67. Haftasına giren VAHÖP başörtüsü eylemleri, yine haklı taleplerini dile getirmenin ısrarcı ve kararlı örnekliğini ortaya koydu. YÖK’ün hukuk dışı konumu ile beraber, yeni üyenin temelde oluşan zulmü gidermeyeceğini, olsa olsa tonlamanın değişeceğini ifade ettiği basın açıklamasında Kozan’da vuku bulan çıldırmışlık örneğinin apaçık bir meydan okuma ve cehalet timsali olduğu da vurgulandı. Bu meyanda, Başörtüsü Platformları üyesi Kocaeli Şubesinin yaptığı hukuki girişimin desteklendiği de ifade edildi.
Aynı zamanda, Annapolis rezaletinin özelde Filistin genelde dünya Müslümanlarını aldatmak ve direniş kültürünü bloke etmek için koca bir emperyalist yalan olduğu da ifade edilen açıklamada, direniş azim ve kararlılığının bütün bu zulümleri alt edeceği ve adil sabahların yakın olduğu temennisi ile basın açıklaması eylemi sona erdi.
Gökkuşağı Derneği Üyesi Faruk DEMİR’in okuduğu basın açıklamasının tam metni:
SAHTEKÂRLIĞI TÜM İNSANLIĞA İFŞA EDİYORUZ
Üniversiteleri kışlaya çeviren, skandal açıklamaları, darbe planları, yasaklar, gerilimler, zorbalık ve hukuk tanımazlıklarıyla gündeme gelen akademik performans yerine ideolojik sadakati esas alan, kendi iktidarlarını koruma mücadelesini 'rejimin bekçiliği' olarak sunan, YÖK Başkanının görev süresi dün doldu. Ancak sorunun kökenine bakmamızda yarar vardır. YÖK Başkanlığı'na Teziç'ten sonra 'özgürlükçü' bir öğretim üyesinin atanması, şüphesiz üniversitelerde 28 Şubat sürecinin sona ermesi anlamına gelmeyecektir. 12 Eylül askerî rejiminin Türkiye'ye hediyesi olan Yükseköğretim Kanunu çerçevesinde hareket etmek zorunda olan bir YÖK başkanı ne kadar 'özgürlükçü' olabilecektir. Çünkü öyle bir yasadan söz ediyoruz ki yükseköğretimin amacını, 'devlet'e sadakatle hizmet edecek belli 'bir tip' insan yetiştirmek olarak açıkça zikrediyor. Türkiye’de Öğrencilerin özgürlüğünden, girişimciliğinden, yaratıcılığından, bilimsel ve teknolojik donanımlarından çok, devlete sadakat amacına yönelik bir yükseköğretim anlayışı var. O nedenle 'Özgürlükçü' bir YÖK başkanına özgürlükçü bir felsefeye dayanan yeni bir yükseköğretim yasasının acilen oluşturulması kaçınılmazdır.
Geçen haftaki basın açıklamalarımızda da değindiğimiz gibi; Türkiye son bir haftadır Adana’nın Kozan ilçesinde gerçekleşen hukuksuzluğu, hak gaspını, görgüsüzlüğü, ayıbı ve hatta küstahlığı konuşuyor Mazlum der Kocaeli Şube yetkilileri Kozan'da yaşanan Tevhide Kütük olayının sorumluları hakkında suç duyurusunda bulundular. Dernek yetkilileri, dün sabah Kocaeli Adliyesi'ne giderek olayla ilgili şahıslar hakkında “ayrımcılık, görevi kötüye kullanma, onur kırıcı muamele” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundular. Bu suç duyurusundan çok şey beklememekle beraber tarihe şerh düşmesi açısından Mazlum der Kocaeli Şube yetkililerini kutluyoruz. Bu onur kırıcı muamele her ne kadar bizi üzdü ise de çocuklarımıza Zillet içinde yaşamaktansa onurlu yaşamayı tercih etme iradesini ve cesaretini erken öğretti. Ve erken küçük kalpleri haksızlığa karşı biledi ve sel olup zulmün bağrına akma isteği doğurdu. Bu olayın müsebbibi olan yetkiler ve buna göz yumanlar hukuk önünde hesap vermelidir. Şayet bu yetkililerin “hukuktan” nasibini almaması halinde yeni keyfi uygulamalara mahal verilecektir. Bu ayrımcı, insanlık dışı muamele görmezden gelinmemelidir.
