Tutturamayan Gazeteciler Ya Doktor Olsaydı

Star gazetesinde Mehmet Altam meslektaşlarını sorgulamış..

İyi ki doktor değiller...



İttihat ve Terakki geleneğinde...

Doğru yoktur...

Gerçek yoktur...

Olaya yansız bakmak yoktur...

Ne vardır?

Propaganda vardır.

Seçim ertesinde...

Türk basınının özellikle bir kesimi ile halk iradesi arasındaki uçurumu iyi tahlil edebilmek için İttihat ve Terakki geleneğine iyi bakmak gerekir.

Rezil olanlar...Aslında basının ittihatçılarıdır.

Halkı...

Türkiye’yi...

Toplumu...

İzlemek, anlamak, yorumlamak yerine düpedüz görevli propagandası yaptılar. 

***

Toplumsal görev yapanlar bu kadar körleşebilir mi?

Ya da toplumu...

Okuru...

Medya izleyicisini böylesine ‘körleştirme’ görevi üslenebilirler mi?

Yazarlıkta...

Çoğunlukla karşı karşıya gelmek de söz konusu olabilir.

Ama bu ‘uzaylı’ İttihatçılar toplumu ileriye taşımak için değil...

Geriye götürmek için çaba sarf etmekte.

Yazdıklarına bakın...

Daha doğrusu ‘yazmadıklarını’ araştırın.

Demokrasi yok...

İnsan hakları yok...

Piyasa ekonomisi yok...

İnsan yok...

Ne var?

Devlet, devlet, devlet.

***
Uzaylı İttihatçıların yansıttığı Türkiye ile gerçek Türkiye arasındaki farkı başka meslekler üzerinden somutlaştıralım.

Türkiye’ye ait bu tespit ve yorumları yapanların tıp doktoru olduğunu düşünün.

Başvurdunuz...

Ve çare istediniz...

Siz sol kulağım az işitiyor mu dediniz...

Bunlar size karaciğer yağlanması teşhisi koyacak.

Siz taşikardiden mi söz ettiniz...

Bunlar size siyatik teşhisi koyacak.

Tıp dünyasının böyle bir skandala müsamahası olabilir mi?

Olamaz ise... Medyanın neden olsun?

Niye olsun? Nasıl olsun? 

***

Yazılı basın...

Ak kağıt üzerine beyninizi dökmek demek.

Yazılanları... Söylenenleri... Yorumları... Her an sınayanlar var: Biri hayat... Biri de okur. Yazılanlar arşivde... Hayatın nasıl aktığı da ortada. Hayatı okumakla... Hayatı yorumlamakla yükümlü biri işini böylesine kötü ve yetersizce yapmaya devam ediyorsa, bu tüm medyayı tepetaklak götürmez mi? 

***

Önceki gün...

İsmet Berkan, Radikal Gazetesi Genel Yayın Müdürü olarak, bu körleşme tashih edilmezse nelerin olacağını şöyle anlatmaktaydı:

‘Bu seçim de gösterdi ki Türk basınının, özellikle de tarafgirlikte sınır tanımayan köşe yazarlarının yansıttığı Türkiye ile gerçek Türkiye arasındaki mesafe çok ciddi biçimde açılmış. Biz gazeteler olarak bu mesafeyi bir an önce azaltıp makul bir seviyeye getiremezsek korkarım siyasetçiler tarafından bile ciddiye alınamaz hale geleceğiz.’

Deniz Baykal’ı eleştirirken...

Aynı pişkinlik medyada da sürecek mi? 

***

Üstelik hayatı doğru okuyanlara...

Üstelik toplumu çok daha iyi anlayanlara...

Daha derin...

Daha ciddi...

Daha dünyaya açık olanlara...

Bu uzaylı İttihatçıların küfürü, hakareti, saldırısı da ayrı bir rezalet.

Göremeyen...

Görene nefret kusuyor.

Çağdaş dünyada...

Böyle bir medya kaldı mı? 

***

Biraz okusalar... Biraz dünyaya kulak kabartsalar... Biraz sığlıktan taviz verseler...

Bu kadar çuvallamayacaklar.

Örneğin... Halk...

Oyunu kullanırken yüzde 78.3 oranında ekonomik duruma göre oy vermiş.

Siz bu zevatta herhangi bir ekonomik değerlendirmeye rastladınız mı?

Rastladıysanız... Doğruluk payı ne idi?

Hükümet bunlardan çok daha ciddi çalıştığı için zafer kazandı.

Bunların kağıdı...

Bunların kalemi...

Bunların beyinselliği ciddi bir ilerlemeyi algılamaya bile yetmiyorsa, daha aşamalı bir meseleye nasıl yetecek? 

***

Türk siyaseti gibi...

Türk medyası da...

Böyle kalamaz.

Tez elden arınmalı.

İttihatçıya da... Uzaylıya da ihtiyaç yoktur.

İhtiyaç duyulan şey, işini yeryüzü standartlarında yapan meslek erbabıdır.

 star-Mehmet Altan

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Acar Medya Nifak Çetesini İfşa Etti (VİDEO)
Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine