Gürsel Tekin onu İstanbul'da parlatmıştı. Şimdi o yok.
Önder Sav, Baykal'ı bitirirken yanındaydı, şimdi o yok.
Nereye varacak ya da CHP'yi nereye götürecek bu dökülmelerin sonu?
Benim bir değerlendirmem var:
-Aslında CHP miadını doldurmuş bir partidir.
Evet, Tek Parti döneminde bir anlamda politik serada bir taban üretmiştir.
Sonra o tabanın çocuklarıyla işi götürmüştür.
Ama artık o eski taban önemli ölçüde hayata veda etti, çocuklar, bu ata mirasına sahip çıksalar da zorlanıyorlar.
Zorlanmanın bir sebebi, belli ki CHP yönetimlerinin Türkiye'nin sorunları karşısındaki kapasite yetersizliği ile ilgili.
Bakıyor insanlar, diyelim muhafazakâr bir parti olan AK Parti'nin çözüm kapasitesi karşısında CHP çok ilkel kalıyor.
Birinci, ikinci, üçüncü nesil
...
Almanlar'ın gurbetçilerle ilgili bir sözü nakledilir: İlk nesil sizin, ikinci nesil ortada, üçüncü nesil bizim. Yani onları Almanlaştırırız.
Bu oldu mu olmadı mı tartışılabilir ama bu CHP'ye uyarlanırsa, ilk nesil tamam CHP'li, ikinci nesil eh biraz ama üçüncü neslin hâlâ CHP'li kalması zor. Çünkü CHP'nin ülkenin hangi derdine deva olacağı noktasında hiçbir netlik bulunmuyor. Bu noktada muhafazakâr AK Parti çok daha ilgi çekici konumda.
.....
Zorlanmanın diğer sebebi ise CHP'nin ideolojik çizgisindeki zikzaklar ve bunun, klasik CHP kitlesini başka başka alanlara savuruyor olması.
Şu, CHP bünyesindeki Alevi-Sünni ayrışması meselesi.
Belli ki bu ayrışma Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasından sonra daha da keskinleşti.
Öteden beri ya da Baykal zamanından beri konuşulur bu iş. Hatta Baykal'ın, partinin Aleviler'in eline geçmemesi için örtülü bir mücadele verdiği rivayet edilir.
Soru şu:
Acaba Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra partide Aleviler'in ağırlığı arttı mı?
Böyle bir kuşku var ve derinleşiyor her çevrede.
CHP içinden iyi haber almasıyla tanınan ve kendisi de Alevi olan Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, CHP'nin Elazığ eski İl Başkanı Ethem Gülbay'ın kendisine gönderdiği bir mesajı aktarmış yazısında.
Şöyle deniyor mesajda:
"Alevi-Kürt ittifakı partiyi ele geçirmiştir. İstanbul'da 629 delegenin 439'u Alevi'dir. Bu durumda Sünni bir adayın il başkanlığında şansı sıfırdır. Çünkü Alevi mantalitesi, 'Odun olsun, Alevi olsundur!"
Bu müthiş bir iddia hiç kuşkusuz.
Öteden beri gündemde olan İstanbul teşkilatında "TSE damgası", yani Tunceli-Sivas-Erzincan damgası ise bu iddiayı derinleştiriyor.
Tekin harcanınca...
Şu sorulabilir:
-CHP içinde Sünni diye bilinenler, bilinen manada Sünni duyarlılığa sahip mi?
Bunun böyle olmadığı biliniyor.
Aslında genel anlamda, Türkiye boyutunda da, Alevi kesim daha bilinçli bir aidiyet duygusu taşıyor. CHP içinde de böyle bir farkındalığın olduğu muhakkak. Ve siyasi klikleşmenin o farkındalıkla yürüdüğünü düşünmek yanlış olmaz.
Sünni kesim, biraz da bu mezhebi farkındalık karşısında kendi farklılığını keşfetmiş olanlardan oluşuyor. Dolayısıyla "Partiyi birileri ele geçiriyor" paniği ortaya çıkıyor.
Kılıçdaroğlu belki de böyle bir noktaya gelinmesini istemedi. İstemez. Şu anda medyanın etkin kesimi Gürsel Tekin'i harcayıp, kendisinden yana tavır koysa da istemez.
Çünkü böyle bir durum, partiyi bir mezhep örgütlenmesine dönüştürür ve CHP'nin zaten aşınmış olan tabanını daha da bitirir.
CHP için böyle bir risk gittikçe daha belirgin hale geliyor.
Gürsel Tekin'in istifası, hiç kuşkusuz ciddi bir dönüm noktası. Tabii ki istifa edenin yeri doldurulur ama CHP'de böyle her istifanın genel başkanın yaldızını aşındırdığı da bir gerçektir.
"Üç vakitte CHP'nin hali nice olur" şeklindeki bir sorunun cevabı, şu an hiç de parlak gözükmüyor. Bunu görmek için de falcı olmaya hacet yok.
bugün