Basın açıklamasının tam metni:
Başörtüsü zulmünü haftalardır protesto ediyoruz. Bu zulmün sebebi başörtüsü yasağının gerekçelerinin hiçbir hukuk ilkesi ile izah edilemeyeceği, insani-ilmi hiçbir mantığının olmadığı defaeten dile getirildi. Yasakçıların tümüyle İslam inancına ve bu inançtan kaynaklanan İslami/insani yaşam biçimine duydukları kin duygusuyla hareket ettiklerini, bu kinin büyüklüğünden dolayı nasıl insanlık dışı bir tavır aldıklarını duyacak, idrak edecek kalp ve akıl sahiplerine hatırlatıldı.
Son gelinen noktada bu ifadelerin kesin bir hakikat olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Yasağı savunanlar "-Başörtüsü yasağından dolayı eğitim ve yaşam haklarından mahrum olanlar, liseden sonra üniversiteye gidemeyen bayanların ancak yüzde birini teşkil etmektedir. Öyleyse bu yasak/zulüm sürmelidir." Medeni anlayışta bir tek insanı yaşam haklarından mahrum etmek, tüm insanlığı mahrum etmek gibi insanlık dışı ve hukuksuz kabul edilmişken büyük bir kitlenin yüzde birine zulmedilebileceğini söylemek hangi insani anlayış ve hukuk ilkesi ile izah edilebilir? Kaldı ki bu zulüm sadece üniversite eğitimi ile sınırlı değil. Kamusal alanda da insanların bu zulme maruz kaldıkları (çalışma, eğitim, tedavi olma… gibi) aşikâr bir durumdur.
Yasağı savunanlar değer ifade eden hiçbir ilkeye sahip olmadıkları için de "önce başörtüsüne türban dediler sonra İslam'da türbanın yerinin olmadığını İslami kaynaklardan alıntılarla anlatmaya çalıştılar. "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu"… İçine düştükleri bu tezat yasakçıların nasıl bir ruh hali yaşadıklarını gösteriyor. Bu kesinlikle insani bir ruh hali değildir. Bu ruh hali ile yasağı savunmak "-Cumhuriyet elden gidiyor" feryatlarıyla cumhuru hiçe sayarak kendilerini cumhurun yerine koyup "-biz ne dersek o olur" diyenlerin geçmişte de dediğimiz gibi zorba/zalim/despot olduklarının itirafıdır.
Yasakçıların "ülkenin birçok önemli meselesi varken, başörtüsü düzenlemesine ne gerek var" iddiası ise, samimiyetsiz, gayri ciddi bir iddiadır. Başka sorunların varlığını çözülmesi gerekli herhangi bir sorunu çözmeye engel bulmanın mantığı var mı? Halbuki başörtüsü yasağı dahil diğer tüm önemli sorunların müsebbibi seksen yıldır ülkeyi yöneten yasakçılardır.
Başörtüsünü sadece üniversitelerde serbest bırakan düzenleme olumlu olmakla beraber kesinlikle yeterli değildir. Müslüman kadının hayatın her alanında inancını serbestçe yaşamasını sağlayacak şekilde yasağın tüm boyutlarıyla kaldırılmasını istiyoruz.
Ülkenin kronikleşmiş, çözülmesi gereken birçok sorunundan biri olan Kürt sorununun da şiddetten uzak, insani ve hukuki bir şekilde mutlaka çözüme kavuşturulması gerekir. Şiddete dayalı çözüm çözümsüzlüktür. Bu yöndeki gayretlerin Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarına bir faydası yoktur. Bu halkları da asla mutlu etmez. Şiddete dönuk gayretler, sadece vahşi batı medeniyetinin Ortadoğu ile ilgili emellerine hizmet eder.
Van Hak ve Özgürlükler Platformu olarak halkımızı her türlü haksızlığa karşı duyarlı ve tepkili olmaya çağırıyor, hukuksuzluğa karşı tepkimizi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.
Münür MAVİŞ
İnsan-Der Yön. Krl.Bşkn.
VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU:
ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ, GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ,
İNSAN-DER, MAZLUMDER, MEMUR-SEN, UMUT-DER