'Türkiye sürprizi' ve 21. yüzyılın 'yıldız' ülkeleri

İbrahim Karagül

 
Aylardır çok önemli bir konuya dikkat çekmeye çalışıyoruz. Konuyu tartışılır hale getirmeye, ezberlerimizi terk edip "yeni şartlar"a göre Türkiye ve dünyayı algılama biçimimize deştirmeye, "Türkiye ne yapıyor" sorusuna cevap aramaya, küresel ölçekte yaşanan büyük kırılma ve dönüşümün bizlere nasıl bir gelecek vaat ettiğini görmeye çalışıyoruz.

Sinir bozucu bir dar kafalılıkla önlerinden başka yeri görme niyeti olmayanlara değil elbette sözümüz. "Eksen kayması" tartışmasının bile bencilce bir iç politik tartışmaya malzeme yapanlara da değil. Bu ülkenin genç insanlarına, zihnini diri tutan insanlarına, komplekslerinden arınmış şekilde geleceği görmeye çalışanlara sözümüz.

16 Nisan'da, "Yıldızı ülkeler yeni bir dünya haritası çiziyor" derken, Türkiye'nin içinde bulunduğu yüz yılını şekillendirecek bir sürece dikkat çekmeye çalıştım. Çünkü "Yıldız ülkeler" arasında Türkiye de vardı ve dünyayı değiştirecek beşinci ülke olarak hızla öne çıkıyordu.

Küresel sermayenin, varolan ekonomik sistemin kalelerinden, İngiliz emperyal stratejilerinin ana kaynaklarından HSBC'nin CEO'su Michael Geoghegan, Bu çağı gelişmiş ülkelerin değil, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu "gelişmekte" olan yeni yıldız ülkelerin şekillendireceğini söyledi. Geoghegan, Hong Kong'da Amerikan Ticaret Odası'nda yaptığı konuşmada, "Geri dönülemez bir noktaya geldik. Birkaç yıl içinde G7'leri kim hatırlayacak? E7'leri hatırlayacağız ki bu grup Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Türkiye, Meksika ve Endonezya'dan oluşuyor. Önemli olan bu ülkeler olacak" dedi.

Yıldız ülkeler için; "Bugün ile 2030 arasında, Orta doğu'nun nüfusu neredeyse ikiye katlanacak, ekonomileri de hızlı büyüyecek. Latin Amerika'nın emtia zengini ülkelerini göz ardı edenler ileride pişman olacak. Ekonomideki eksen kayması, yeni bir orta sınıf yaratıyor. 2000 yılında gelişen ülkelerde orta sınıf nüfus 250 milyon kişiydi. 2030'da sayıları 1.2 milyarı bulacak. Asya-Pasifik bölgesinde ABD ve Avrupa'dan daha çok milyoner olacak. Çin'deki milyonerler şimdiden İngiltere'dekileri geçti." diyen Geoghegan, ekonomik ağrılık merkezinin Doğu'ya ve Güney'e kaldığını, bu durumun dünyanın yeni gerçeği olduğunu söyleyenler arasına katıldı.

"Yıldızı ülkeler yeni bir dünya haritası çiziyor" başlığı altında hemen hemen aynı tespitleri içeren şu cümlelere yer vermiştik:

Dikkat çekici bir durum var: Türkiye ve Brezilya'nın sadece İran krizine bakışında değil, bir çok uluslararası gelişmeye bakışında olağanüstü bir benzerlik görülüyor. Yıldızı parlayan, gelecekte hem bölgesel hem de küresel etkilerini artıracağına inanılan iki ülke arasındaki ortak/benzer yaklaşım her geçen gün daha da belirgin hale geliyor.

Hani Türkiye için "eksen kayması" tartışması yapanlara şunu söylemek lazım: Dünya'nın ekseni kaydı. Gerçekten, küresel düzeyde çok ciddi anlamda güç kaymaları yaşanıyor. ABD ve Avrupa, küresel hegemon gücünü çoktan kaybetti. Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan tekel değil artık. Yeni ekonomik başkentler yeni siyasi merkezler oluşuyor.

Türkiye'nin de içinde yer aldığı ülkeler, kriz alanlarına yönelik tavırlarıyla dünyanın ağrılık merkezlerini test ediyor ve kendi güçlerini tartıyor. Bu bir güç mücadelesi, var olma mücadelesi. Çin ve Rusya dışında Hindistan, Türkiye, Brezilya gibi, kendi bölgelerinin etkin güçleri, küresel ölçekte yeni aktörler olarak öne çıkma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor. Bu ülkeler, olağandışı bir değişiklik olmazsa, varolan statükoyu sorgulamaya, buna göre pozisyonlarını güçlendirmeye, küresel iktidardan haklı paylarını almaya odaklı politikalara devam edecek. Küresel konjonktür, bu büyük yürüyüş için yeterli ortamı kendilerine zaten sunuyor.

Mesele şu: Dünyanın patronları eskisi kadar güçlü değil. Oluşmaya başlayan yeni merkez güçler, bu güçleri şiddetli bir şekilde sorguluyor, kendi doğrularında diretiyor, kolay ikna olmuyor. Türkiye de, doğrularda direnen, kolay ikna olmayan ülkelerden biri. Bu hal, önümüzdeki yıllarda dünya genelinde köklü değişimlere yol açacak. Birkaç yıl sonra bazı ülkelerin nasıl yıldızlaştığını göreceğiz. Adeta bir tür yıldızlar geçidi olacak. Bugünkü göstergeler buna işaret ediyor çünkü.

Yıldızı parlayan ülkeler arasında ilginç bir yakınlaşma eğilimi hissediliyor. Şimdilik ekonomik alanda belirginleşen bu yakınlaşma yakın gelecekte sürprizlere zemin hazırlayabilir mi? Neden olmasın!

Çok daha büyük, köklü, sarsıcı gelişmelere tanık olacağız. Belki de bu yıl içinde...

yenişafak