Siyonist rejim güçlerinin Mavi Marmara'ya yönelik gerçekleştirdiği barbarca saldırı ile dokuz kardeşimizi şehid edip çok sayıda kardeşimizi yaralaması olayının üzerinden bir buçuk yıl geçmesinin ardından BM Palmer raporunun basında yayınlanmasıyla birlikte, "Mavi Marmara" tekrardan gündemimize girdi.
Bizler Mavi Marmara'yı insanlık vicdanının ve ümmet sorumluluğunun parıldayan zirvesi olarak görmemizin ötesinde, 31 Mayıs 2010 tarihini, "siyonist rejim ile her alanda hesaplaşma"nın da bir dönüm noktası olarak bilmekteyiz.
Türkiye hükümeti haklı olarak, bu katliama karşılık siyonist rejimden "özür ve tazminat" talebinde bulunup katliamdan dolayı özür dilenip şehid ailelerine tazminat verilmediği sürece Türkiye ile siyonist rejim arasındaki ilişkilerin düzelmeyeceğini kararlı bir şekilde ortaya koysa da, meselenin "özür ve tazminat"tan öte bir anlam taşıdığının altını çizmemiz gerekiyor.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