Türkiye'nin oynaması gereken rol

Türkiye’nin FINUL’a katılımı, ülkenin başka bir yüzünü, Türkiye’nin sadece sürekli olarak alacağını isteyen bir ülke olmadığını; ama Avrupa’ya dünyada oynaması gereken rolü oynamasına yardımcı olabileceğini göstererek şu anki durumu ilerletebilir.



Lübnan, Türkiye için bir sınav

Türkiye, Lübnan"daki Birleşmiş Milletler Gücü"ne katılarak Avrupa Birliği"ne üyeliği konusundaki tartışmalarda olumlu bir etkiye sahip olması muhtemel bir jest yaptı.


Ankara, bu girişime karşı olan bir kamuoyuna ve son derece kuşkulu bir siyasetçi grubuna rağmen, Güney Lübnan"da takviye edilen FINUL"a [Birleşmiş Milletler Gücü] mavi bereli bir askerî birlik gönderecek. Söz konusu karar iki nedenden ötürü, iki kez övgüye değer bir karardır. Öncelikle bu karar, bölgede pek de hoş bir anı bırakmayan Osmanlı iktidarının mirasçısı olan bir ülkenin kararıdır. İkinci olarak da bu karar; kendi seçmen tabanıyla sürtüşme riskini göze alabilmiş, -öngörülebileceği gibi, FINUL Hizbullah"la çatışıyor- ılımlı bir İslamcı hükümet tarafından kabul edilmiştir. Türkiye"nin, bir yandan İran ve Suriye"yle diğer yandan da İsrail"le kurduğu iyi ilişkiler, bu ülkenin Lübnan"daki Birleşmiş Milletler güçlerine katkısını değerli kılıyor: Burada, bıkıp usanmaksızın tereddüt içindeki Avrupa"nın kapısını çalan, bu 71 milyon nüfusa sahip ülkenin AB"ye katılımının yararını gösterecek en iyi kanıtın ilk somut uygulaması söz konusudur. Jeopolitik temel bir akıl yürütmeyle, Müslümanların çoğunlukta olduğu bu büyük ülkeyi karşımıza almaktansa yanımıza almamızın daha doğru olacağı sonucuna varırız. Bu anlayış bize İslamcıların faaliyetlerini yürüttüğü Ortadoğu"da, Ortadoğu"nun meşhur "uygarlıklar savaşı"ndan kaçınmak için bir köprü kurmamıza yardımcı olacaktır: Lübnan, bu savın sınanmadan geçebileceği ilk fırsattı. Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin, Brüksel"le Ankara arasında bu yılın sonunda patlayacağının işaretlerinin verildiği muhtemel bir krizi aklından çıkarmaması gerekiyor. Daha dün, Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu, bu yılın 4 Ekim"inde açılan üyelik müzakerelerinden bu yana Türkiye"deki reformların ilerlemesindeki yavaşlığın kınandığı bir raporla, duyulan sıkıntıyı aktardı. Özellikle herkesi mahkeme kapılarında süründürebilecek olan Ceza Yasası"ndaki "milli gururu tahkirle ilgili 301. madde" dokunulmazlığını sürdürüyor. Türkiye, Gümrük Birliği"ni AB"ye yeni üye olan 10 ülke için de geçerli kılmayı kabul etmesine rağmen limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına açmayı reddettiği sürece Kıbrıs konusunda bir sürtüşmenin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Üyelik müzakerelerindeki bir erteleme ya da en azından iç pazardakilerle ilgili olanlar, bu itirazı bir gün müeyyidelendirecektir. Son olarak, "hazmetme kapasitesi" üzerine tartışmalar geliyor, Fransa AB aracılığıyla bu yılın sonunda -Romanya"nın ve Bulgaristan"ın programlanmış üyeliklerinin ertesinde- tüm yeni genişleme karalarını hazmetme kapasitesini üç ön şarta, yani kurumsal reform, bütçe kaynaklarının denkliği ve kamuoyunun kabulü kurallarına tabi kılındığını görmek istiyor.

Türkiye"nin FINUL"a katılımı, üyelik görüşmeleri dosyasında [doğrudan] hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ancak, bu katılım görüşmeler sırasında içinde bulunulan havayı, ülkenin başka bir yüzünü, Türkiye"nin sadece sürekli olarak alacağını isteyen bir ülke olmadığını; ama Avrupa"ya dünyada oynaması gereken rolü oynamasına yardımcı olabileceğini göstererek şu anki durumu ilerletebilir.

(Makale 5 eylül 2006 da LE FİGARO 'da PIERRE ROUSSELIN tarafından kaleme alınmıştır.)

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Acar Medya Nifak Çetesini İfşa Etti (VİDEO)
Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine