Türkiye, kendisini uluslararası sahaya Ortadoğu çekişmelerinde siyasi, ekonomik ve bazen de kültürel aracı rol oymama gücüne ve eğilimine sahip ülke olarak sunmayı sürdürüyor. Belki de bu nokta öncelikle AKP’nin hükümetteki ve sonrasında cumhurbaşkanlığındaki gücüyle belirginlik kazanan dönemlerde daha fazla ortaya çıkıyor.
HUSAM EDDAVİ
Zira inanç bağlamında İslâmcı bu parti, siyasi uygulama düzleminde liberal ve pragmatist, Türkiye çıkarları yani halkın ve devletin yüksek çıkarlarını okuma düzleminde ise gerçekçidir. Bu çizgileri bir araya getirmekten doğan zorluklar ise oldukça fazla olup bazı zamanlar başarısızlık derecesine çıkabilecek tehlikelerle doludur.
TÜRKİYE’NİN ÇOK BOYUTLU POLİTİKALARI
Türkiye’nin aracılık rolü tezi, programda açıklanmış değil, ancak Gül ve Erdoğan’ın ifade ettiği hükümet ve cumhurbaşkanlığı tutumlarıyla pratik olarak hayata geçiriliyor. Ankara’nın Şam ile Tel Aviv arasında dolaylı bir üslupla başlattığı bağlantılar bu durumu açıklıyor. Ayrıca Washington’la iyi ilişkilere rağmen bütün Amerikan tutumlarının arkasından gitmemesi ve bazen bazı tutumlarını reddetmesi de bu duruma açıklık getiriyor. İran’dan Suudi Arabistan’a, Mısır, Ürdün, İsrail, Lübnan ve Irak’a kadar bölgedeki herkesle ilişkilerdeki dokuyu koruma yönündeki Türk kararlılığı bu yaklaşımı gösteriyor. Üstelik PKK’nın uygulamaları sebebiyle Kuzey Irak’ta tutuşan Kürt dosyasının hassasiyetine rağmen Türkiye bu politikasını izliyor. Buna rağmen Türkiye’nin Rusya ve Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirme kararlılığı artıyor. Her ne kadar AB üyeliği konusu uzun vadeli olsa da...
ARACILIK ROLÜNÜ GÜÇLENDİREN SEBEPLER
Aracılık rolü teorisine dayanan bu tablo, yaklaşık üç hafta önceki İstanbul toplantısında da iyice derinleşti. Annapolis konferansında daha da derinleşebilir. Şöyle ki; Türkiye’nin bu toplantıya Asya ile Avrupa arasında kesişme noktası itibariyle siyasi coğrafyasıyla, İslâm ile vatanseverliği birleştiren kimliğiyle, ticaret ve suyuyla ekonomik çıkar itibariyle katılması muhtemeldir. Bütün bu özellikler aracılık rolünün arkasında duran sebeplerdir. Peki bu rol kendisine bütün alanlarda başarı getirmesi anlamına gelebilir mi?
ABD, KENDİNE BAĞLI TÜRK ROLÜ İSTİYOR
Hiç kuşkusuz engeller çok ve bazıları dini-kültürel köklere sahip iç engeller. Zira AKP’nin tabanı Türkiye’nin Araplar ile İsrail arasında barışçıl aracılık rolü oynamasını kabul edebilir, ancak İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Türk parlamentosunda karşılanması gibi adımları kolaylıkla kabul edemez. Her ne kadar Peres, Filistin Başkanı Mahmud Abbas’la birlikte parlamentoda karşılansa dahi durum değişmez. Çünkü başka bir sorun harekete geçirilmedikçe Kudüs sorunu tek başına İslâm halklarının kalbinde hareketlidir. Sonra ortada dış engeller de var. ABD, Türk aracılık rolünü izliyor, ancak kendi iradesine bağlı olması için sürekli baskıda bulunuyor. Bu baskı Türk rolünü lekeliyor.
Bu noktadan hareketle AKP aracılık rolünü kendisi koruyacak şekilde yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak. Bu kaçınılmaz, ancak içerdeki İslâmi vicdanı, dışarıdaki çıkarları ve Ortadoğu’daki rolü aynı anda gözeten bir üslupla kriterlerin belirlenmesi sonrası olabilir ancak.
Katar’da yayımlanan El Vatan gazetesi, 25 Kasım 2007,
Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vaki