Yıllardır bu ülkede sonu gelmez nice yüzsüzlüklere, utanmazlıklara bakar dururuz. Ne zaman biter bilmiyoruz, asker cenazelerinde boyunlarına sarılan, elleri öpülen başörtülü annelerine saygı duyarız da, sıra bu annelere benzeyen kızların ödül törenlerine gelince aşağılanmalarına göz yumarız. Bu milletin en temel sembollerine karşı duyulan bu denli bir kini ve düşmanlığı doğrudan yansıtan bu hayâsızlığı hangi vicdan kaldırabilir? Bu gibi saygısızlıkları kim, hangi hak ve yetki ile nasıl ve niçin yapabilmekte, bunu da anlamış değiliz? Ama artık, birilerinin aslî görevlerinin kendisine hizmet olan bu milletin Müslüman olduğunu, başörtüsünü namus bellediğini, namusunu ise canından aziz bildiği gerçeğini görmeleri gerekir. Bizleri yönetme makamında olanların kendilerini korumak ve kollamak zorunda hissettikleri bir şey varsa şayet, o da insanın doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerine saygı esasına dayalı insan merkezli bir bilinç ve kültür olduğudur.
Yıllardır Filistin’de kanayan bir yara devam etmektedir. İnsanlık âleminin derin yarası olan Filistin’de barış sağlanması için A.B.D Devreye girmiş. Güya birçok ülke de buna destek veriyor. Filistin’de halen kan akarken Filistin’in burnunu yere sürterek kazanılacak sahte bir barışı kutlamaya hazırlanıyor A.B.D uyduları. Annapolis’te Ortadoğu da gücünü arttırıp yeni işgaller oluşturmak isteyen A.B.D’ nin yalancı yüzü sırıtıyor. İddia ettiği barışa bakışını uzak değil yakın geçmişe baktığımızda Irak’ta açıkça görüyoruz. A.B.D İnsanlığın yüksek değerleri olan özgürlük, barış gibi değerleri diline dolayarak Irak’a girdi. Sonunda Irak’ı kan gölüne çevirerek tüm insani değerleri katletti. işte bu aralar A.B.D Ortadoğu’da iktidarını sağlamlaştırmak için taraflar arasında temsiliyet oranı düşündürücü bir barış anlaşması yapacağını ilan ediyor. Ne İsrail tarafında ne de Filistin’de bu temsiliyet vardır, Filistin’de dram ve trajedi yaşanırken bu anlaşmanın kendilerine yutturulmaya çalışıldığını anlıyor. Bu anlaşmanın Filistinlinin cesedi üzerinde barış ilan etmekten başka bir anlamı yoktur. Uluslararası topluluğu bu zorbalık ve pişkinlik karşısında tavır almaya çalışıyoruz. Dünya’nın kaderi gözü dönmüş Emperyalist ülkelerin eline bırakılamaz. Ortadoğu’da adil bir barış için vakit henüz çok geç değildir... Göz boyamaya kanarsanız asıl o zaman geç kalınmış olacaktır. İnsan hakları savunucuları olarak bizler insan haklarını katledecek bu komediyi anlıyor ve sahtekârlığı tüm insanlığa ifşa ediyoruz.
VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU (VAHÖP) BİLEŞENLERİ:
ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ / GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ
İNSAN-DER / MAZLUMDER / MEMUR-SEN / UMUT-DER
Fuat Değer / VAN