Türkiye Ne Kadar Önemli Bir Ülke?

Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Türkiye'nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu yazdı. İşte o yazı...

Türkiye bize bırakılamayacak kadar önemli bir ülke!

Orası vadedilen topraklar. İnsansızlaştırılması gerekiyor.
Türkler eliyle Kürtler, Kürtler eliyle Türkler bu topraklardan çıkartılmak isteniyor.
GAP bunun için yapıldı..
Ermeniler bunun için sürüldü, Süryaniler, Keldaniler, Aramiler, Asuriler, Yezidiler, Mecusiler, Sabiiler bunun için tehcir edildi..
Onun için bombalar patlıyor. Türkler ve Kürtler için değil.
Biz birbirimizi kıralım ki, bu topraklara sahip olmak isteyenler, ellerini kollarını sallayarak gelsinler vadedilmiş topraklara..
“Ya sev, ya terket!” Neyi, kimi seveceğim, nereyi terkedeceğim?
Bizim boşa geçirecek bir saniye zamanımız, boşa harcayacak bir kuruş paramız olmadığı gibi, feda edecek bir tek adamımız yok..
Kimse gitmeyecek.. Zulmü, haksızlığı, sömürüyü de sevmeyeceğiz..
Yoksa insan doğduğu toprağa ihanet eder mi? Bırakıp gider mi?
Bir kirli oyun oynanıyor. Hep birlikte bu oyuna karşı çıkmalıyız..
Mesela Türk-Kürt meselesi. Apo, PKK meselesi değil. Hepimizi kullanıyorlar..
Birileri bizim kanlaırmız ve gözyaşlarımız üzeirne kendilerine iktidar ve servet üretiyor..
Terör yok, irtica yok. Bunlar kriz merkezleri tarafından üretiliyor ve bizim çocuklaırmızın kanları bu üretimde hammadde olarak kullanılıyor..
Şehid anaları ile Cumartesi anneleri aynı ihanet merkezinin kurbanları..
Başbuğ, terörle mücadelede başarısız olduklarını söylüyor.. Başarısız olmak şöyle dursun, izlenen politika terörü azdırdı. Mafya ile bütünleşti. Yabancı devletler ve örgütlerle ilişki içine girdiler.. Terör içeride kendine yer edindi..
“Şehid aileleri”, “Cumartesi anneleri” ikilemi ortaya çıktı..
Zorunlu göçler, yakılan yıkılan evler, ormanlar..
Hayvancılık tükendi.
Ekonomi çöktü.
Terörü yokedelim derken bölge halkı yerinden edildi..
Gündüz devlet, gece terör korkusu.
Bir evladı askerde, öteki dağda bir annenin yürek çırpıntıları, ideoloji ve siyasetin keskinliği arasında ezildi..
Kurunun yanında yaş da yandı..
Şunu bir türlü başaramadık: Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı..
Meslek ve ırk şovanizmini bir türlü bir kenara bırakamadık.. “Bizim çocuklar” yanlış bir iş de yapsalar, “iyi çocuklar”dı..
Birilerinin bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine, çalınan servetimiz ve alın terlerimiz üzerine kendilerine iktidar ve servet ürettikleri gerçeğini görmezden geldik..
Bizi bize kırdırıyorlardı..
Bizi bize karşı silahlandırıyorlardı.
Bizi bize karşı kışkırtıyorlardı.
Bizi bize düşman ediyorlardı..
Bu oyunu görmezden geldik..
Bir kavme/topluluğa düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi yönündeki ilahi emri görmezden geldik..
Mayınlı tarlalar, akılsızca yönetilen sınır kapıları, canından bezdirilen ve potansiyel suçlu gibi görülen bir halk. Kıyafeti, dili herşeyi sorun olan, değiştirilmeye çalışılan topluluklar..
Hepimiz yanlış yaptık. Hepimiz zalimlerden olduk..
Korucu sistemi yanlıştı, GAP projesi bu günki haliyle yanlıştı. Köyden kente göç yanlıştı.. İnfaz timleri yanlıştı.
Bir emekli albayın mektubunu yayınladı geçen gün Umur Talu: “Köylüsüne sahip çıkamayan ülke, “Ya 48 saat içinde korucu olun ya da burayı terk edin” diyebilmektedir. Bu Ankara Çankaya’da olsa, evimizin kapısına güvenlik dayansa ve şunları yapın yoksa evinizi boşaltın dese, ne yaparız acaba?
Kurmay Albay olarak oralara görevli çok gittim. Beşağaç köyünün başına gelen, Van’da çadırda konaklamak zorunda kalan birçok köy halkına da reva görüldü. Bir devlet düşünün ki, halkını korumak yerine, önüne şartlar koyarak fakirliğe, göçebeliğe zorluyor. Diyarbakır’da bugün onbinlerce insanın zorunlu göçle geldiğini ve fakirlikten çok sayıda rezilliğe katlandığını biliyoruz. Türkiye, Güneydoğu halkının fakirliğini çözemediği, halkını koruyamadığı sürece maalesef çok büyük dertlerle karşılaşmaya devam edecektir. Bana göre halkın isteği, tüm bölgelerdeki halkın istediğinden çok farklı değildir. GAP bölgesinde, Güneydoğu’nun dağlık kesimlerinde halk çok fakirdir. Beşağaç köyünü bilirim. Dağlar arasında, yeşil, kendi halinde bir köy. Gelin görün ki, Ramazan günü, sulama kanalı ile dağdan köyüne su getiren insanların fakir kalması, acından ölmesi için PKK öldürüyor. Devlet de koruyamıyor. Rezalettir bu. PKK, fakir halkın devlet ile PKK arasında kalmasından destek buluyor. Gündüz devlet baskısı, gece PKK baskısı.” diyor yazısında.
Bunlar yazılanlar, ya daha yazılmayanlar, yazılamayanlar..
Eroin ve silah, mafyanının devlet içinde uzantıları olduğuna ilişkin derin kuşku. Faili meçhuller.. Yağmalanan devlet malları..
Artık “biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormanın zamanı geldi..
Bu konudaki temel yanlış 12 Eylül’e, hâlâ beslemeye devam ettiğimiz, yaptığı Anayasa başımıza bela olan Kenan Evren’e ait..
Bizden başka herkesi bize düşman gören anlayışın kaynağını bilmiyor değiliz..
Bilin bakalım şu sözler kime aid: “Oğlum! Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla carpışmak için iyi hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun!” 4 Mayıs 1941
Buralardan geçip geliyoruz..
Artık bu herkesi düşman gören, insanları doğdukları ana baba ve doğdukları topraktan dolayı düşman bilen anlayıştan kurtulmak için önce bizim şoven duygulardan arınmamız ve devletin, varlık ve meşruiyet temelleri üzerine yeniden düşünmemiz gerek..
Selam ve dua ile.

Abdurrahman Dilipak / Vakit

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!