Türkiyeli Selefiler tekfirci mi?

“Selefilik Türkiye’de hiçbir ilmi derinliği olmayan bir imaj haline getirildi.” diyen Araştırmacı-Yazar İsmail Yaşa, Türkiyeli Selefilerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Medine İslam Üniversitesi mezunu olan Araştırmacı-Yazar İsmail Yaşa'yı Arapça'dan Türkçe'ye çevirdiği kitap ve makalelerle tanıyoruz. Uzun zaman Dünya Bülteni ve Time Türk isimli sitelerin Arapça bölümlerinin sorumluluğunu yapan Yaşa şu an Nebe Online isimli bir haber sitesinde haftalık yazılar yazıyor. Arap Dünyası ise Yaşa'yı El Cezire'nin haber sitesinde ve çeşitli Arap Gazetelerinde Türkiye üzerine yazdığı makalelerle tanıyor. Uzun zamandır Suudi Arabistan'da yaşayan Yaşa geçtiğimiz haftalarda Türkiye'ye gelirken Şam'a uğradı. Biz de bu fırsatı değerlendirip kendisiyle Suudi Arabistan ve Selefi Düşünce üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Yaşa, sohbetimiz esnasında Türkiyeli Selefilerle ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.

ADEM ÖZKÖSE-ŞAM

- Kaç yıldır Medine'de yaşıyorsunuz?
13 yılı geçti.
-O zaman sohbetimize Medine ile başlayalım. Bize Medine'yi ve Medine'de yaşamın nasıl geçtiğini anlatır mısınız?

Medine'de yaşayan bir kişi her şeyden önce kendini Peygamber Efendimize komşu olarak hissediyor. Bu nedenle içinizde Allah Rasülü'ne iyi bir komşu olma, Alemlere rahmet olarak gönderilen kişiye komşu olmanın hakkını verme duygusu oluşuyor. Şehirlerin insanların kişilikleri, karakterleri üzerinde etkisi vardır. Medine çok sakin bir şehir ve hac zamanında bile bu sakinliğini koruyor. Bundan dolayı Medine Halkı genel olarak sakindir. Medine bir huzur şehri ve insan Medine'de kendini çok huzurlu hissediyor. Ayrıca Medine'de belli bir süre kalan, Medine'ye alışan bir kişi asla Medine'den ayrılmak istemez, ayrılsa da Medine'yi çok özler. İnsan Medine'de gezerken "şu an ayak bastığım yerlere Allah Rasülü de ayak basmıştır" diye düşününce çok farklı duygular yaşıyor. Medine'de Sigara ile Mücadele Derneği isimli bir dernek var. Medine'yi gezdiğinizde bu derneğin farklı yerlere astığı uyarı levhalarıyla karşılaşırsınız. Bu levhalarda; "Allah Rasülü'nün nefesiyle temizlenen Medine'nin havasını sigara ile kirletmeyin." şeklinde yazılar vardır. Medine insana hep Allah Rasülü'nü hatırlatır.

-Suudi Arabistan Halkının Türkiye'ye, Türk İnsanına bakışı genel olarak ne şekilde?

Araplarda da her ülkede olduğu gibi Milliyetçiler, Liberaller, Laikler, Komünistler ve İslamcılar var. Araplar arasında Osmanlıyı, Türkiye'yi sevmeyenler genel olarak milliyetçilerdir. Arap Milliyetçiliğinin temeli Cemal Abdül Nasır'a ve Baas Fikrine dayanıyor. Baasçılığın güçlü olduğu yerler ise Suriye, Mısır, Irak, Güney Yemen ve Lübnan'dır. Arap Milliyetçiliğinin en zayıf olduğu ülkeler de Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri. Suudi Arabistan'da özellikle İslami Hassasiyetleri kuvvetli olan kesimlerde güçlü bir Osmanlı ve Türkiye sevgisi var. "Türkiy" ismi de Arabistan'da çok yaygın olan bir isimdir. Suudlular çocuklarına Osmanlıya olan sevgilerinden ve Türk imajının zihinlerde kahramanlık imajı bırakması nedeniyle "Türkiy" ismini veriyorlar. Bir Arap Şair diyorki: "Türk Allah'ın askeridir. Türklerin gücü olmasaydı yeryüzünde ezanımı okuyacak kimse kalmazdı." Türkiye'de bir takım çevreler Suudi Arabistan Halkıyla ilgili Türk İnsanına yanlış ve abartılı bilgiler veriyorlar. Bütün Suudlular Türk ve Osmanlı düşmanıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Arapların en çok sevdikleri Türk ise Abdülhamid Han'dır.

