Eğer Hazreti Hüseyin yaşasaydı, susarak yaşayacaktı. Çünkü onun yaşaması ancak susmasıyla veya ortalarda hiç gözükmemesiyle mümkün olacaktı.
Eğer şehid olmasaydı hayatının geri kalan bölümünü susarak geçirecekti. İster saraylarda yaşasın, ister mütevazi bir köşede yaşasın, artık kimse onun sesini duymayacaktı.
Veya konuşsa bile hep eften püften şeyleri konuşacaktı, İslam adına ancak teyemmümü, abdesti bozan şeyleri ve buna benzer suya sabuna dokunmayan konuları anlatacaktı insanlara. Hiçbir zaman kendisinden bekleneni, anın vacibini dile getiremeyecekti.
Belki de Allah korusun Yezid gibilerin saltanatının meşruluğunu, yaptıklarının isabetli oluşunu ispatlamaya çalışacaktı ki, bu susmaktan çok daha korkunçtur.
Eğer Hazreti Hüseyin söylediğimiz şekilde sussaydı, artık kendisinden sonra gelen bütün İslam âlimleri susacaklardı, çünkü kendilerine onu örnek alacaklardı.
Özellikle gayri meşru yöneticiler, gasıp diktatörler, zalim idareciler karşısında hiçbir İslam âlimi sesini çıkarmayacaktı.
Öyle ya, Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin omzundan indirmediği, bir reyhan gibi kokladığı, hakkında “Cennet gençlerinin efendisi”, “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim” buyurduğu sevgili torunu Hazreti Hüseyin (r.a) sesini çıkarmamışsa bizlerin ortaya düşüp bağırıp çağırmasına, risk almasına ne gerek vardı?
Diyeceksiniz ki, farz edelim Hazreti Hüseyin bu şekilde susmuş olsa bile ümmetin içinden birileri, özellikle İslam’ı bilen âlimleri ortaya çıkıp hakkı haykırırlardı, susmazlardı, Hazreti Hüseyin’in seçtiği yolun yanlış olduğunu, İslam’a aykırı olduğunu söylerlerdi ve kendileri doğru olanı yaparlardı.
O zaman ortaya şöyle bir çelişki çıkmaz mıydı? “Peki bu durumda Allah’ın Rasûlü Hüseyin’i niçin övmüştür? Sadece kendisinin torunu olduğu için mi? Böyle bir düşünce İslam’la bağdaşır mı?
Sadece Hazreti Fatıma’nın, Hazreti Ali’nin çocukları olduğu için mi cennet gençlerinin efendisi oluyorlar?
Unutmayalım ki Rasûlullah (s.a.v); “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim” buyurması, o benim torunum, ben de onun dedesiyim demek değil, Hüseyin’in çizgisi benim çizgim, benim çizgim Hüseyin’in çizgisi anlamındadır.
Evet, Hazreti Hüseyin sussaydı daha sonraki İslam uleması da susacaktı. Zorda kalan, darda kalan, zalimler karşısında tehlikeli durumda olan herkes onu kendisine delil getirecekti.
Şimdi siz bir toplum düşünün, bütün âlimlerinin korktuğu, sustuğu, gayri meşru, gasıp ve zalimler karşısında seslerini çıkarmadığı ve böylece onları onayladığı bir toplumu, bir ümmeti gözünüzün önüne getirin.
Geçmişteki böylesi toplumların helâk edildiğini, yerlerine başkalarının getirildiğini, bu durumda yeni bir peygamber gönderildiğini görüyoruz. Çünkü Kur’an’dan öğrendiğimiz Allah Teala’nın sünneti böyledir.
Aynı şekilde bugün eğer ümmetin âlimlerinin tamamı sussaydı, veya Allah’ın ayetlerini eğip bükerek zalim, gasıp ve gayri meşru yöneticilere ses çıkarmasalardı inanınız ki Allah Teala önce bu toplumu yok ederdi. Yeni bir peygamber de göndermeyeceğini vaad ettiğine göre dünyayı yok ederdi, kıyameti koparırdı.
Zaten kıyamet koparken dünyanın böyle bir fotoğrafı olmayacak mı? Veya zıddından söyleyelim: Yeryüzünde hakkı haykıran âlimler bulunduğu müddetçe, Allah yolunda şehadete koşanlar bulunduğu müddetçe kıyamet niçin kopsun, dünya hayatı niçin sona ersin ki?
Ulemanın susmasıyla aynı anlama gelen bir de şehadetin, şehidliğin sona ermesi vardır. Eğer bir dava uğruna şehid verilmiyorsa o dava sona ermiş demektir. Bunu ayrı bir madde olarak ele almamızın sebebi, şehidler her zaman âlimlerden olmayabilir, Müslümanlardan âlim olmadıkları halde şehid olanlar, şehid olmayı arzu edenler, Allah davası için canlarını ortaya koyanlar vardır. Onlar da aynı şekilde İslam davasına hayat vermektedirler, İslam davasının yeryüzünde devamını sağlayanlardır.
Fakat ulemanın da şehidlerin de ortak bir yönü vardır ki susmamayı, ölmeyi daha çok Hazreti Hüseyin’den öğrenmişlerdir, Kerbela’dan öğrenmişlerdir.
Yasin Börü Hazreti Hüseyin’den, Hüseyin’in mektebinden öğrendi bu yolda can verilmesi gerektiğini. Hasan, Hüseyin, Turan, Riyad, Cumali, Cengiz, Fethi, Muhammed Şener ve diğerleri Hazreti Hüseyin’in çizgisini sürdürenlerdir.
Eğer dünya duruyorsa, İslam’ın durduğu için duruyordur, İslam duruyor ve durmaya devam edecekse susmayan ulemasından ve uğruna feda edilen canların var oluşundandır.
Eğer bugünlerde yeniden kuduran ve iğrenç postallarıyla Haremimizi çiğneyen israil’in bir gün yok olup gideceğine dair içimizde bir ümit varsa, aynı şekilde Filistin’de, Kudüs’te hakkı haykıran âlimler var olduğu içindir, bu uğurda Hazreti Hüseyin’den ölmesini öğrenenlerimiz var olduğu içindir.
Diyoruz ki Hazreti Hüseyin bu dünyaya kırk defa daha gelse ve aynı manzara ile karşılaşsa yapacağı şey aynıdır, kesinlikle şehadeti tercih edecektir.
doğruhaber