Birleşik Arap Emirlikleri’nin dışişleri bakanı, Medine Müdafaası kahramanı Fahreddin Paşa’nın hırsızlıkla suçlandığı bir tweet’i retweet etti.
Güya Medine ahalisini soyup soğana çevirmiş Fahreddin Paşa!
Sadece o mu?
“İşte Erdoğan’ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu” denilerek, Osmanlı’ya külliyen hırsız damgası vuruluyor o tweet’te.
Tövbe tövbe…
Nesi varmış ki Medine ahalisinin?
Zenginlikten çatlıyormuş da, Fahreddin Paşa ve askerleri o zenginliği yağmalayıp sefa mı sürmüşler?
Öyleyse şu çekirge muhabbeti neyin nesi?
***
Ali Fuat Paşa anlatıyor:
“Fahreddin Paşa, Medine ve çevresine mevsiminde sık sık yağan çekirgeden zarar yerine faydalanmanın yolunu buldu. O zamana kadar her yağışında mahsulü kemirip yok eden çekirgeleri daha mahsule dokunmadan toplatıp, başta kendisi olmak üzere askerine yedirmeğe koyuldu. Çekirgenin tavasını, kavurmasını, salatasını, karargah tabldotuna koyduran Paşa, kıtalara yaptığı emirlerde herkese bu pek lezzetli yemekleri tavsiye eder ve ‘Elinizde fazla kalır da bana hediye gönderirseniz, memnun olurum’ diye askerlerin mümkün olduğu kadar çok çekirge toplamasını teşvik ederdi.”
Bir de “Çekirge Emirnamesi” vardı Fahreddin Paşa’nın.
Şöyle diyordu o emirnamede:
“Evlatlarım, herkes çekirge yesin! Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Yalnız tüyü yok. O da serçe gibi kanatlı ve uçuyor. Bitkilerle besleniyor, temiz ve taze şeyler yiyor. Hem de tiryaki ve keyif sahibi, tütün ve limondan zevk alıyor. Ayrıca Hicaz, Asir, Yemen ve Afrika bedevilerinin başlıca gıdası çekirgedir. Bedeviler sağlamlıklarını ve zindeliklerini yedikleri çekirgeye borçludurlar. Çekirgeyi develerde büyük zevkle yiyorlar. Dizlerinin bağı çözülenlere, basurlulara ve romatizmalılara şifadır. Dün karargah sofrasında çekirge tavası vardı. Arkadaşlarımla beraber yedim ve bunu dil konservesinden daha lezzetli buldum. Hele zeytinyağı ile ve limon suyu ile salatası pek nefis oluyor. Elhasıl, dün çekirgeyi bahçelerden def ve tenkil tedarikini düşünürken, bu gün çekirge geliyor mu diye yollarını gözlüyorum. Hangi mıntıkaya çekirge düşerse tarifim veçhile istifade edilmesini ve bana da hediye olarak çekirge gönderilmesini arkadaşlarımdan rica ederim.”
***
Hurma çekirdeğine bile dört elle sarılıyordu Fahreddin Paşa ve ordusu.
O hususta da bir emirnamesi vardı Paşa’nın:
“Bizim yere attığımız her hurma çekirdeği hecin veya develerimizi bir
adım daha yürütebilir. Bu surette kıymetini bileceğimiz her hurma çekirdeği,
iktisadi muharebede bize zaferi kazandıracak bir mermidir. Develer hurma çekirdeklerinden pek hoşlanıyorlar, seve seve yiyorlar. Bu sebeple bütün zabit arkadaşlarımdan rica ederim, yediğimiz hurmaların çekirdekleri için birer kutu veya sepet bulunduralım. Neferlerimiz yedikleri hurmaların çekirdeklerini veya şurada burada gördüklerini ceplerinde veya bir torba içerisinde toplayarak zabitlere teslim etsinler. Ben de asker evlatlarıma buna mukabil, bir okka hurma çekirdeği için yirmi paralık bir tütün paketi veya iki okka hurma çekirdeği için bir kuruşluk tütün paketi verilmesini emrettim.”
***
Bir emirname daha; ‘kül ve kemik tozu emirnamesi’:
“Bugünkü harpte hiçbir şey zayi etmeyerek her şeyden istifade etmek
maksadıyla aşağıdaki hususları emrediyorum: Odun, çalı vesaire yakacaklardan husule gelen kül zaruret halinde sabun gibi kullanılabilir. Mahrukattan husule gelen külliyetli toz, yüzde beş nisbetinde potası havi olduğundan, kül ile çamaşır yıkamak ve karavana temizlemek usulü tatbik edilecek. Kıtalarda yeteri kadar odun külü bulunmadığı takdirde en yakın şehirlerden kül tedarik edilecek. Kesilen hayvanlarla ölenlerin kemiklerinden yağlı maddeler, tutkal ve kemik tozu istihsal edileceğine göre, husule gelen kemikler toplanarak ordu menziline sevk edilecek. Kemiklerin yağlı maddeleri, tutkal istihsal edildikten sonra, yüzde yirmi nisbetinde fosfor havi olan bu kemikler toz haline getirilerek ziraatte kullanılacak…”
***
Medine-i Münevvere İngilizlerin eline geçmesin diye 2 sene 7 ay boyunca müthiş bir açlık ve yokluk içinde kahramanca savaşan, açlıktan çekirge yiyen, savaşta develeri yaya kalmasın diye yana yakıla hurma çekirdeği toplayan, sabun yerine çalı külüyle yıkanan, tutkal ihtiyacını hayvanların kemiklerinden karşılayan, ziraatte de kemik tozuna kadar düşen Osmanlı ordusunu “Medine-i Münevvere halkının hakkına girmek, mallarını çalmak”la suçlamak ne vahşi bir iftiradır, aman Yâ Rabbî!
karargazete