SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Van Hak ve Özgürlükler Platformu olarak 64. haftada yine aynı azim ve kararlılıkla buradayız.
Başörtüsü sorununda pratiğe dönük adımların atılmadığı bu süreçte soruna acil ve köklü bir çözüm bulmaya dönük adımların beklentisi yoğunluğundan hiçbir şey kaybetmemiştir.
Son araştırmalara göre başörtüsü sorunundan dolayı 380 bin insan mağdur olmuştur. Ve mağduriyetler her gün gittikçede artmaktadır. Sistem bu kısır ve tek tip dayatmacı anlayışından bu halkın inanç ve değerleriyle uğraşmaktan vazgeçmelidir. Din karşıtı kimi çevreler, düşmanlığa kadar varan bu karşıtlıklarını, başörtüsü yasağı üzerinden tatmin etmek ve baskıcı yöntemlerini meşrulaştırmak istemektedirler. Burada sanat sokağından yasakçılara sesleniyoruz; sorunu çözmeyen, erteleyen, zamana yayan her siyasal otorite tarihsel vebal altında kalacaktır.
Bu arada sınır ötesi operasyona gündemi kilitleyen bürokratik oligarşi, bir yandan sivil anayasa tartışmalarıyla gündeme gelen hak ve özgürlükler alanındaki iyileşmeleri engellemekte, bir yandan da Kürt sorununa yönelik sivil çözüm arayışlarını önleyerek sahanın şahinlere bırakılması sağlanmış oldu.
Sınır ötesi operasyonlar çözüm değildir. Kürt sorunu tezkerelerle çözümlenemez. Çözüm ümmet temelinde eşit, özgürlükçü, katılımcı, bir mutabakat ile sağlanabilir. Siyasal erk bu soruna kendi bildiğini okumaktan vazgeçmelidir. Türkiye’de iki önemli yanlış vurgu toplumun huzur ve mutluluğuna dinamit koymaktadır. Bunlar laiklik ve Türklük vurgularıdır. Laiklik vurgusu; İslami görünürlüğü dışlayan ve tek tip bir mantalite etrafında konuşlanarak laik bireyler yetiştirmeyi hedef alırken Türklük vurgusu ise çok kültürlü yapının homojenize edilmesi esasına dayanan tek millet tek dil anlayışına şartlanan mantıktır. Bu da ‘Ne mutlu türküm diyene’ söyleminin dilendirilmesine yol açmaktadır. Türk/laiklik vurgusu bunun dışında kalan kültürel ve kimliksel farklılıkların özel alana ait zenginlikler olarak kabulü ve kamusal alanda yok sayılması hem İslami hassasiyetlerin hem de etnik olarak Kürt kültürel kimliğini dışlamıştır. Sistemin bu şovenist yaklaşımının çözüm olmadığı görülmüştür. Ve artık bu söylemlerle yol alan Türk ulusçuluğundan sona gelinmiştir. Türk ve Kürt ulusalcılıklarının çözüm olmadığı ortadadır. İslam bu topluma hayat verecek gerçek ve köklü bir kardeşliğe çağırıyor. Bu çağrıyı görmezden gelmeyin.
Öcalan’ın avukatları Hasip Kaplan, Sevahir Bayındır ve Van milletvekili Özdal ÜÇER’in basına yansıyan açıklamaları malumun ilanından başka bir şey değildir. Laiklik ve şeriat konularında TSK ile aynı görüşte oldukları, Kur’an kursları ve toplu namaz kılmayı suç addettikleri açıklamaları Türk ve Kürt ulusalcı seçkinlerin İslam ve Müslümanlara hakkında örtüştüklerini göstermektedir. Biz Müslümanlar olarak diyoruz ki, irtica terör ve şiddet adı altında İslam’a, Müslümanlara ve inançlarımıza karşı, kimden gelirse gelsin her türlü iftira, dayatma, baskı ve zulme asla boyun eğmeyeceğiz.
Siyonist çete reisi Simon Peres ve İşbirlikçisi Mahmut Abbas’a gösterilen ilginin Müslüman Filistin halkının gerçek temsilcisi Hamas lideri Halit Meşal’den esirgenmesini, ümmet asla unutmayacaktır. Mecliste konuşan İslam düşmanlarına tepki göstermediklerinden dolayı Filistin Dostluk Grubu’nu ve mecliste bu olaya kayıtsız kalan bütün milletvekillerini kınıyoruz.
Unutulmasın ki hak ve özgürlüklere kayıtsız kalındıkça biz bu meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Yeryüzünün her tarafında haksızlık ve zulüm olduğu sürece buna tepkisiz kalmayacak ve mücadelemizi sürdüreceğiz. Karanlığın en koyu olduğu an sabaha en yakın olunan andır. Ve unutulmasın, sabah pek yakındır.
VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU
Anadolu Gençlik Derneği / İnsan–Der / Mazlum-Der
Memur-Sen / Gökkuşağı Derneği / Umut Işığı Derneği