Uluslararası Vuslat Platformu bünyesinde gerçekleştirdiğimiz gençlik sempozyumundan bahsediyorduk. Konuşulanların her biri gençliği doğru anlamak, onlara doğru şekilde yön çizmek ve mentörlük görevimizi en güzel şekilde ifa etmek için önemliydi. Özellikle Sayın Erol Erdoğan’ın görüşleri her birimizde yer buldu. Acı ve bir o kadar da doğru tesbitlerle, yaptığı araştırmaların, gözlemlerin sonuçlarını paylaştı bizlerle. Bununla da bırakmadı nasıl bir yol haritası takip edilmesi gerektiğini de söyledi, konuşması çokça alkışlarla bölündü. Gençliğin sadece yüzde 10’undan azına ulaşabildiğimizi söyleyerek, bu eksikliğimizi kabul etmeye davet etti. “Ulaşamıyor olmak bir iletişimsizlik halidir. İletişimsizlik, dil ve üslup sorunu, bilgisizlik, ön yargı, yanlış bilgi, yanlış ve eksik yöntem, tecrübe zehirlenmesi gibi etkenlerle oluşur. Gençlik çalışmalarımızdaki iletişim hatalarını aynaya bakarak listelemeliyiz, tartışmalıyız ve düzeltmeliyiz” dedi. Gençlikten bahsederken hep bir sorundan bahsediyormuşçasına konuşulduğuna dikkat çekerek, aslında “Gençlik sorunu” dediğimiz şey esas itibariyle büyüklerin ve devletin eksik gençlik anlayışı ve yanlış gençlik politikalarıdır. Çocukları ve gençleri eleştirdiğimiz her konu büyük ölçüde bizim günahlarımızın, eksik okumalarımızın, ön yargı veya ihmallerimizin eseridir. “Gençlik sorunu” bu bakış açısıyla esasında “Büyükler sorunu”dur dedi. Gençlerin okumadığının da bir mit olduğunu ifade ederek düzeltti, tam tersi “Gençler okuyor. Ülkemizde en çok okuyan yaş grubu 10-30 arasıdır. 30’undan sonra okuma azalıyor. Biz büyükler, tecrübelerimizin verdiği güven ve bazen de kibirle okumayı gereksiz görüyoruz. Okumanın gençlik görevi olduğunu düşünüyoruz” diye de ekledi.
“Şimdiki gençler sıkıntı çekmiyor” kanısının da yanlışlığına dikkat çeken Erol Erdoğan, “terör bölgesindeyiz, yoğun göçler yaşanıyor, boşanmalar artıyor, sokakta yaşayanlar çoğalıyor, gelir dağılımı adaletiyle ilgili sorunlarımız var. O halde “Şimdiki gençler sıkıntı çekmiyor” cümlesini kullanırken cesur olmayalım. Bu cümleyi ya hiç söylemeyelim ya da söylerken düşünelim, frene basalım. Belki de birilerini incitiyor olabiliriz. Gerçekten elinden tutulacak çok gencimiz var” diyerek uyardı. Bence en can alıcı olan iki eleştirisini ise sona saklamıştı. Başından geçen bir olayı aktardı: “Yıllar önce siyasi bir yetkiliye “Neden her yere Fethullah Gülen’in gençlerini yerleştiriyorsunuz?” diye sorduğumda “Maalesef, yetişmiş insanımız yok” demişti. İtirazımı dinlemedi bile. 15 Temmuz’dan sonra ise bazılarımız özeleştiri yaparken “Yetişmiş insanımız olmadığı için FETÖ’ye mahkûm kaldık, artık insan yetiştirmeliyiz” deniyor. Bu ülkenin dürüst, liyakatli, ahlaklı ve alanında yetişmiş insan sayısı istihdam ihtiyacından fazladır. Üstelik AK Parti’nin yaslandığı MTTB, Akıncılar, Büyük Doğu, İlim Yayma, Diriliş, MGV, İmam Hatip Gençliği; FETÖ gençliğinden sayıca daha çok, özverice daha cevval, yurtseverlik açısından mukayese edilmesi ayıp sayılacak kadar vatanseverdir. Gençliğimize değer verelim” dedi. İşe de en basit olandan başlayalım dercesine bizi iç muhasebeye davet etti “Türkiye dindarlarının gençlik çalışmalarındaki temel eksiği, gençlik çalışmalarının genç olmayanlar tarafından yapılıyor olmasıdır.”
Doğru söze ne demeli… Bu anlamda Uluslararası Vuslat Platformu çığır açıcı bir çalışmaya imza atıyor teşekkürler!
yeniakit