Güya bizi akıllarınca ümmetten ulusa evrilteceklerdi. "Kolbastı" oynayarak direndik bu acımasız kırıma karşı, Kifayetimizi, yazımızı değiştirdiler. Tarihimizi, kimliğimizi, dinimizi tahrip etmeye çalıştılar. "Tenkil, tedip, tehcirler" yaşadık..
Bana nereden geldiğimizi soruyorlar. Hz. Adem"den.. Gerisini bilmiyorum. Kabilemi, aşiretimi sorarsanız, Anne tarafından Fettahoğullarındanım.. Devlet Bahçeli de o aşiretten. Türkiye"nin en büyük, en entegrist aşireti. Laz da var aramızda, yörük de, Kürt de var, Türk de Arap da.. CHP"lisi de var MHP"lisi de, MSP"lisi de.. Dedemin dedeleri Adıyaman tarafından gelmişler.. Dedemin dedesi kızını kime verdi, kimden kız aldı bilmem.. Bilsem ne olacak ki.
Bir dedem müftü, ötekisi vaiz!
Firavun"un karısının adı benim eşimin adı. Ben Hz. Musa"yı, Hz. Harun"u yetiştiren Firavun"un aziz eşini anne bilirim de, Hz. Lut"a iman etmeyen eşine anne demem! Tıpkı, Hz. Nuh"un oğluna, Hz. İbrahim"in babasına rahmet dilemediği gibi.
Baba tarafından Seyithanoğullarındanım.. Fettahoğulları ve Seyyidhanoğulları aralarında kız alıp vermişler. "Seyyidhanoğulları" dediklerine göre kendilerine, Seyyidlerle bir bağlantıları olsa gerek.. Türk olarak biliniyoruz. En azından Arap ya da Kürt olduğumuza dair bir bilgi ve iddia yok.. Bu ülkenin halkı olmaktan, anne-babamdan, aşiretimden bir şikayetim yok, hamdolsun..
"Türk"lük bir etnik aidiyetten çok, batılılar tarafından belli halk topluluklarını tanımlamak için kullanılan bir sıfat olduğunu görmek gerek.. Bu tartışma, Osmanlı"nın son döneminde, 3 tarzı siyaset şeklinde, Türkleşmek, Muasırlaşmak, İslamlaşmak şeklinde Fransız hayranı, ya da Alman hayranı, İngilizlere meyleden İttihat Terakki gibi masonik, derin çevrelerde pişirildi, bu "batılılaşma ihaneti". Yusuf Akçura, Gaspralı İsmail, Ziya Gökalp gibi isimler bu konuyu tartıştılar. Eşref Edip, Mehmet Akif filan da İslamlaşmayı savundular.. M. Akif "Ne Araplık, ne de Türklük kalacak, aç gözünü/ Dinle peygamberi zişanın sözünü" diye ümmeti uyarır. "Fikri kavmiyyeti tel"in ediyor peygamber" der Safahatında!..
Bu ırkçılık belasından kurtulmadan iki yakamız bir araya gelmeyecek.. Bu coğrafyadaki bütün hakların kanları birbirine karışmıştır. Saf bir ırk bulamazsınız. Kabilecikler bulursunuz sadece..
Bir gün Eba Zer, Bilali Habeşi ile tartışırken "Bak zenci kadının oğulu" diye seslenmişti de, Hz. Peygamberin bundan haberi olunca "Hala cahiliye döneminin kirlerini mi taşıyorsun dilinde" diye eleştirilmiş, o da Bilal"den özür dilemişti.. Bu cahiliye adetlerinden ne zaman vazgeçeceğiz.. Bu Allah"ın ilk lanetini hakeden ırkçılıktan kurtulmadan hiç bir yere gidemeyiz..
Daha düne kadar, CHP"liler halka açık toplantılarda "Ümmetten Ulusa, Kuldan bireye, yurttaşa evrildik" diye laflar ederlerdi.. Bununla gurur duyarlardı. Bu milliyetçi/ırkçı akımın sol ayağı CHP, sağ ayağı MHP idi.. MHP kendi içinde dini dışlayan ve dini yedeğine almak isteyen iki akıma ayrılıyordu.. CHP ve MHP aslında aynı paranın iyi yüzü gibi idi ve son Ergenekon olayında bunu gösterdiler.. Biri "10.yıl albümünde" "Ümmet leşi"nden söz ederek, "Türkün dini Kemalizmdir" safsatasının peşine takılarak, dinde reform hayalleri peşinde koşmadılar mı? Aslında biri dini yoketmek isterken, ötekisi onu yedeğine almayı tercih etti, bir başkası dini reforma tabi tutmak istedi..
M. Kemal dahi dil konusunda işlenen cinayetleri durumu kabullenerek, bir gecede insanları dilsiz bırakmanın ağır vebali altında, "sofra" müdavimlerinden, "Çankaya" isimli eserin yazarı F. Rıfkı Atay"a şunu söyleyecekti: "Dili bir çıkmaza soktuk çocuk!" Bizzat Mustafa Kemal tarafından "Güneş Dil Teorisi" adı verilen bir projeyle bütün dillerin kaynağının Türkçe olduğu iddia edildi. Bu teorinin kaynağı da yabancı idi. Pek tanınmayan, itibar da edilmeyen Avusturyalı bir dilbilimci olan Dr. Hermann Kwergitsch fikirlerinde yola çıkılarak yeni bir dil icad edilmeye çalışıldı.. Bu saçmalıklara inanan bir takım insanlar da vardı. Mesela Hasan Celil (milletvekili): "Yunan ve Ege Uygarlığının asıl kurucuları Türklerdir; Elen (Helen) sözcüğü Türkçe El"den türemiştir. Grek"lerde aslında Türk asıllı Krak kabilesidir." diyordu. Prof. Yusuf Ziya Özer (milletvekili, hukuk fakültesi öğretim üyesi, "sofra" müdavimlerinden): "Mısır medeniyetini kuran hakim ırk Türklerdir; Osiris Türkçe "üze ur", yani yüksek gök anlamına gelir; tanrı Tot "ilahi kamer" sıfatıyla "tutuş", yani "yanmak"tan; phallus manasıyla da Uygurca sert anlamına gelen "totaş"tan türer" diyordu. 1937"de 2. Tarih kongresinde de bu saçmalıkları savunanlar vardır! Mesela TDK genel sekreteri ve "sofra" müdavimlerinden Prof. İbrahim Necmi Dilmen; "Tüm dünya dilleri, Türkçe güneş anlamına gelen "ağ" hecesinden türer" diyordu. Maksat yeni bir dil, yeni bir din yeni bir tarih icad etmek. "On yılda onbeş milyon genç yaratmak her yaştan!". Düşünsenize kadrolar, kafatası ölçülerek şekillendirilmeye çalışılıyor o zaman bürokraside! Ne ilginçtir ki Mustafa Kemal 1938"de hayatını kaybedince aynı şahıs Ankara Üniversitesi"ndeki Güneş-Dil Teorisi ile ilgili derslerine son verdi. Öğrencileri bunun sebebini sorduklarında; "Güneş öldükten sonra onun teorisi nasıl hayatta kalabilirdi" diye cevap verdi.
Dr. Nazım Beratlı"nın şu tesbitine aynen katılıyorum: "Ulus kavramının, Osmanlı toprağının kendi iç dinamiklerinin ürünü olmayıp, Yunanlılar ve Sırplar üzerinden Osmanlı"yı bölüp, mirasını paylaşmaya niyetli Rusya, Fransa ve İngiltere tarafından bizim (Osmanlı demek istiyorum) kültürümüze, zorla sokulmuş olmasıdır. İkincisi ise Türk Ulusçuluğu fikrinin, bütün Osmanlı toplulukları içerisinde en son ortaya çıkan, en genç milliyetçilik olduğu gerçeğidir. Henüz bir ulus olamamış Kürdlerin milliyetçiliği bile, Türklerinkinden eskidir."
Anlayacağınız Türkçülük ideolojisi İslam"a, Osmanlıya dışarıdan sokulmuş, batılı, "kökü dışarıda" yabancı bir kavramdır.. Türk ulusçuluğunun fikir babası Moiz Kohen, Lazaro Franco gibi isimlerdir.. Bu kakdrolar Arap düşmanı Laikçi Türk Milliyetçiliğinin olduğu gibi, Türk düşmanı Arap milliyetçiliğinin de sponsorudurlar.
Bu bir oyundu. Ama artık oyun bitti. "Türk aleminin en büyük düşmanı Komunizmdir, her görüldüğü yerde ezilmelidir" diyenler de "İrtica ile mücadele istila ile mücadeleden daha zor ve elzemdir" diyenler de bu derin çetelerdi.. Sivas da, Başbağlar da, Sağ-Sol, Kürt-Türk kavgası da bu çetelerin işi idi.. Kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı ekonominin arkasındaki derin gerçek bu!
Daha anlatacak çok şey var da, bu günlük bu kadar!
Selam ve dua ile..
yeniakit