Vahdet ve tefrika mücadelesi “hak batıl” kavgası gibi ilanihaye devam edecektir. Vahdet, Hak Teâlâ’nın emri, tefrika şeytan aleyhillanenin asli görevidir.
Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. (Âl-i İmrân–103)
Bu ayeti kerimenin pratiğini Efendimiz (sas) Medine’ye teşrif eder etmez Ensar ve Muhacirleri kardeş kılarak gerçekleştirdi. Bildiğim kadarı ile bu dünya tarihinde bir ilktir. İkinci olarak yüzyıllarca kendi aralarında savaşan Evs ve Hazreci barıştırıp “Müminler ancak kardeştirler,(Hucurat 10)” emri gereği aralarındaki düşmanlığı kardeşliğe dönüştürdü. Bu da yetmedi Medine’de kendi aralarında da kavgalı olan Yahudi kabileleri ile “Medine sözleşmesini” imzaladı.
Şeytanı çatlatırcasına yapılan bu icraatlar devam ederken şeytanın adamaları boş durmuyor, münafıklar vasıtasıyla daha Resulullah hayatta iken Ensar ve Muhacirleri karşı karşıya getirme girişimlerinde bulunuyorlardı. Aynı şekilde Münafıklar Yahudileri de tefrikaya teşvik ederek anlaşmalarına ihanete ve sonunda ağır bedeller ödemeye sebebiyet verdiler.
Şeytanın tefrika araçları sanıldığından çok daha fazla ve çeşitlidir. Dinlerin, mezheplerin, ırkların, renklerin, dillerin, tarikatların, kültürlerin, bayrakların ve daha sayamadığımız farklılıkların tefrikaya araç kılındığını biliyoruz. Aynı din, mezhep ve ırka mensup oldukları halde hatta aynı anne babadan olmalarına rağmen iktidar uğruna verilen kanlı kavgaları da buna eklemek mümkün.
Aslında İlahi dinlerin kaynağı biridir. Dolayısıyla mezheplerin ve tarikatların kaynağı da birdir. Bütün ırkların kökeni de birdir, çünkü bütün insanlık Hz. Âdem’in (as) soyundandır.
Günümüzde tefrika denilince Müslümanlar arasındaki tefrika ve çatışmalar gündeme getirilerek bu durumun sadece Müslümanlar arasında olduğu algısı ile İslama saldırılmakta, İslam’ın kendisinin tefrika nedeniymiş gibi sapık bir düşünce inşasına çalışılmaktadır. Oysa Hristiyan Avrupa’da adına “yüz yıl” savaşları denilen savaşlar, daha dün denecek kadar yakın tarihte meydana gelen 1. Ve 2. Dünya savaşları Müslümanların çıkarmadığı, milyonlarca insanın ölümü ile sonuçlanan savaşlardır.
Tevhit dini İslam “Müminler ancak kardeştirler,(Hucurat 10)” emri ile farklı mezhep, meşrep, tarikat ve ırklar arasında Vahdeti sağlamaya çalışırken, Âl-i İmrân Suresi - 64 . Ayeti kerimesinde Rabbimiz “De ki: “Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Yalnız Allah’a tapalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını rab edinmesin.” Emri ile adeta bütün insanlığı Vahdete çağırmaktadır.
Ayeti Kerimeler ve Efendimizin fiili sünnetler göstermektedir ki, “vahdet haftası” ilanı, her yıl uluslararası vahdet konferanslarının düzenlenmesi hem farzdır hem de sünnettir. Bu faaliyetlere katılanlar ve katkıda bulunanlar şüphesiz hak cephesinin ön saflarında mücahede etmektedirler.
Bu asil mücahedeye karşı fanatik ırkçı, mezhepçi ve tarikatçılar da boş durmuyorlar. Arkalarına büyük şeytanın medya ve mali gücünü alarak çok ciddi tefrika ve tahribatlara sebebiyet vermektedirler.
Konuyla ilgili 18.12.2015 tarihli https://dogruhaber.com.tr/yazar/emin-gunes/5368-inadina-vahdet-inadina-ummet-inadina-muminlerin-kardesligi/ makalemin okunmasını öneriyorum.