrolündeki DAEŞ, ABD’nin kontrolündeki Mısır’a gidip cami bombalıyor. Nasıl oluyor bu iş. 300’den fazla şehid!
Oluyor işte! ABD’nin yaptığı yüzsüzlük. Her haltı ye, sonra da gel, “dostuz” de. Buna da bizim inanmamızı bekle.
Bakalım ABD ilişkilere tüy dikip, bir de İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacak olursa, bu durum, SSCB’nin Afganistan’ı işgali sonrasında İslam dünyasında oluşan nefretin bin katı bir nefretin ABD’ye ve ABD ile bu konuda birlikte hareket eden içimizdeki hainlere karşı duyulacağını hesaba katması gerekir.
Böyle bir karar “ılımlı İslam” politikasının da sonu olur.
Şimdi daha iyi anlaşılıyor, Trump’ın neden son günlerde İslamofobik mesajları RT ettiği.
Belki de birileri Trump’ı tasfiye etmeden bütün pis işleri ona yaptırmak istiyor olabilir.. ABD içerideki krizi kendi halkından gizlemek için dikkatleri dışa çekmeye çalışıyor olabilir. Onun için Latin Amerika’da, Asya’da, Ortadoğu dedikleri coğrafyada sorun çıkarmak istiyor olabilir. Bütün cephelerde birden savaşıp da bu savaştan galip çıkmak o kadar kolay değil. AB ile bile bir uyum yok. İngiltere ile bile uyumları kalmadı.
Zaten batılılar şaşkın ördek gibi. Papa Myanmar’a gidip, oradaki katliamdan söz etmeden dönüp geliyor. Korku ve öfke bunların aklını başından almış sanki.
Batılıların kendilerini bitirmek için anlaşılan bize de ihtiyaçları kalmayacak. Bazı gerçekleri biz dünyaya duyuramıyoruz, onlar bu görevi de üstlenecek. Tıpkı Süleyman aleyhisselamın mabed’i, bukağılı şeytanlara ve cinlere yaptırması gibi.
Türkiye ABD ilişkilerinde ABD’nin bize ihtiyacı, bizim ABD’ye ihtiyacımızdan fazla. Paşa gönülleri bilir. Türkiye canınızı sıkıyor olabilir. Ama yarın Türkiye’yi kaybettiğinizde neyi kaybettiğinizi anlayabilirsiniz ama geri dönüşün çok kolay mümkün olmayacağını da bilmeniz gerekiyor.
Dikkat! 9 Aralık 1917’de Kudüs elimizden çıkmıştı. Yıl 2017. Bugün ABD Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaya hazırlanıyor. Bugün yeni bir savaşın başlangıcı olabilir. Kaldı ki, İsrail, bu konuda ABD’yi de yanına aldıktan sonra, Mecidi Aksa konusunda, Kudüs’le ilgili daha saldırgan olacaktır, tehlikeli maceralara kalkışacaktır. Bunun sonucunun ne olacağını kimse kestiremez. Bu işler inceldiği yerden kopar. Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder.
Selâm ve dua ile..
yeniakit