"Türkiye'de İktidar ve Ordu İlişkileri"

19 Nisan pazar akşamı Özgür-Der Antalya Temsilciliğinde "Türkiye'de İktidar ve Ordu İlişkileri" konulu konferans Rıdvan Kaya tarafından sunuldu. Rıdvan Kaya'nın konuşmasından alıntılanan notlar:

"Türkiye'de İktidar ve Ordu İlişkileri" Konferansı 

Türkiyede ordu her zaman ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Bunun en açık göstergesi kısa bir süre önce Genel Kurmay Başkanı'nın Harp Akademisinde yaptığı konuşmadan anlayabiliyoruz. Gelişmiş kabul edilen batılı bir çok ülkede ordunun üst düzey yetkilileri halk tarafından hiç tanınmazken bizde sıradan işinde gücünde vatandaş bile Genel Kurmay Başkanı, Ordu komutanları hatta siyasilere meydan okuyan bir çok komutanı ismiyle rütbesiyle ve siyasi anlayışıyla tanıyabilmektedir. Bu da açık bir şekilde Ordunun etkinliğini ve halk üzerindeki baskısının hissedildiğinin göstergesidir. Gelişmiş kabul edilen ülkelerde ordu geri planda, siyasi gücün emrindedir. Geri kalmış ülkelerde ise ordu siyasi gücün üstünde, istediğini yapalbilecek gücü bünyesinde barındıran, hak-hukuk gerektiğinde tanımayan, istediğinde halkın oylarıyla iktidara gelen siyasi otoriteyi devredışı bırakarak ülkenin idaresine el koyabilen bir yapıya sahiptir.

Devlet aygıtı şiddeti kullanan ve şiddetle kendini koruyabilen iki güçü elinde bulundurur. Bunlar Ordu ve Polis teşkilatıdır. Objektif olarak bakıldığında Ordu dış tehditleri engellemek, polist teşkilatı ise iç düzeni sağlamak içindir. Oysa geri kalmış ülkelerin genelinde Halklarınıın birer tehdit olabileceğini kabul eden askeri rejimler buna karşı ülkelerinin ve rejimlerinin bekçiliğine soyunmaktadırlar. Her ülke caydırıcı ve güçlü bir orduya sahip olmak için tüm yolları meşru kabul eder. Bundan dolayıdır ki halkların aç, susuz, işsiz ve mutsuz olması önemli değil önemli olan güçlü ve yenilmez bir orduya sahip olmaktır. Halkın refah ve mutluluğuna harcanması gerekenler silah ve savaş aletlerine yatırmak daha fazla önem arzeder.
Genel anlamda ordular hiyerarşik ve homojen bir yapıya sahip, disiplinli ve tek sesli olduğunu görüyoruz. Bu disiplin ve düzen sayesinde kitleler; ordu mensuplarının eğitim süreçlerinde aşılanan ideolojinin boyutunu bilemediklerinden güven duyabilmektedirler. Harp akadimelerinde yapılan bir araştırmada dokuzyüzaltmış saatın dörtte biri Atatürkçülük olduğu ortaya çıkmıştır. Bu da yoğun bir ideolojinin enjekte edildiğini ve adeta belirli kural ve lkelere şartlandırılan kişiliklerin yetiştirildiğini gösterir.

Resmi ideolojinin dayatıldığı bir başka yer de yaygın eğitim kurumlarıdır. Çocukluktan itibaren adeta zorla okutulan ezberletilen gençliğe hitabe'de konulan kurallara uymayan, benimsemeyen, eleştirenlerin hıyanet ve dalalet içinde olabileceği vurgulanmaktadır.

İlginçtir ki Türkiye'de ordu'un üst düzey mensupları muvazzaf durumdayken aldıkları rütbeler ve terfiler ordudan ayrıldıktan sonra da rütbelerini yükseltmişlerdir. Mustafa Kemal ; ben asker elbiselerimi çıkardım sivil oldum diyerek cumhurbaşkanı olmuş ama cumhurbaşkanıyken rütbe almıştır. Genel Kurmay Başkanı olduğu halde Fevzi Çakmak 1944'e kadar Bakanlar Kuruluna katılmıştır. Oysa Bakanlar Kuruluna Genel Kurmay Başkanının katılması kabul edilebilir bir katılım değildir. Türkiye'de yönetimler hiçbir zaman askeri vesayetin etkisinden kurtulamamıştır. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra idam edilen Menderes'ın beyaz kefen içinde asılma fotoğrafları o günden bugüne iktidar sahiplerini korkutmuş ve ordunun etkisinden kurtulma imkanı vermemiştir. 27 Mayıs darbesi doğrudan halkın oylarıyla yönetime gelen siyasi iktidara müdahale etti ve bu yeni bir gelenek başlattı bu gelenek bu güne kadar da sürdü. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan darbeleri.

27 Mayıs darbesini yapan darbeciler, Menderesin idam kararı verdikten sonra; -Acaba Menderes mahkemeye çıkıp ben sizi tanımıyorum dese biz ne yaparız " diye uzun uzun tartışmışlar kendi aralarında. Menderes mahkemeyi tanımadığını söyleseydi sonuç belki değişmezdi ama meşruiyyeti ciddi anlamda sorgulanırdı askeri mahkemelerin.

Darbeciler darbe sürecini bitirdiktensonra darbe sonrasını idare edememişlerdir. Bu hep böyle gelmiştir. Darbeciler istedikleri zaman darbeyi yapabilirler ama sonrasında ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Darbeyi yapmaya niyetlenenler, darbe yapmak için öncelikle zemini hazırlarlar. 28 şubat'ta 5'li çete,basın vb. Bazı kesimler önce kargaşa, olumsuzluk, ülke elden gidiyor, irtica geliyor havası oluşturduktan sonra MGK kararıyla ordu istediğini yapmış ve sivil idare devredışı bırakılmıştır.

Dinleyiciler tarafından sorulan soruların ardından konferans sona erdi. 

ÖZGÜR-DER
ÖZGÜR DÜŞÜNCE VE EĞİTİM HAKLARI DERNEĞİ
ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı