Tuz Ne Zamandan Beri Kokuyor? Ya da Her Zaman Bay Kalan Baykal Üzerine"
İnsanları yönetmeye kalkanların haline bakar mısınız? Kendini yönetemeyen, kendini kontrol edemeyen zavallı insan, memlekete çeki düzen verecek. Toplumun ahlâkını korumakla görevli kişiler, topluma ahlâk yönüyle nasıl kötü örnek oluyor, görüyor musunuz? Aynen; vatanın, halkın namusunu korumak için gittiği askerde, gece-gündüz sövdürerek kendi anasının ve karısının namusunu korumaktan âciz bırakılan Mehmetcik gibi.
Atatürk yattığı yerden övünüyordur. Kurduğu düzen gerçekten düzen oldu ve tuttu, yerleşti diye. Tuz yiyecekleri kokmaktan korur; tuz kokarsa o yiyeceklerin hali ne olur? Çoban sürüyü kurttan korur; çoban kurt olursa o sürünün hali ne olur? Yöneticiler yönettikleri insanların namusunu, şerefini korur; yöneticiler namussuz olursa bu ülkenin hali ne olur?
Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?
Kim, hangi ileri görüşlü bu adı koymuşsa çok isabet etmiş; İslâm dışı devlet yönetimine "düzen" diye. Yöneticileriyle, zinayı suç saymak yerine onu teşvik eden kanunlarıyla ortada bir düzen vardır gerçekten. Memleket, İslâm dışı yönetim ve Batı tarzı yaşayış sayesinde öyle bir ülke oldu ki, zinanın kendisi suç sayılmıyor da, sadece bu çirkinliği çirkin şekilde ortaya çıkarmak suç sayılıyor. Elbette, her olgun insan; evlerin dokunulmazlık ve mahremiyetini kabul eder. Dinimiz tecessüsü, gizli ayıpları araştırıp açığa çıkarmayı yasaklar (49/Hucurât, 12). Böylesine çirkin bir fiilin gizli yollarla tespit edilip kamuoyuna teşhir edilmesini İslâm onaylamaz. İyi de, dinimizin zinayı daha büyük suç, büyük günah olarak kabul ettiği niye görülmek istenmez? Her nasıl olursa olsun, nerede yapılırsa yapılsın, yapan kim olursa olsun zinayı dünyada bile ağır cezası olan suçlardan sayar İlâhî hukuk.
Düzenle yatıp kalkan medya ve düzenin basını... Suçluyu savunmanın, münkeri allayıp pullamanın, fuhşu yaygınlaştırmanın bin bir çeşidinden birini yine sergiliyor. Bunlardan sadece birini örnek vereyim: Rauf Tamer, 10 Mayıs 2010 Pazar günkü Hürriyet"teki köşesinde şöyle diyordu: "Seks, yasak değil. Zina, artık suç değil. Ortada bir tâciz yok. Şikâyet yok, şikâyetçi yok. Sadece özel hayata saldırı ve iğrenç bir teşhir var. Kim sızdırdı bilemem. Ama "kamerayı oraya kim koydu"nun cevabı lazım önce." Öyle ya; İslâm ölçü olmayınca, kanunları yapanlar, kendilerinin de yapacağı şeyleri hiç suç olarak meclisten geçirirler mi?
Evli bir kadınla beraberliği açığa çıkan evli barklı bir adam öyle pişkin ki" Kahraman edâsıyla nutuklar atıyor. Kendisi dışında hemen herkesi suçluyor. Aile kurumuna vurduğu darbeden, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar her kesimden halka kötü örnek olduğundan dolayı küçük bir özür dilemeye bile yanaşmıyor, bir vicdan azabı duyduğu anlaşılmıyor. Böyle bir kimsenin tevbe etmesini, Allah"tan af dilemesini zaten kimse beklemiyor. Zinayı haram kabul etmeyen, Allah"ın haramlarını hiçe sayan tâğutlardan, müşriklerden ne beklenir ki!? "Haneye tecavüz, gizli kameralar, insanın mahremiyeti"nden bahsediyor ve "gizli çekimlerle en korunaksız görüntüleri çekersiniz" diyor. Hâlâ, politikacı pişkinliği ve çok yüzlülüğüyle "ar, hayâ, ahlâk, şeref"ten bahsediyor, ama başkasına yönelik olarak. Olayın son iki hafta içinde geçtiğini itiraf ediyor. Ortada apaçık duran suçu yine iktidara yüklüyordu (Konu farklı olduğu için iktidarlı-iktidarsız konusu akla geliyor). "Ahlâk zâbıtası kesilenleri" kınıyor, "hesap sormaya kalkanlara" cılızlaşan sesiyle ateş püskürmeye çalışıyordu. "Kimsenin beni sorgulamasına izin vermeyeceğim" diyebiliyor; inanmadığı âhiretteki hesaptan kaçabileceğini sanıyor mu bilmiyoruz. Ama dünyada mümkün ki, kimse hesap sormaz; burası İslâm ülkesi değildir çünkü; tâğutlar kimseye hesap vermez, hesap sorarlar sadece. Halktan oy almaya, halkı oyalamaya devam da edebilir. Hatta Atatürkçü Düşünce Derneği gibi dernekler, bu yaptığı iş icabı madalya bile verebilir. Bazıları "asker yetiştiriyor, memlekete hizmet ediyor" diye takdir ve takdim bile edebilir; olur mu olur, burası Türkiye. Meydan okuduğunu belirterek ilâve ediyor pişkin pişkin: "Bütün bu yaşananlar yeni bir uyanışın başlangıcı olur. İnşaallah bir kez daha şerden hayır çıkar." Peh peh. Şerri ve hayrı da biliyor, bak sen! Zinadan hayır çıkacakmış, gülelim mi ağlayalım mı? Ve bir inci daha: Özellikle bir şahıs ve cemaatine teşekkür etmeyi böyle hassas bir konuşmada da unutmuyor: "ABD"den, Pensilvanya"dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da söylemek isterim." Sen neymişsin be hoca efendi? Ecevit"in gönlünü çaldığın gibi, böyle din ve ahlâkın kabul etmeyeceği bir fiil üzerine Baykal"a da destek vererek onun gönlünü de fethetmişsin. Sadece iktidarı değil, muhalefeti de kafaya aldığına, Amerika"nın katkısıyla asker de hizaya girdiğine göre ılıman İslâm"ın, lâ"sı olmayan omurgasız dinin önü, sonuna kadar açılacak demektir.
Küçük Bir Öngörü
Geleceği diğer insanlar gibi elbette ben de bilmem. Ama geçmişi, hele bazılarının geçmişini iyi bilirim. Baykal, 1999"da partisinin barajın altında kalmasından dolayı bırakmak zorunda kaldığı koltuğa ilk fırsatta aday olarak tekrar konduğu gibi, yine koltuğu bırakmak istemeyecek. Demirel"in altı defa gidip yedi defa gelmeyi, yani sandık deliğinden halkı yedi defa kendisinin ısırabildiğini övüne övüne anlattığı gibi, Bahçeli"nin istifa oyununu oynadığı gibi, Baykal da "miş gibi" yapacak. Yarın ilk fırsatta kahraman ayaklarıyla, yeni kurtarıcı olarak yine partisinin başına geçmeye çalışacak. Ona "Baykal" demişler. Bay kalmak için (bay, zengin demektir) gereklidir bu. Bal tutan parmağını yalarmış. Devlet kapısını tutan ise Nesrin ve Deniz örneğinde olduğu gibi neleri yalayıp yutmaz ki" Hem, halk da sever böyle "çiçek sulayan" adamları. "Erkek adammış"; "ay, ne çapkın, ne tatlı tonton şey!" diye alkışlayanlara sadece bu ülkede rastlanır. Zina, artık evli kadınlarda bile suç sayılmıyor kahrolası laik düzen taraftarlarınca.
Sahi, tuz şimdi mi kokmaya başladı? Yoksa, çoktandır mı kokuyor? Burnu koku alanlar cevap versin"
haksöz