-Suudi Arabistan'daki siyasi yapı ve ortam nasıl?

Arabistan bilindiği üzere krallıkla yönetiliyor. Fakat kral ne derse o olmuyor. Ülkeyi yöneten tek başına kral değildir; ülkeyi yöneten kraliyet ailesidir. Mesela kraliyet ailesinin içinden seçilen içişleri ve savunma bakanlarının kral kadar güçlü otoriteleri ve yetkileri vardır. Suud'da siyaset ve siyasi partiler yasak; fakat güçlü fikri akımlar var.

-Bu fikri akımlar hangileridir? Bize Suudi Arabistan'daki düşünce atmosferini tanımamız adına bu akımlardan bahseder misiniz?

Bu akımlardan biri Klasik Selefi Alimlerin oluşturduğu fikri akımdır. Bu akım genelde Suud Müftüsü ve Suud Yönetimi'ne yakın alimler tarafından temsil edilir. Bir başka fikri akım ise "Islahiyyun" diye isimlendirilen Islahcı kanattır. Bu kanatın içinde Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimler ve bir takım selefi davetçiler bulunuyor. Islahcıların üzerinde en çok durdukları konu ise Suudi Arabistan'ın bir anayasa devleti haline gelmesidir. Islahcılar bütçe üzerine denetleme yapılmasını, ülkede genel geçer bir hukuk sisteminin olmasını istiyorlar. Islahcılar hem söylem olarak, hem de taraftar olarak bir hayli güçlüler. Islahcılardan başka Suud'da etkili olan bir diğer fikri akıma da Uyanışçılar ismi veriliyor.

-Uyanışçıların tanınan liderleri kimlerdir?

Uyanışçıların fikri önderleri Selman Avde, Sefer el Havaliy, Basır el Ömer gibi isimlerden oluşuyor. Bu kişilerin en önemli özellikleri Mısır'daki İhvan Hareketi'nin fikirlerinden etkilenmiş olmalarıdır. Uyanışçılar siyasi olarak İhvan çizgisinde olsalar da Selefi Alimler olarak bilinirler. Suudi Arabistan topraklarına Körfez Savaşı sırasında Amerikan Askerleri gelince alimler arasında çeşitli tartışmalar başladı. Mesela Ünlü Alim Şeyh Albani ABD Askerlerinin kutsal topraklara girmesinin caiz olmadığı yönünde fetva verirken, Binbaz gibi alimler ise bunun caiz olduğunu savundular. İhvan Çizgisinden etkilenen bir grup genç selefi alim de ABD Askerleri'nin kutsal topraklara girmesine şiddetle muhalefet etti ve buradan Uyanışçılar Akımı ortaya çıktı. Suud Yönetimi Uyanışçıları bu muhalefetlerinden dolayı cezalandırdı ve Selman Avde, Sefer el Havaliy gibi ünlü isimler 5 seneye yakın cezaevinde kaldılar. Uyanışçılar geçmiş yıllarda özellikle gençler arasında çok güçlüydüler. Suud Yönetimi bu akımın etkisinden rahatsız oldu ve Uyanışçılara yönelik çeşitli baskılar uygulamaya başladı. Ayrıca Uyanışçıların etkilendiği isim olarak gösterilen Seyyid Kutub'un fikirlerine yönelik Suud Devleti eliyle yoğun şekilde saldırıya geçildi ve Kutub'un eserleri yasaklandı. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Suudi Arabistan'da ciddi bir değişim yaşandı. Suud Yönetimi Amerika'nın talepleri doğrultusunda ülke içindeki alimlere, hayır kuruluşlarına ciddi kısıtlamalar ve yasaklar getirdi.

-Suud'da medya ne durumda? Bağımsız gazete ve dergiler var mı?

Sadece Suud'da değil; Arap Dünyası'nda genel olarak bağımsız medyadan söz edilemez. Suud'da gazete ve dergilerin başında kimlerin olacağını yönetim tayin ediyor. Gazetelerdeki baş haberler genel olarak kralla ilgili haberler olmak zorundadır. Liberaller bu konuda diğer kesimlere göre daha rahatlar. Mesela Suud'da tartışmalara neden olan bir roman yazıldı. Romanda yönetim genç kızlara sevgilileriyle rahatça gezmeleri için izin vermediği, gençlerin arzu ettikleri zevklerin yaşanmasını engellediği için eleştiriliyordu. Fakat Suudi Arabistan Çalışma Bakanı romana önsöz yazıp bu romanın Suud'da yayınlanmasına izin çıkarttı. Suud'da Batıcılar istedikleri şekilde yazıp-çizebilirler; fakat İslamcılara yönetimi eleştirecek yayınlar noktasında kesinlikle izin verilmez.

-Gençler arasında Suud'da Ladinciliğin güçlü olduğu ve El Kaide'nin güçlü bir tabanının olduğu yönünde de haberler yayınlanıyor. Bu haberler doğru mu?

Bu konunun çeşitli evreleri var. Bu evreleri hatırlarsak Suud'daki Ladinciliği daha iyi anlamış oluruz. Afgan-Rus Savaşı sırasında Suud Devleti mücahidlere yoğun şekilde destek verdi. Hatta Ruslara karşı savaşmak için Afganistan'a giden gençlerin bilet ücretleri bizzat Suud Yönetimi tarafından karşılandı. Devletin ve medyanın desteğiyle mücahidler Suud'da büyük bir prestij kazandılar. Bu birinci evredir. İkinci evre ise Rusların Afganistan'dan çıkmasıyla başlayan dönem. Bu dönem Suud Devleti ülkelerine geri dönen Arap Mücahidlere baskı yapmadı; fakat geçmiş döneme göre fazla destek de vermedi. Yine de mücahidler genel olarak Suudi Arabistan'ın içinde serbesttiler ve halk çeşitli bölgelere cihad için giden gençlere hem yardım ediyor, hem de hürmet gösteriyordu. Ayrıca her yerde cihad CD'leri dağıtılıyordu. O zamanlar El Kaide yoktu sadece mücahidler vardı. Usame Bin Laden de El Kaide'nin değil; Afganistan'daki Arap Mücahidlerin lideriydi.

-Sonra ne oldu?

El Kaide ortaya çıktı ve El Kaide'nin sivilleri de hedef alan eylemleri zaman içinde hem mücahidlerin imajına büyük zarar verdi; hem de Ladin'e olan sevgiyi azalttı. El Kaide'nin sivilleri hedef alan saldırıları Suud'un içindeki Selman Avde gibi Amerikan karşıtı alimler tarafından da eleştirildi. Suud Yönetimine destek veren alimler El Kaide'yi eleştirince bunun pek fazla etkisi olmuyordu; fakat hem Suud Yönetimine karşı olan, hem de ABD ve İsrail'e karşı cihad edilmesi gerektiğini savunan alimler El Kaide'nin eylem tarzının İslam'a uygun olmadığını açıklayınca bu halk arasında büyük bir etki oluşturdu. Çünkü bu alimler El Kaide'nin eylemlerini İslami kaygıları nedeniyle eleştiriyorlardı. Ladincilik eskiye nazaran Suud'lu gençler arasında artık güçlü bir akım değil ve El Kaide'nin gerçekleştirdiği eylemlerde siviller öldükçe Ladin'e karşı duyulan sempati de gün geçtikçe azalıyor.

-Suud denince akıllara gelen bir başka fikir akımı da selefi düşünce. Selefilik gerek dünyada gerekse de Türkiye'de son yıllarda özellikle gençler arasında büyük bir ilgi görmeye başladı. Siz yıllardır Selefi düşünce üzerine araştırmalar yapıp, yazılar yazıyorsunuz. Nedir bu selefilik ve son yıllarda niçin bu kadar ilgi görüyor?

Klasik Selefi düşünce yeni bir düşünce değildir ve çok eskilere dayanır. Selefi Söylem genel olarak bidatlerden uzaklaşıp dinin aslına dönmeyi savunur. Selefiliği sadece Suudi Arabistan'la sınırlandırmak ta doğru değil. Selefilik İslam Ülkelerinde bir takım çevreler tarafından yıllardır kabul gören İslam Coğrafyası'nın bir kültürüdür. Selefi Düşünce bir taraftan son yıllarda büyük ilgi görürken, diğer taraftan da eskiye nazaran bir değişim yaşadı. Eski Selefilik son derece ilmi ve entelektüel bir derinliği olan bir düşünce ekolüdür. Ayrıca Selefi Alimler eskiden Selefi ismini kullanmazlardı ve kendilerine Ehli Sünnet Müslümanları derlerdi. Dünya geneline baktığımızda Selefiliğin kendi içinde çeşitlere ayrıldığını görüyoruz. Bu çeşitlilik ve farklılık nedeniyle de günümüzdeki Selefilik tek bir tanımla tanımlanamıyor.

-Selefiliğin Türkiye'deki etkisini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye'de İslami camianın okuyan-yazan kesimin arasında Selefi düşünceden ilmi ve entellektüel boyutta etkilenenler var. Bu etki açıkça görülüyor; fakat bu yazarlar çıkıp biz Selefiyiz demiyorlar. Bir de Türkiye'de "Biz Selefi'yiz" diyen, aslında Selefi olmayıp tekfirci olan çeşitli kesimler var. Bu kesimler Türkiyeli gençlere Selefilik adına Tekfirciliği pazarlıyorlar. Çünkü büyük selefi alim denilerek kitapları Türkçe'ye çevrilip dağıtılan kişilerin bir çoğu Arap Dünyası'nın yakından tanıdığı ünlü tekfircilerdir . Selefilik Türkiye'de hiçbir ilmi derinliği olmayan bir imaj haline getirildi. Bir şey imaj haline geldikten sonra o şeyin ruhu kalmaz. Selefilik çok geniş bir yelpazeye sahip olmasına ve ruhunda özgürlük olmasına rağmen Türkiye'de dar bir alana hapsedilmiş durumda. Bundan dolayı Türkiye'de "Selefi" ismini kullananlar kendilerini sadece oy vermemekle, parlamentoya muhalefet etmekle ifade ediyorlar. Selefiliğin ilmi derinliği Türkiye'de slogan boyutuna indirgenmiş durumda. Fakat ben Türkiye'de etkili olan selefi söylemin de tıpkı geçmişte olan İrancı söylem gibi gelip geçici olduğunu düşünüyorum. Moda olan her şey bir gün
demode olur, çünkü kökü güçlü değildir.

GERÇEK HAYAT

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: “Bildiğimi bilseydiniz…!”
Abdurrahman Dilipak: Boykot fıkhı
Abdurrahman Dilipak: Boykot ahlakı
Abdurrahman Dilipak: Yine İstanbul depremi!
Abdurrahman Dilipak: Çıkış Yolu